Diyarbakır Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER), İnsan Hakları Haftası kapsamında cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıya dernek yöneticileri ve tutsak yakınları katılım sağladı. Jinnews’in haberine göre, hak ihlallerine ilişkin açıklamayı ve raporu ise TUAY-DER Eşbaşkanı Elif Haran okudu.
İnsan Hakları Haftası’nda da derneklerine yoğun hak ihlali başvuruları aldıklarının altını çizen Elif, hukuk devleti ilkesinin dikkate alınmadığını ve hukukun varlık nedeni olan, bireyin doğuştan sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alma yükümlülüğünün ortadan kaldırılmaya çalışıldığını vurguladı. Elif, “İnsan haklarının, bir hakka insan hakkı niteliği kazandıran asli değer olan insan onurunun güvenceye alan haklar olduğu hepimizin malumudur. İşkence olarak tanımlanan tecridin örneği başta Sayın Abdullah Öcalan olmak üzere İmralı adasında kalan diğer tutsaklara da uygulanmaktadır. Avukat ve aile görüşleri hukuksuz bir şekilde engellenmekte, toplumla olan bağ izole edilmek istenmektedir” dedi.
‘Hak ihlalleri devam etmektedir’
Derneklerine gelen başvurular kapsamında avukatları aracılığı ile cezaevlerinde bulunan tutsakların ziyaret edildiğini söyleyen Elif, “Kasım ayı tarihinde Bayburt M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Gaziantep L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Gümüşhane E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ve Erzincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na bir ziyaret gerçekleştirilmiştir. Cezaevinde bulunan tutsaklar ile yapılan görüşmelerde, hak ihlallerinin devam ettiği tespit edilmiştir. Daha önceki şikayetler ve hak ihlalleri karşısında yetkili makamlar nezdinde yaptığımız görüşmelerin ve girişimlerin sonuç vermediği, tutsakların maruz kaldığı hak ihlallerinin devam ettiği anlaşılmaktadır” diye belirtti.
Görüşmeler sonucunda yaşanan hak ihlallerine maddeler şeklinde yer verildi:
“* Özellikle Gaziantep L Tipi Kapalı Cezaevi’nde görüşülen tutsakların beyanlarına göre 6 kişilik kadın koğuşunda 10 kişinin olduğu ve bir kısım tutsağın yerde yattıkları dile getirilmiştir. Dile getirilen bu sorun, ‘Tutsakların Islahı için Asgari Standart Kuralları’ ve ‘Mandela Kurallarına’ aykırı olduğu açıktır. Ziyaret edilen diğer cezaevlerinde de aynı sorun mevcut olup, cezaevinde koğuşların sayı kapasitesinin üstünde tutsağın bulunduğu ve bu durumdan ötürü de tutsakların cezaevinde yaşam alanlarının daraldığı, yerlere yataklar serildiği tarafımıza iletilmiştir. Havalandırmanın standartların altında ve küçük olduğu aktarılmıştır.
* Kasım ayında ziyaret edilen cezaevlerinde dile getirilen diğer bir problem ise; ziyaret edilen 4 cezaevinde de, sıcak suyun haftanın belirli günlerinde ve belirli saatlerinde verildiği, diğer zaman dilimlerinde sıcak su verilmediği belirtilmiştir. Cezaevlerinde sıcak suyun verilmemesinin bir politikaya dönüştüğü tarafımıza aktarılmıştır.
* Yine Bayburt M Tipi Kapalı Cezaevi’nde görüşülen kadın tutsaklar, koğuşta aramaların baskın ile yapıldığı, yapılan aramalarda defterlerin toplatıldığı ve tutsakların kitaplardan not aldıkları defterlerinin kendilerine teslim edilmediği, önceden mektup okuma komisyonu tarafından okunup tutsaklara verilen mektupların da koğuş aramalarında inceleneceği söylenerek cezaevi yönetimi tarafından alındığı ancak tutsaklara iade edilmediği belirtilmiştir.
* Tutsaklara verilen yemeklerin yetersiz olduğu, olması gereken porsiyon miktarının çok altında olduğu, gelen yemeklerin yağlarının veya tuzlarının fazla olduğu, bu durumun cezaevi idaresine aktarılmasına rağmen hiçbir işlemin yapılmadığı aktarılmıştır.
* Tutsaklara yönelik, cezaevinden hastaneye veya adliyeye gidiş ve dönüşlerde, açık görüşün olduğu zamanlarda koğuştan çıkıp ve dönüşler ile avukat görüşme odasına gitmek için koğuştan çıkıp ve dönüşlerde infaz koruma memurların taciz boyutuna varan aramalarına maruz kaldıkları tarafımıza aktarılmıştır.
* Tutsaklara dönük kitap, gazete ve dergiler sınırlandırılmıştır. Birçok kitap, gazete ve derginin yasaklı olmamasına rağmen keyfi uygulamalardan ötürü tutsaklara verilmediği görülmüştür.
* Birçok tutsağa hukuka ve yasalara aykırı olarak keyfi bir şekilde disiplin cezasının verildiği ifade edilmiştir. Öyle ki Gaziantep L Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan bir tutsağın disiplin cezasının olması sebebiyle 2 yıldır aile ile kapalı görüş ve açık görüş görüş yapamadığı belirtilmiştir. Bu durum dahi tutsaklara verilen disiplin cezalarının keyfi olduğunun, hukuka ve yasalara aykırı olduğunun göstergesidir. Tutsaklara verilen disiplin cezasının çoğunlukla hücre cezası olduğu da tarafımıza iletilmiştir.
* Tutsakların sağlık hakları ihlal edilerek, sağlık hakkına erişimleri kısıtlanmıştır. Hastane sevk ve tedavi işlemlerinin aksadığı dile getirilmiştir. Cezaevinde ağır hasta tutsaklarında bulunduğu cezaevi idaresi tarafından süren bu keyfi uygulamaların devam etmesi halinde ağır hasta tutsakların sağlığı açısından kötü sonuçlar doğuracağı aşikar olduğu dillendirilmiştir.
* Elazığ 1 ve 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nda fiziksel ve psikolojik işkencenin devam ettiği ve tutsakların can güvenliğinin olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca tutsakların sayıları dahi tespit edilemeyen bir kısmının hukuksuz ve keyfi gerekçelerle hücrede tutulduğu bildirilmiştir.
* Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde çift kelepçe uygulaması başlatıldığı ve hasta tutsakların dahi çift kelepçe ile hastaneye sevkinin gerçekleştirildiği, savcılıkla yapılan görüşmede güvenlik gerekçesinin vurgulandığı belirtilmiştir. Tutsaklar yapılan bu uygulamanın kötü muamele niteliğinde olduğunu belirtmişlerdir.”
‘Önlemler alınmalıdır’
Yaşanan hak ihlallerine karşı cezaevi idarelerince kayıtsız kalınmasının keyfi bir yaklaşım olmakla birlikte suç oluşturmakta olduğunun altını çizen Elif, bu uygulamanın devam etmesinin ileride olumsuz olayların gerçekleşmesine yol açabileceğini dile getirdi. Tutsakların can güvenliklerinin de tehlikeye düşebileceği endişesini taşıdıklarını aktaran Elif, Türkiye’deki infaz rejimi mevzuatının ve politikasının uluslararası insan hakları hukukuna ve özel olarak da tutsak haklarına uygun hale getirilmesi gerektiğini vurguladı. Tutsaklara yaşatılan kötü muameleden derhal vazgeçilmesi gerektiğine işaret eden Elif, “Uluslararası hukukun emrettiği ve insana yaraşır bir şekilde muamele gösterilmelidir. Tutsakların sağlığa erişim haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemler alınmalıdır” ifadelerine yer verdi.
‘Takipçisi olacağız’
Elif, devamında şunları ekledi: “Heyetimiz, cezaevi yönetiminin, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlaması gerektiğini tespit etmiştir. İşkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da onur kırıcı muamele ya da Cezanın Önlenmesi Sözleşmesi Seçmeli Protokolü’ne uygun şekilde ‘bağımsız’ ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması için yetkilileri derhal gerekli çalışmaları başlatmaya davet etmekteyiz. Ayrıca, bahse konu cezaevlerinde tutsaklara uygulanan kötü muameleler ve cezaevi idaresi tarafından yasaya aykırı uygulanan davranışlar hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması için Adalet Bakanlığı’nı ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonunu gerekli yasal süreci ve çalışmayı başlatmak üzere göreve davet ediyoruz. Bizler bu sürecin takipçisi olduğumuzu siz değerli basın mensupları ve kamuoyuna bir kez daha deklare ederiz.”