Hapishanede kısa bir süreliğine kalanlar bile hatırlayacaktır. Adalet Bakanlığı’nın, İçişleri Bakanlığı’nın kararnameleriyle gerçekleştirilmek istenen hak ihlallerine, baskılara karşı devrimci tutsakların fiili direnişler, açlık grevleri, ölüm oruçlarıyla yanıt olduklarında bu kararnamelerin boşa çıkarıldıklarına tanıklık edilmiştir. Yani baskı ve saldırılara karşı direniş sergilendiğinde hakim sınıf yöneticilerinin geri adım attıklarına çokça tanık olunmuştur.
AKP’nin iktidar olduğu 20 yıllık süre içerisinde işçilerin gerçekleştirmek istedikleri grevler, cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle engellenir hale geldi. Öyle ki, grevler AKP iktidarı tarafından milli güvenlik sorununa dönüştürüldü.
Bunun son örneği Kocaeli’deki Bekaert işçilerinin başına gelendir. Temmuz ayında patronla yapılan toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamamıştı. Anlaşma sağlanamayınca 13 Aralık’ta uygulanmak üzere grev kararı alınmıştı. Ancak grev henüz başlamadan R.T.Erdoğan tarafından “Milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu gerekçesiyle bir gece yarısı kararnamesiyle yasaklandı. Fabrikada DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş ve Hak-İş’e bağlı Özçelik-İş’in örgütlü.
Bu yasak ilk de değildi. AKP’nin iktidar olduğu 20 yıllık süreç içerisinde yasaklanan 19. grev. AKP’nin başı R.T.Erdoğan, patronlarla yaptığı bir toplantıda patronlara seslenerek kendilerinin iktidara geldiklerinden bu yana ülkede grevlere izin vermediklerinden, grev yapılamadığından dem vurmuştu. AKP döneminde yaptırılmayan, güvenlik gerekçesiyle ertelenen/yasaklanan 18 grevden 195 bin emekçi etkilendi.
Temmuz ayında Bekaert işçileriyle patron arasında yapılan toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamamıştı. İşçi temsilcilerinin yüzde130 zam teklifine karşın patron yüzde 50’yi dayatıyor. Anlaşma noktasında da ayak diretiyorlar. İşçilerin taleplerini dikkate almadıkları gibi süreci de oyalıyorlar. Sendika temsilcisinin sonradan ifade ettiği gibi patronun arkasında iktidarın olması nedeniyle grevin erteleneceğinin haberini önceden almışlar. Erteleme kararını da daha önce patronun avukatlığını yapan bugün Cumhurbaşkanı Danışmanı olan Uçum’dan alıyorlar. Uçum, görüşmeler sırasında grevin erteleneceği haberini büyük olasılıkla işyeri patronuna iletivermiş(!)
Grevleri cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yasaklanan Birleşik Metal-İş üyesi işçiler yasak kararını tanımadıklarını ilan ederek iş yerine ”Bu işyerinde Grev Var” pankartını asarak grevi başlattılar. Aslında grev yasaklarının tümü keyfi. Milli güvenlik gerekçesi de bahane. Patronlar ertelenmesini istiyor, cumhurbaşkanı da güvenliği gerekçe göstererek gereğini yapıyor, gece saat 03.00te yasaklama kararını gönderiyor.
Evet… Bir fabrikada işçiler cumhurbaşkanlığı kararnamesine karşı çıkarak, tanımayarak fabrika kapısına ”Bu İşyerinde GREV Var” pankartını asıyorlar. Bekaert işçilerinin bu grevi bu yönüyle sadece patrona değil aynı zamanda iktidara karşı da grev niteliğinde.
Greve başlamalarını, DİSK Genel Sekreteri ve Birleşik Metal-İş sendikası genel başkanı Adnan Serdaroğlu şöyle açıklıyor; “Şu anda yoksul kesimin enflasyonu yüzde 151. Biz buna karşı yüzde 130 zam istedik patron ise yüzde 50’de diretti…. Biz 2.3 Euro (44 TL) olan saat başı ücretinin 5 Euro olmasını istiyoruz. Belçika’da saat ücretleri 20-25 Euro. Oradaki asgari ücret 1.842 Euro, bizde 277 Euro. İşveren Belçikalı, çok kazanıyor.”
Sömürünün, işçi emeğinin ne denli olduğunu bu tablo açık bir şekilde gösteriyor.
Hak-İş’e bağlı Özçelik-İş grev yasağı kararının iptali için Danıştay’a başvurarak içeride de üretimi yavaşlatarak durdurma eylemlerine gittiklerini sendika bölge başkanı Arif Çolak tarafından açıkladı.
Grev ertelemenin/yasaklamanın bir amacı da sendikalı işçiyi asgari ücretle çalışmaya mahkum etmektir. Grev ertelendikten sonra taraflar 60 gün içerisinde anlaşamazlarsa Uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulu tarafından çözümleniyor yani grev tekrar başlayamıyor. Yasada da hileli bir taraf var. Yüksek Hakem Kurulu, sendikanın elini kolunu bağlayacak. Açıkçası patronun dediği olacak.
12 Eylül AFC döneminden önce ertelenen grevler, erteleme süresi bitince yeniden başlıyordu. 12 Eylül’de yapılan yeni düzenlemeyle grev erteleme adı altında grev yasağı getirildi. AKP iktidarı da bunu 20 yıldır kullanıyor. AKP-MHP iktidarı döneminde grev hakkı yok edildi.
Grev yasaklarına karşı işçi sınıfı grevleri yaygınlaştırarak bu ablukayı kırabilir. İşçi sınıfı üretimden gelen gücünü kullandığında gece yarısı kararnameleri yaşam bulamayacaktır. Çünkü grev hakkı işçi sınıfının elindeki en önemli mücadele yöntemidir. İktidar ve patron ikilisi grevi işlevsiz hale getirdiği zaman buradaki işçinin emeğinin hakkını alabilmesi için yapabileceği başka bir şey yok.
AKP iktidarı şunu çok iyi biliyor; eğer bugün Bekaert işçilerinin grevi başarılı bir şekilde sonuçlanırsa bu grevler yaygınlaşacaktır. İktidarın ve sermaye sınıfının en büyük korkusu bu. Onun için bu abluka bir yerden parçalanmalı, bu zincir kırılmalı. Bugün Bekaert işçileri objektif olarak bunu başarmaya çalışıyorlar.
Başta DİSK’e bağlı sendikalardaki işçiler, Türk-İş ve diğer sendikaların Bekaert işçilerinin grevini desteklemeleri, çalıştıkları alanlarda iş yavaşlatma, durdurma eylemlerini yapmaları önemli ve etkili. Sınıf dayanışması bunu gerektirmektedir.
Bekaert grevi tüm işçi sınıfının grevidir. Onların direnişi, başarısı diğer fabrikalardaki gelecekteki grevlerin, direnişlerin başarısının habercisi olacaktır.