TBMM’de Tarım ve Orman Bakanlığının 2022 yılı bütçe görüşmeleri esnasında Bekir Pakdemirli, geçtiğimiz aylarda Meclis kürsüsünden dile getirdiği “Türkiye’de çiftler hallerinden memnun, zarar ettim diyen çiftçi yok…” iddiasını bir kez daha tekrarlayarak; köylülerle dalga geçer gibi “20 yıl önce çiftçiler tefecinin elindeydi, onları tefecinin ellinden biz kurtardık” deme pervasızlığını gösterdi.
Bugün, Türkiye kırsal bölgesinde tarımsal üretim faaliyetinin zor bela da olsa sürdürmeye çalışan küçük üretici, Ziraat Bankası’na, özel bankalara ,Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarını ödeyememektedir. Köylüler, borçlarını ödeyemedikleri için banka ve Tarım kredinin haciz kıskacındalar. Çiftçiler, tefecilerden kaçarken daha büyük tefeci olan bankaların eline düşüyor.
Tarım ve Orman Bakanı’nın ‘çiftçileri tefecinin elinden biz kurtardık’ dediği günlerde, Uşaklı bir çiftçi, Tarım Kredi Kooperatifine olan borcunu ödeyemediğinden hapse atılmıştı. Bu duruma tepki gösteren Hatice Kaya’nın şu sözleri gerçek tefecinin kim olduğunu gösterir niteliktedir: “Ben üç çocuk annesi bir çiftçiyim. Siz hani faize karşıydınız? Ben bu traktörü Ziraat Bankası’ndan almadım. Tarım Kredi Kooperatifinden gübre, mazot ve tohum aldık. Tarlaya fasulye ektik. Mahsulü don vurdu, mahsul para etmedi. Tarım kredi, ödeyemediğimiz borca %71 faiz uyguladı. Şimdi 5 yılda borcunu ödediğim traktörümü tarım kredi elimden aldı. Tarım Kredi %71 faiz uyguluyor haberiniz var mı? Haberiniz yoksa, haberiniz olsun! Bugün Tarım Kredi Kooperatifine 118 bin çiftçinin yüksek faize maruz bırakılıp, avukatlarının kıskacına alındı, haberiniz var mı?” ( Sözcü 09.12.2021) Çiftçiler bir tefeciden başka bir tefecinin elline düşmüştür.
2021 yıllından 2022 ye girildiğinde Türkiye’de köylük bölgelerde büyük yıkımlar diyebileceğimiz sorunlar yaşanmış, küçük üreticiler, üretim girdi maliyeti yükü altında nefes almakta bile zorlanmıştır. 2021 yılında da önceki yıllarda olduğu gibi çiftçilerin yaşadığı tüm sorunların kaynağı, AKP iktidarının İMF, DB, DTÖ ve AB programları doğrultusunda uygulamış olduğu neo-liberal serbest piyasa tarım politikasıdır. Bugün tarımsal alanda yaşanan sorunlarla ilgili ne söylersek söyleyelim hep aynı noktaya, iktidarın uygulamakta olduğu (küresel ölçekte faaliyet gösteren büyük endüstriyel sanayi tarım tekellerinin) politikalara geliyoruz. Küçük aile işletmelerinin tasfiye edilerek tarım sanayi şirketlerinin yedek iş gücü halline getirilmeye çalışılması. Bunun da en bildik yöntemi girdi maliyetinin yükseltilerek üreticinin borçlandırılmasıdır.
AKP’nin çiftçilerin, köylüleri borçlandırma politikasına yakından baktığımızda, bunun belli ölçüde başarıldığını görüyoruz. AKP, emperyalist devletlerin yarı sömürge, yarı feodal ülkelere finansal bağımlılığı derinleştirerek bağımlılık ilişkisini perçinlemeyi artırmak için uyguladığı politikanın portatifini yerel ölçekte Türkiye tarımsal alanında başarılı uygulayıcısıdır. AKP’nin hükümete geldiği 2002 yılında çiftçilerin bankalara borcu 2.4 milyar iken, 2021’de borç miktarı 70 kattan fazla artmıştır. “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) verilerine göre tarım kesiminin bankalara olan borcu yıllın ilk 10 aylık döneminde 28.5 milyar lira artarak 156.2 milyar liraya yükseldi. Bu borcun 116.9 milyar liralık kısmı kamu bankalarına, 39.3 milyar liralık kısmı ise özel bankalara. Borcun 4.4 milyarı ise takipte.” (07.12.2021 BirGün Gazetesi )
Ülkemizde çiftçilerin, köylülerin kredi aldığı, borcu bulunduğu tek yer bankalar değildir. Küçük üretici, bankaların yanı sıra tarım kredi kooperatiflerinden, tüccardan, tefeciden , zirai bayiden, yerel eşrafa, eş dostlarına kadar değişik kesimden borçlanmıştır. Bankaların resmi verileri, köylünün Tarım Kredisi kapsamında aldığı borçtur. Köylünün bankalara tarım kredisi dışında da borcu bulunur. Bunlarla birlikte toplam borcu 200 milyar liranın üzerinde olduğu hesap ediliyor. Var olan veriler üzerinden şunu söyleyebiliriz ki; çiftçiler 20 yıl önce nasıl tefecinin eline hükümetler tarafından terk edilmişse, bugün de aynı şey söz konusudur. Tek fark, girdi maliyetinin 20 yıl öncesine oranla çok fazla artması ve kredi borcunun 70 kat civarında artmış olmasıdır. Bunun nedeni de AKP iktidarının 20 yıl boyunca uyguladığı tarım politikasının küçük üreticiyi getirdiği yerdir.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2022 yılı bütçe görüşmelerinde ‘zarar eden çiftçi yok’ diyen Bakan, farkında olmadan bir gerçeği de itiraf ederek, çiftçileri 2021 yılında nasıl zarara uğrattıklarını da açıklamış oldu. Bakan Bekir Pakdemirli, meclis kürsüsünden çiftçinin tarımsal maliyetini açıklarken elinde tuttuğu tabloda 2021 yılında bir kilo arpanın maliyetinin 1 lira 85 kuruş olduğu yazılıydı. Bu da bakanın piyasa koşullarına yabancı olmadığını, ürün maliyeti hesabı yapabiliyor olduğunu gösteriyor. Tarım Bakanlığı bir kilo arpanın maliyetinin 1 lira 85 kuruş olduğunu bilmesine rağmen toprak mahsulleri afisi aracılığıyla köylüden arpanın kilosunu 1 lira 75 kuruştan alması, bakanlığın açık bir şekilde köylülere, çiftçileri zarara uğratmak için hareket ettiğini gösteriyor. Çiftçiden arpayı ederinin altınla fiyatla alan TMO, Kasım 2020’de arpanın tonunu 3180 liradan ithal etmiştir. Yerli üretici, siyasi iktidar eliyle zarara uğratılırken, çokuluslu tarım sanayi tekellerinin kasasına yüksek miktarda para hortumlamıştır.
Tarım bakanlığı TMO aracılığıyla ithal ettiği üreticilerde sadece yerli üreticilerden arpayı maliyetinin altında veya maliyetinin ancak karşılayabilecek fiyatlarla satın almamış, birçok üründe benzer bir şekilde hareket ederek küçük üreticileri zarara uğratmıştır. TMO, buğdayı yerli üreticilerden 2250 liradan alırken ithalatına ödemiştir. Mısırı üreticiden 2100 liradan almış, ithalatına 2945 lira ödemiştir. Ayçiçeği üreticilerinden 5100 liradan alınırken ithalatına 7600 lira ödemiştir… liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Siyasi iktidar tarafından uygulanan küçük aile işletmecilerinin zarara uğratılarak tasfiye edilmesi, Türkiye’de tarım alanının bir bütün olarak endüstriyel sanayi tarımına; yani büyük emperyalist tarım tekellerine ve komprador tarım şirketlerine terk edilmesi için çiftçiler, köylüler bankalarca tarım krediye, tefecilere yüksek faizle borçlandırılıyor.
Üretimin maliyetinin artması, bankalara borç miktarının da yükseltilmesiyle sonuçlanıyor. 2021’in 10 aylık döneminde çiftçilerin banka kredi borcunun 28.5 milyar lira artmış olması, yaşanan ağır tabloyu açıklar niteliktedir. Burada dikkat çeken önemli bir nokta ise bankalara artan borç miktarı oranında Tarım Bakanlığı’nın çiftçilere vermesi gereken ama verilmeyen tarımsal destek ödeme miktarının neredeyse aynı olmasıdır. 2006 yılında çıkartılmış olan tarım kanunu uyarınca hükumet, gayrisafi milli hasılasının en az %1’ini köylüye tarımsal destek olarak vermesi yasal zorunluluktur. Fakat AKP iktidarı, ilgili yasanın bu maddesini hiç bir zaman uygulamadı ve köylüye vermesi gerekenin altında desteklemede bulundu. 2021 yılı tarımsal destekleme 53 milyar lira olması gerekirken 22.9 milyar lira ödenek ayrıldı. 2021 tarımsal destek ödemeleri henüz başlamış değil. Vermesi gerekenin yarısının altında verip bunu da bir yıl gecikmeyle yapması küçük aile işlemelerinin zor olan geçim-üretim koşullarını daha da zorlaştıran bir şeydir.
Dünyada ve Türkiye’de küresel iklim krizinin neden olduğu eko-sistemdeki değişim, ekstrem doğa olaylarının da daha sık tekrarlanmasına yol açmıştır. Bu nedenle 2021 yılı, küçük aile işletmeleri için her açıdan zor geçen bir yıl olmuştur. Yaşanan orman yangınları, tarımsal kuraklık, aşırı yağışların neden olduğu sel taşkınları vb. gibi şeylerde köylüler için üretim maliyetini artıran şeyler olmuştur. 2021 yılı bitiyor ama köylüler henüz kuraklığın neden olduğu rekolte ve verim kaybı için Tarım Bakanlığı’nın vermesi gereken “kuraklık destek ödeneğini” alamamışlardır. Hoş, alışlarda verilecek olan miktar dekara 60-70 lira, yaraya merhem olacak bir miktar bile değildir. Özcesi; küçük üreticiler sadece AKP iktidarının uygulayıcısı olduğu neoliberal tarım politikasıyla değil emperyalist komprador rejimin dünya genelinde neden olduğu ekolojik krizle de mücadele ederek ayakta kalmaya çalışıyor. Bir yanda rejimin doğrudan (ekonomik) saldırısı, diğer yandan neden olduğu dolaylı (ekolojik) saldırı.
Tüm bunlar üretim girdi maliyetini artıran şeyler olduğundan küçük üreticiler tarımsal faaliyetlerinin devam ettirebilmek için kamudan destek görmediklerinden borçlanmak zorunda kalıyor. AKP iktidarı, ülkeyi bankalardan, tarım krediden tüccar ve tefecilerden borçlanmadan tarım yapılamaz hale getirmiştir. Bu küçük aile işletmelerinin tasfiyesi yerine tarım sanayi şirketlerini idame edilmesi için siyasi iktidar tarafında uygulanan politikadır. Mecliste görüşülen tarım bakanlığı bütçesi işçinin, köylünün, emekçinin bütçesi değildi. Meclisteki bütçe komprador burjuvazinin, tüccarın, tefecinin bütçesi değildi. Meclisteki bütçe komprador burjuvazinin, tüccarın, tefecinin köylüyü haciz kıskacına alanların bütçesidir. Halkın bütçesi değildir.