Kamu işçilerinin Toplu İş Sözleşmesini, taleplerin çok altında imza atmasının nedenlerine dair yaptığı açıklamada, tam da konfederasyonunun ve şahsının durduğu yeri açık eden bir açıklama yapan Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, “işçinin ekmek teknesini” yani devleti koruduğunu itiraf etti.
Ergün Atalay, “açık unutulan mikrofon”dan duyulan sözlerini eleştirenlerin, istifasını istiyenlerin ise yüzde 90’ının işçi olmadığını, “terörü destekleyen gruplar” olduğunu da şu sözlerle iddia etti: “Bana saldıranların yüzde 90’ı işçi değil. Onların asıl amaçları başka. Ben başından beri Türkiye’yi savunduğum için, Mehmetçiğin arkasında durduğum için beni hedef aldılar. Terörü destekleyen gruplar. Bunların saldırısı beni etkilemez.”
“Önce Türkiye, önce işçi”
Bir milyon 100 bin üyesi olan 4.5 milyonluk bir “aile”nin başkanı olduğunu söyleyen Atalay, “her şeylerinin şeffaf olduğunu”, “sendika başkanları ile sürekli görüşme halinde” olduklarını ve işçileri satış kararının “sendikaların ve işçilerin ortak kararı” olduğunu iddia etti ve sendikacılık ilkesinin “önce Türkiye, önce işçi” olduğunu söyledi.
“Önce Türkiye” dediği kısmın önce devlet olduğu açık olan bu sözlerde, Atalay, özellikle de kamu sektöründe işçilerden bahsettiğini yani devletin “işveren-patron” olduğunu gizlemeye çalışmaktadır. Zira, bu sözlerle hem “patron”un hem “işçi”nin çıkarlarını koruduğunu iddia etmektedir. İkisinin birden çıkarlarının savunulamayacağını gösteren en önemli kanıt ise, Türk-İş adına altına imza attığı Toplu Sözleşme anlaşmasıdır.
“İşçiyi satmayan” Türk-İş’in imzasının üstünde ne var?
Türk-İş, yapılan toplu sözleşme pazarlıklarında en düşük ücretlerin 3 bin 500 liraya yükseltilmesi, tüm kamu işçilerine seyyanen brüt 300 lira zam, ilk 6 ay yüzde 15, ikinci, üçüncü ve dördüncü 6 aylarda enflasyon artı 3 puan refah talep etmişti.
İmza atılan anlaşmayla ise, ücreti 3 bin 500 liranın altında olan işçiye 150 lira iyileştirme, tüm işçilere ise bu yılın ilk 6 ayı için yüzde 8, ikinci 6 ayı için yüzde 4 oranında zam, 2020’nin ilk ve ikinci 6 ayı için ise yüzde 3’er ve enflasyon farkı oranında artışta karar kılınmıştı.
Taşeron işçilerin bu toplu sözleşmeden hiç yararlanamayacak olması ise Atalay’ın esasta kimi temsil ettiğinin, öncelikle kimin çıkarlarını savunduğunun en önemli kanıtı.