twitter hesabından bir açıklama yapan YDK, Küresel salgının milyonlarca insanın yaşamını derinden etkilediğini, virüsün etki alanını genişletirken virüsün ortaya çıkışına dair geniş kamuoyunda çok çeşitli teoriler bulunduğunu dile getirdi:
“Virüs etki alanını genişletirken; virüsün nasıl ortaya çıktığına dair çok geniş bir kamuoyu tarafından geniş yelpazede teoriler de ortaya atılıyor. Her kesimin kendi baş düşmanı üzerinden yarattığı bir korona virüs teorisi var.
Bilimsel olmaktan uzak bu yaklaşıma yer yer muhalif çevreler de düşmektedir. Emperyalist-kapitalist sistemin herhangi bir virüsü üretme olanağı ve yaklaşımı dayanak yapılarak bu virüsün laboratuvar ortamında üretildiğine dair ortaya atılan tezin bunların en benimseneni olduğunu söyleyebiliriz. Ancak biz YDK olarak sistemle olan “ezme-ezilme” deneyimlerimizden de çok net olarak biliyoruz ki, kapitalizmin salgını tetikleyen ve insanlara etki düzeyini şekillendiren yönlerini ortaya koymanın, bugün komplo teorileri üretmekten daha işlevli olacağını ve ezilenler lehine sonuç vereceğini biliyoruz.
Doğada var olan ve bugün geçirdiği çeşitli mutasyonlarla insanları da enfekte etmeye başlayan Covid-19 virüsünün yarattığı/yaratacağı tahribatın çok büyük olduğunu/olacağını görebiliyoruz.”
“Kadın düşmanları serbest bırakılırken özsavunma hakkını kullanan kadınlar salgın karşısında savunmasız bırakılıyor.”
Açıklamada büyük bir hızla yayılan virüse karşı erkek devletin salgına karşı önlem almak bir yana halka ve özelde kadınlara dönük saldırılarını artırdığı ve pervasızlaştığı, açıklanan bütün paketler alınan önlemlerin ezilen milyonlarca insanın hayatı pahasına bir avuç zenginn ve yandaşlarının çıkarlarını gözetmekten öteye gitmediğine dikkat çekildi:
“…İnsanları evlerinde salgınla baş başa bırakanlar, daha fazla kâr elde etmek için üretimin devam etmesi adı altında işçilere, kadınlara esnek ve güvencesiz çalışmayı dayatıyor.
Hazırda beklettiği yasaları virüs bahanesiyle piyasaya sürerek, kazanılmış hakları uzun vadede gasp etmeyi hedefliyor. En çok da kadınlara yönelen saldırılar infaz yasası, “işten çıkarmaların yasaklanması” ama diğer yandan ücretsiz izne çıkarılma hakkı verilmesi gibi çeşitli biçimlerde karşımıza çıkıyor.
İnfaz yasasıyla birlikte, kadın katilleri, tacizci, tecavüzcüler, istismarcılar sokağa salınırken, “hayat eve sığar” söylemleri ile kadınları mücadelelerle yıktığı duvarlara yeniden hapsetmeyi hedefliyorlar. Kadınlar şiddetin en fazla yaşandığı evlere şiddete karşı hiçbir önlem almaksızın kapatılarak, hem salgınla hem erkek şiddetiyle hem de ev içi emeğin sömürüsüyle baş başa bırakılıyorlar.
Kadın düşmanları hapishanelerden salınırken diğer yanda politik tutsaklar ve özsavunma hakkını kullanan kadınlar büyük bir baskı altında ve hiçbir önlem alınmadan salgın karşısında savunmasız bırakılıyor.
Kadınların bugüne kadar tartıştığı ve mücadelesini verdiği her şeyi patriarkal devlet, virüs bahanesiyle almaya çalışıyor. Şu anda evlerin “güvenli alanlar” olduğu, “hayat eve sığar”, “evde hayat var” vb. söylemleriyle ya da kadınların işlerini evden yapmasının, emek sömürüsünün, kadın cinayetlerinin, şiddetin artmasının önü açılarak kadınların mücadelesi tersine çevrilmek isteniyor.
Bunları yaparken devlet “toplum sağlığı” vurgusu ile kadınlara yönelen saldırılarını meşru ve şirin gösterme çabasında. Devletin virüs önlemlerinin kadın mücadelesine dönük kapsamlı bir ideolojik saldırıyı hedeflediği açık.”
“Erkek devlet sömürüsünü ve şiddetini teşhir etmeye kadın dayanışmasının değiştiren gücüyle devam edeceğiz.”
YDK Koronavirüs günlerinde kadınların sürece yönelik taleplerini şöyle sıraladı:
Kadınların virüs karşısında savunmasız kalmaması için taleplerimiz;
1- Bir avuç zenginin çıkarlarını korumayı hedefleyen, binlerce işçinin can güvenliğini hiçe sayan “üretim” durdurulsun, yaşamsal olarak zorunlu olmayan sektörlerde çalışanlara ücretli izin verilsin, zorunlu sektörlerde çalışma saatleri kısaltılsın, sağlık önlemleri eksiksiz yaşama geçirilsin,
2- 6284 Sayılı Kanun başvuruları erteleme olmaksızın sonuçlandırılsın, tedbir kararlarının uygulanması takip edilsin,
3- Siyasi görüş ve eylemlerinden kaynaklı devletin bir kez de salgınla cezalandırmaya çalıştığı başta politik kadın tutsaklar olmak üzere tüm siyasi tutsaklar ve özsavunma hakkını kullanan kadınlar tahliye edilsin,
4- “İnsan sağlığı her şeyin önündedir” söylemiyle kadın düşmanlarını, çocuk istismarcılarını serbest bırakan yasa geri çekilsin,
5- Çoğunluğu kadın olan sağlık çalışanlarının güvencesiz ve virüs karşısında savunmasız çalıştırılmasına son verilsin, hepimizin sağlığı için sağlıkçıların sağlığı için tüm önlemler alınsın,
6- Salgına karşı en riskli ve savunmasız konumda olan mülteci kadınların “Evde kal” denilen salgın döneminde kalacak eve, temiz suya, yeterli gıdaya ve hijyenik koşullara erişimi sağlansın, sağlık kontrollerinin yapılması için kayıtlı ya da kayıtsız tüm mülteci kadınlar sağlık hizmetlerinden koşulsuz, şartsız yararlandırılsın,
7- Ev içi şiddete karşı, kadınların acil “korunma talebiyle” başvuru yapabilmesi için yöntemler geliştirilsin, güvenlik başvurularında öncelik verilsin,
8- Mevcut kadın sığınaklarında salgına karşı gerekli tüm sağlık tedbirleri alınsın, yeni başvurularda olanaksızlıklardan kaynaklı kadınların geri çevrilmemesi için hijyen tedbirlerine uygun şekilde yeni yerler açılsın,
9- Salgın döneminde kürtaj hakkı başta olmak üzere kadınların sağlık hizmeti alabilmesi ve cinsel şiddete maruz kalan kadınların gecikmeden başvuru yapabileceği özel alanlar hastaneler içerisinde oluşturulsun.
10- Salgın sebebiyle ev içi emeğin görünmezliğinin katlandığı bu süreçte artan ev içi emek salgın sürecinin özgünlüğü dikkate alınarak ücretlendirilsin,
11- Seks işçilerinin var olan güvencesiz çalışma koşulları bu süreçte daha da artmıştır. Çalıştıkları takdirde hastalık, çalışmadıkları takdirde açlık ile yüz yüze kalan seks işçilerinin yaşamsal ihtiyaçlarını giderecek bir ödenek ayrılsın.
Yeni Demokrat Kadın
