Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde 6 Temmuz’da polis kontrol noktasında durdurulan Z.A. ve S.İ. isimli iki kişi gözaltına alındı. Haklarında devam eden adli soruşturma bulunan ancak yakalama kararı olmamasına rağmen gözaltına alınan iki kişi, alınan savcılık ifadelerinin ardından sevk edildikleri Yüksekova Sulh Ceza Hakimliği’nce tutuklandı. Mahkeme, iki kişinin tutuklanmasını ise “Bölgenin (Hakkari) coğrafi koşulları ile iki ülkeye sınır konumunda olması dikkat alınarak adı geçenlerin kaçma şüphesi altında bulundukları” gerekçesine dayandırdı. Avukat Metin Adıyaman, mahkemenin bölgeye ve kişiye özel bir karar oluşturduğunu söyledi.
“Bunun kaçma şüphesine dair somut bir delil olduğu da iddia edilemez”
Tutuklama gerekçesinin Hakkari’nin coğrafi koşullarıyla ile iki ülkeye sınır konumunda olması olduğunu söyleyen Adıyaman, “Tanık olduğumuz tutuklama kararının gerekçesi sırf kişilerin yakalandığı yerin Hakkari olmasından dolayıdır. Sırf bulundukları yerin coğrafi koşulları dikkate alınarak kişilerin tutuklanması yasal anlamda gerekçesizdir, yasal dayanağı yoktur ve hukuka da aykırıdır. Bir bölgenin yabancı bir ülkeye sınır olması tutuklama gerekçesi olamaz. Bunun kaçma şüphesine dair somut bir delil olduğu da iddia edilemez, iddia edilse bile hukuka aykırılık oluşturur. Bahsedilen kararda tamamıyla hukuktan, yasadan ayrı, bölgeye ve kişiye özel bir karar oluşturulmuş. Bu kararın ülkenin başka bir yerinde örneğin özellikle batısına böyle bir tutuklama gerekçesine rastlayamazsınız” dedi
“Hukuka uygun olduğunu iddia etmek kesinlikle mümkün değildir”
Uygulanan tutuklama kararından yola çıkılarak hukukun artık uygulanmadığı ve yasaların askıya alındığı dile getiren Adıyaman, “Artık bölgede hukuk, toplumun veya kişilerin hareketlerinden imal edilip, uygulanmaya çalışılıyor. Kişinin yaptığı olası bir hareketi, bir yandan suç olarak kabul edilebilir ve tutuklama gerekçesi de yapılabilir. Bu durum hukuktaki en önemli ilkelerden olan öngörülebilirlik ilkesinin çok açık bir ihlali demektir. Zira suç filleri yasalarda sayılmıştır. İnsanlar bunları dikkate alarak yaşamını sürdürüyor ama bir yerden sonra bir bölgeye özel hukuk oluştuğu zaman o bölgede yaşayan insanların ve toplumun tüm hareketleri artık şüpheli hale gelmeye başlar. Artık bu durum mahkemeler yoluyla adli ve idari işlemlerle soruşturma veya kovuşturmaya gerekçe yapılıyor. Bu tutuklama gerekçesini yasaya ve hukuka uygun olduğunu iddia etmek kesinlikle mümkün değildir” diye konuştu.
Türkiye’nin neredeyse tamamının başka ülkelerle sınırdaş olduğunu söyleyen Adıyaman, “Bunu ele aldığımızda, bütün sınır şehirlerinde yaşayan insanların suç işleme şüphesi altında bulundukları, sırf yaşadıkları bölge dikkate alınarak ve gerekçe yapılarak o kişilerin tutuklanabileceklerini durumu ortaya çıkıyor. Tabi ülke genelinde böyle bir uygulama söz konusu değil ama bu özellikle Hakkari ve Şırnak gibi sınır bölgelerinde uygulanan bir politika. Yine bölgenin aşiretsel yapısı ya da sosyolojik bir durum mahkemenin hukuki dayanağı olabiliyor. Yani bölgede özel oluşturulmuş hukukla ve yasada yeri olmayan gerekçelerle insanlar tutuklanabiliyor, cezalandırılabiliyor” ifadelerini kullandı.