Başkan Mao’nun ölümsüzlüğünün 45. yılı dolayısıyla TKP-ML tarafından 1979 yılında yayımlanan bir açıklama tarihsel niteliği dolayısıyla yeniden paylaşıldı.
tkpml.com‘da yer alan açıklama, “ÖLÜMÜNÜN ÜÇÜNCÜ YILDÖNÜMÜNDE, ÇİN PROLETARYASININ ÖLÜMSÜZ ÖNDERİ YOLDAŞ MAO TSE-TUNG’U DERİN BİR SAYGI VE COŞKUYLA ANIYORUZ!” sözleriyle başlayan açıklamada “9 Eylül, büyük Marksist-Leninist Mao Tse-tung’un ölümünün üçüncü yıldönümü. Mao Tse-tung, Türkiye proletaryası ve yoksul halkı kadar uluslararası proletarya ve ezilen dünya halkları için de muazzam bir öneme sahiptir.” denildi.
Açıklamada şunlar kaydediliyor:
“Partimiz TKP-ML (Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist), Mao Tse-tung’un ölümünün üçüncü yıldönümünde, onun savunulmasının, dünya çapında emperyalizme, sosyal-emperyalizme ve onların uşaklarına karşı yürütülen proleter devrim mücadelelerinin daha da gelişmesi için vazgeçilmez olduğunu yüksek sesle ilan ediyor.
Partimiz TKP-ML, Marksizm Leninizm’in savunuculuğunun ancak ve ancak Mao Tse-tung’un katkılarının savunulmasıyla mümkün olduğunu dost ve düşmanlara bir kez daha kesin bir dille duyurur.
Emperyalistler, sosyal-emperyalistler ve onlara çalışan uşakları yıllardır Mao Tse-tung’a acımasızca saldırıyorlar. Onları böyle kuduz bir histeriye iten nedir? Bunun nedeni, Mao Tse-tung’un Lenin ve Stalin’in yolunda sağlam bir şekilde yürüyerek, işçi sınıfının yarı-feodal, yarı-sömürge ülkelerde emperyalizmin, komprador-kapitalizmin ve feodalizmin ezdiği halklara, Demokratik Halk Devrimi’nden sosyalizme doğru rehberlik etmek için nasıl önderlik ettiği sorusu üzerine proletaryanın devrimci teorisine ölümsüz katkılarda bulunmasıdır.
Ayrıca Mao Tse-tung, Diyalektik Materyalizm alanında ve sosyalizm altında sınıf mücadelesini sürdürme sorunu konusunda da Marksizm-Leninizm’e önemli katkılarda bulundu.
Mao Tse-tung ve onun liderliğinde ÇKP, Çin proletaryasının ve halkının, Halk Demokratik Devrimi’ni başarıyla tamamlanmasını sağlamasına öncülük etti. Böylece 600 milyonluk bir halkı emperyalizmin kanlı pençelerinden kurtardı, aynı zamanda Stalin liderliğindeki Sovyetler Birliği’ne sosyalist anavatanın savunulmasında paha biçilmez bir yardım sağladı.
Ve pratikte yarı-feodal ve yarı-sömürge ülkelerin halklarına özgürlük yolunu işaret etti. Mao Tse-tung liderliğindeki Çin proletaryası ve ÇKP, bu noktada yetinmedi; sosyalist devrimi de gerçekleştirmek için ileriye doğru yürüdü. Sosyalizmin inşası mücadelesinde, Mao Tse-tung rehberliğindeki Çin proletaryası, hala tüm revizyonistler ve emperyalistlerin kalbine korku salan Büyük Proleter Kültür Devrimi ile sosyalizm altında devrimin nasıl sürdürüleceğine dair parlak bir örnek verdi.
Mao Tse-tung rehberliğindeki ÇKP, Sovyetler Birliği’nde Kruşçev-Brejnev revizyonizminin kapitalizmi yeniden kurmasına kararlı bir şekilde karşı çıktı, uluslararası proletaryanın Rus sosyal emperyalizmi olgusunu kavramasına öncülük etti ve ortaya çıkan bu yeni, güçlü emperyaliste karşı mücadelede dünya halklarına izlenecek yolu gösterdi. Bu nedenle, dünya karşı devrimci cephesinin tüm silahlarıyla Mao Tse-tung’a saldırması beklenen bir şeydir ve doğaldır.”
“Maocu” diye bir şey yoktur.”
Açıklama şunlar kaydedildi:
“Hepimiz biliyoruz ki ülkemizde devlet, basın, komprador-patron ve büyük toprak sahiplerinin sözcüleri esas saldırılarını “Maoucu” dedikleri kişilere karşı yönlendiriyorlar. Bunu devrimcileri tecrit etmek ve halkın gözünde itibarsızlaştırmak için yapıyorlar. Bir zamanlar, ayrım gözetmeksizin tüm yurtseverlere, demokratlara ve devrimcilere “komünist” diyerek saldırırlardı. Daha sonra halk için “komünizmin” öcü olmadığı ve aksine “komünist” olarak damgalananların aslında baskı ve sömürüye karşı çıkan yurtseverler ve devrimciler olduğu ortaya çıktığında, “Maocu teröristler/anarşistler” çığlıklarıyla saldırmaya başladılar. Gerçekte, “Maocu” diye iftira atmaya çalıştıkları güçler, emperyalizme ve sosyal-emperyalizme karşı çeşitli derecelerde karşı duran geniş bir devrimci yelpazesi oluşturuyordu.
Partimiz TKP-ML dışındaki bu devrimci örgütler, özünde yalnızca, Mao Tse-tung’un sıkı bir şekilde savunduğu Marksizm-Leninizm’i birkaç küçük sözle, ulusal ve demokratik devrim teorisini ve bu devrimin tek stratejisi, Mao Tse-tung tarafından geliştirilen ve bizimki gibi yarı-feodal ve yarı-sömürge ülkelere uygulanabilen Halk Savaşı’nı kabul ediyormuş gibi yapıyorlardı.
Bugün, Mao Tse-tung’u Marksist-Leninist olmamakla suçlayarak, egemen sınıfların kendilerine yönelik baskısını önlediler.
ERKEK VE KIZ KARDEŞLER!
“Maocu” diye bir şey yoktur. Bu, egemen sınıfların halkımızı şaşırtmak, ideolojik olarak etkilemek ve gerçeklerden uzaklaştırmak için bilinçli olarak uydurduğu bir ifadedir. Var olan, gerçek komünistler, Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Tse-tung yoldaşların çizdiği yolda yürüyen işçi sınıfının siyasi öncüsüdür.
TKP (Türkiye “Komünist” Partisi), TİP (Türkiye İşçi Partisi) ve TSİP (Türkiye Sosyalist İşçi Partisi) gibi sosyal-faşist örgütler ve Rus sosyal-emperyalizminin ülkemizdeki ücretli uşakları da Marksist-Leninistlere “Maocu Bozkurtlar” diye saldırmaktadırlar; onların saldırıları da normaldir, çünkü onların ve efendilerinin karşı devrimci özünü sürekli olarak ortaya çıkarttık.
…
Şu anda Mao Tse-tung’a yönelik saldırılar sadece egemen sınıflar tarafından gerçekleştirilmiyor. Uluslararası alanda Mao Tse-tung’un gerçek bir komünist olup olmadığı tartışması gündeme geldi. Bu, Arnavutluk’taki ulusal ve demokratik devrimi yöneten, sosyalizmin inşasında Arnavut proletaryasına rehberlik eden ve ÇKP ile Kruşçev modern revizyonizmine karşı mücadele eden ve hala Marksist-Leninist olarak gördüğümüz AEP(Arnavutluk Emek Partisi) tarafından başlatılmıştır. AEP sorumsuz bir şekilde Mao Tse-tung ve onun liderliğindeki ÇKP’nin mücadelesini anti-Marksist-Leninist ve karşı devrimci ilan etti. Mao Tse-tung’un “Üç Dünya” karşı devrimci teorisinden sorumlu olduğunu ve hain Teng-Hua kliğinin Mao Tse-tung çizgisini sürdürdüğünü iddia etti.
AEP’in bu vahim hatası, dünya çapındaki bütün renklerden oportünistleri ve revizyonistleri memnun etti ve proletarya liderliğindeki devrimleri sabote etmelerinde onlar için bir güç kaynağı haline geldi.”