Elimize ulaşan mektupta Tutsak Partizanlar şu ifadelere yer verdi:
“Kapitalizmin doymak bilmezliğine karşı başkaldırının mücadelenin tarihsel bir sembolü olarak 8 Martın emek ve cins bilincinin gelişmesinde önemli bir sıçrama tahtası olduğu bilinmektedir.
1857’de New York’lu dokuma işçisi kadınların 8 saatlik iş günü ve insanca yaşam talepleriyle giriştikleri ve 129 direnişçi işçi kadınlarına katledilmesine varan direnişin o anda biteceğini düşünmüştü patronlar…
Yanıldılar…
8 Mart; kadın kimliğinin ezilmesine, toplumsal baskılara karşı tüme emekçi kadınları temsil eden başkaldırının tarihsel simgesi oldu.
8 Mart cinsel sınıfsal ve ulusal sömürüye karşı mücadele çağrısı kadına dönük her türlü şiddete karşı örgütlenme seferberliğine dönüştü.
8 Mart; kapitalizme ataerkiye bunları üreten toplumsak yapılanmalara, cinsiyetçi iş bölümüne, halkalı köleliğe, inceltilmiş erkekliğe, burjuvazinin sahte “özgür kadın” imgelerine bu imgeler altında piyasalaştırılan kadın bedeni ve cinselliğine isyan halini aldı.
8 Mart; işsizleştirmeye karşı Emine Arslan, yaşam tarzına ve her türlü gerici tahakküme karşı Gezinin sapanlı teyzesi; faşizme karşı mücadelenin her alanında yükselen kadınların mitralyözlerinin sesi, barışma teklifini reddettiği için hunharca katledilen Emine Bulutların çığlığı oldu.
Bugün tüm bunlar artarak gelişiyor, bilinir ki sömürünün tüm biçimleriyle şiddet kardeştir birbirini yaratırlar.
Bu kardeşler geliştikçe karşıtları da gelişmektedir. Bu da kadınların devrim mücadelesi ikinci sınıf cins olarak yaşamaya mahkûm edilmelerine itirazdır. Bu itirazın daha da büyüyeceğine ataerkinin tüm biçimlerini, kurumlarını, toplumsal dayanaklarını yeneceğine inancımız tamdır.
Bunun için yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü diyor; Özgür Gelecek çalışanları ve okurlarının, tüm emekçi kadınların 8 Mart’ını kutluyoruz.”