EmekGüncel

SÖYLEŞİ | Şivan Kırmızıçiçek: “Hangi Direniş Kazanırsa Biz Biliyoruz ki İşçi Sınıfı Kazanacaktır”

İstanbul Anadolu yakası ve Kocaeli Gebze havzasında ciddi bir işçi hareketliliği yaşanıyor. Pek çok yerde işçiler hakları ve sendikaları için iş yavaşlatıyor, bırakıyor, sendikalaşma mücadelesi veriyor veyahut greve çıkıyor. İşçi sınıfının son dönemdeki direnişlerinden biri de Betek Boya’da yaşanıyor. Aynı zamanda Tarkett’te de sendikalaşma mücadelesi yürüten Petrol-İş sendikası bu direnişlere öncülü ediyor. Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak Betek Boya’da ve genel anlamda işçi havzalarında gelişen işçi direnişlerini Petrol-İş Gebze Şube Başkanı Şivan Kırmızıçiçek’e sorduk.

-Betek Boya’daki mücadelenizden biraz başlayalım. O çok güncel ve yeni. Betek Boya’da neler oluyor ? Biraz gelişmelerden sözeder misiniz?

– Gebze Organize Sanayi Bölgesinde bulunuyor, Betek boya iş yeri, boya fabrikası. Eskiden yerli bir firmaydı, yabancılara satıldı. Asıl işverenimiz şu an Japonlar. Burada işçiler, anayasal haklarını kullandılar, sendikaya üye oldular. Bizim de burada yaklaşık 3-4 aylık  bir örgütlenme çalışmamız devam ediyordu. En son çoğunluğu sağladık, bakanlığa başvurduğumuzu yaptık. Gerekli yetkiyi aldık, çoğunluk yetkisini. Tabi işveren buna itiraz etti. Ancak gidip yetkisiz mahkemede itiraz etti. Normalde Anayasa’nın 51. maddesi açık net yazıyor. “Herkes açıkça, serbestçe sendikaya üye olabilir, kimse bu yüzden baskı yapamaz edemez” diye.

Ama maalesef burada işveren 12 Eylül’ün kırıntı yasaları, bu yasalardaki boşluğu kullanarak gitti, itiraz etti ve bir de yetkisiz mahkemede itiraz etti. “Ben bu süreci iyice uzatmak istiyorum” noktasında bir düşüncesi var ama bizler sendika olarak bunları masaya çağırdık, bir oturalım, konuşalım, iş barışını bozmadan bu işi çözebilir miyiz? noktasında. Sonra bir görüşme yaptık tabii. O görüşmede sendika’yı anlattık, tarzımızı, sınıfsal bakışımızı anlattık. Olumlu karşıladıklarını söylediler.

“Biz bunu bir değerlendireceğiz, yurtdışıyla da görüşüp, sizlere dönüş yapacağız” dediler. Ancak üzerinden yaklaşık bir 10 gün geçmesine rağmen bir dönüş olmadı. Burası işveren sendikasına bağlı. Onların sendikası üzerinden de bazı girişimlerde bulunduk. Bize dönüş yapılmadığına dair.

Yani sonuçta işçiler bekliyor. Onlar da aynı noktada olduklarını, işte olumlu baktıklarını ama durumun hukukta olduğunu söylediler. Biz de biliyoruz ki yasalar anti-demokratik. Dolayısıyla iş barışının bozulmasını istemiyorsanız; sendikanın uzattığı eli tutun, müzakereyle bu işleri çözelim dedik kendilerine. Onlar da tekrar bir değerlendirip döneceklerini söylediler. Ancak bir daha yine dönüş yapmadılar.

-Mücadele orada nasıl bir şekilde devam ediyor?

“İş yerinde bize demokratik, barışçıl eylemlerimize başlamaktan başka seçenek bırakmıyorsunuz” dedik. Buna da dönüş yapmayınca bizim orada böyle kaba bir örgütlenmemiz yok. Sonuçta biz örgütlenirken bütün komisyonlarımız, komitelerimiz oluşturuldu, alt komitelerimiz var. Dolayısıyla bunu komitelerimizde değerlendirdik ve eyleme geçme kararı aldık.

Ancak sesimizi belki bu şekilde duyabiliriz iş yerinde. Ciddiyetimizi belki bu şekilde anlayabilir dedik. İşyerimizde önce vardiya çıkışlarında alkışlı eylemlere başladık. İşvereni masaya davet eden sloganlarımızla vesaire. Ancak işveren buralarda işçilerin sesini hiç duymak istemeyince biz eylem takvimimiz kapsamında bu eylemlerimizi artırarak devam ettiriyoruz.

Sadece vardiya giriş çıkışlarında değil eylemlerimiz. Mesaileri kaldırdık. Yemekhanede eylemlerimiz devam ediyor. Çay molası saatlerinde eylemlerimiz devam ediyor. Bu şekilde şu an eylemlerimizi sürdürüyoruz. Ama işveren tabii oturup sendikayla konuşacağına, işçilerin aşağıdaki bu taleplerine ve seslerine kulak vereceğine tam tersi baskılar yapmaya, işileri yıldırmaya çalışıyor. Burada tehditler savuruyor. Bazı arkadaşlarımızı da yıllık izne çıkardı öncü arkadaşlarımız başta olmak üzere tutanak tutuyor, arkadaşlarımıza ve zoraki mesaiye bırakmaya çalışıyorlar.

Ama tabii ki arkadaşlarımızın iradesi sağlam. Bu tip baskılara boyun eğmiyorlar. Biz bu yola girerken az çok nelerle karşılaşabileceğimizi biliyorduk. Kendi aramızda değerlendirip olası durumlara karşı neler yapabileceğimizi zaten planlamıştık. Herşeye de hazırlıklıydık ve hazırlıklıyız. Biliyoruz ki bu ülkede maalesef patronlara geniş bir alan açılmış, insanlar ekmeğini büyütmeye kalktığı zaman veya sendikalara üye olmak istedikleri zaman nelerle karşılaşabileceklerini bilen bir sendikayız. Bunları defalarca yaşadık. Dolayısıyla bunu işçiye de aktardık. Bu yola girdiğimizde evet işveren baskı yapacaktır, bizleri dağıtmak isteyecektir. Her türlü oyunu çevirebileceğini biliyorduk. Hatta işten de çıkartabileceğini aktarmıştık işçilere.

Dolayısıyla her aşamada neler yapılabileceği ile ilgili hangi tedbirlerle hangi önlemlerle nasıl yürüyebileceğimizi biz zaten komitelerimizde, eğitimlerimizde bunları verdik. Dolayısıyla arkadaşlarımız bütün bu süreçlere hazırlıklı. Onların yaptığı baskı, tutanaklar, tehditler tam tersine işçi arkadaşlarımızı daha çok kamçılayan, daha çok motive eden bir noktaya götürüyor bizi.

-Patron masaya oturuncaya kadar bu biçimde devam mı edecek ? Eylemlerin, fili greve dönme gibi bir durumu var mı?

-Tabi bundan sonraki yapacağımız eylemlerden söz etmek istemem. İşverenin tedbir almaması açısından. Ancak biz beklemeyiz yani bu şekilde söyleyeyim. Eylem yaptık ondan sonra duralım, eylem yaptık ondan sonra bekleyelim, asla böyle bir şeyimiz olmaz. Zaten siz de dikkat ederseniz, dediğim gibi bir alkışlı protesto ile başlayan eylemlerimiz bugün daha da ileri bir boyuta geldi. Her gün üzerine bir şey koyuyoruz. Her hafta üzerine bir şey koya koya artırarak devam ediyoruz. Adım atmazsa, bu iş  üretime kadar inecek. Fiile direnişe, işgale..

-Birçok yerde direniş, sınıfın bir hareketliği var. Her geçen gün bir direniş açığa çıkıyor. İşçiler ciddi anlamda bir arayış içerisinde ve sendikalara da üye olmak gibi bir talebin içerisindeler. Bunu kısaca değerlendirebilir misiniz?

-Şu an tabiri caizse ülke yangın yeri. Son 2-3 yıl içerisinde ülkedeki ekonomik durumun, ekonomi koşullarının nereye geldiğini hepimiz gözlemliyoruz. 1.500 lira olan bir kira bir anda 15 bin liralara fırladı, 30 binlere, 40 binlere çıktı. Faturalarımız 3’e, 4’e, 5’e katlandı. Ama maalesef ücretlerimiz aynı oranda veya yarısı oranında bile bir yere ilerlemedi. Dolayısıyla işçiler şu an arayış içerisinde. İnsanlar geçim sıkıntısı çekiyorlar. İster istemez bir arayış içerisindeler. Sendikalarla bağ kuruyorlar, örgütlenme çabası içerisine şu an giriyorlar. Ülkenin şu an birçok alanında eylemler, direnişler, grevler devam ediyorlar çok yoğun bir şekilde. Bu bir patlama noktasına geldi, onu söyleyeyim ben size. Burada özellikle sınıfın öncü kesimlerine büyük görevler düştüğünü düşünüyorum.

Biz sendika olarak sadece kendi üyelerimizden sorumlu olduğumuzu düşünmüyoruz. Biz bütünen hangi iş kolunda olursa olsun işçi sınıfının genelini örgütlü-örgütsüz herkese karşı bir sorumluluğumuz olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla biz bu anlamda da yol göstermeye çalışıyoruz. Şu an başka yerlerde de örneğin Tarkett’te grevimiz devam ediyor.

-Orada son durum nedir acaba?

-Bugün 60. gün oldu. Orası da yeni örgütlediğimiz bir işyeriydi. Orada da işveren gene itiraz etmişti, mahkemeye gitmişti durum. Yaklaşık bir buçuk iki yıl sonra biz orada mahkeme sonucunda masaya oturduk ama işveren itiraz etti. Aynı şeyi orada da yaşadık. Tarkett’te de yaşadığımız için Betek Boya’daki sürecin nereye gittiğini aslında biliyoruz.

Yaklaşık 2 yıldan fazla bir süre önce başlayan bu süreçte işveren bugün yeni masaya oturdu. İşverenin masraf taleplerimizi kabul etmemesi üzerine orada greve çıktık. Aynı zamanda işte Rondo işçileri burada bölgemizde direniyorlar, Mersen işçileri de.

Polonez işçileri diğer tarafta Asplastik işçileri yine bu şekilde. Elva Bank bir taraftan yani Marmara havzasında ciddi anlamda bir kıpırdanma var. İşverenlerin de bir saldırısı var. Hem işçilerin taleplerini yerine getirmeme noktasında bir ısrarları var. Aynı zamanda işçilerin örgütleme eğiliminin önüne geçme anlamında bir şeyler var ama işçiler bence uyanmaya başlıyor. Görüştüğümüz daha birçok iş yeri var hali hazırda. Dediğim gibi burada gerçek anlamda yani mücadele yürütmek isteyen sendikalar, sınıf örgütlerinin mutlaka burada işçilere yol göstermeleri, işçilerin başlattıkları eylemlerin, direnişlerin başarıya ulaşması için mutlaka bir seferberlik ruhuylahareket etmek gibi temel bir görevleri var. Hangi iş kolunda, hangi direniş, hangi eylem kazanırsa biz biliyoruz ki işçi sınıfı kazanacaktır. Eğer kaybedersek, As Plastik’i kaybedersek, Polonez’i kaybedersek orada da işverenler ciddi anlamda kendi sınıfı açısından bir umut içerisine gireceklerdir. Ama biz bu eylemlerin, direnişlerin zafere ulaşmasını  sağlarsak durum farklı olacaktır. İşçi sınıfının havzalarda, direnişlerle, eylemlerle dolu bir süreç geçireceğini düşünüyorum. Çünkü 2025 yılı buna gebe. Gidişattan, 2025 yılının grevler ve direnişler yılı olacağını öngörüyoruz. Buna hazırlıklı olmak gerek diye bir çağrımız var.

-Teşekkür ederiz

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu