İTC TARAFINDAN BAŞLATILAN VE KEMALİST HAREKET TARAFINDAN TAMAMLANAN ERMENİ, RUM, SÜRYANİ SOYKIRIMI…
Geçen yüzyılın başlarında olan 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı koşullarında, Osmanlı İmparatorluğu tarafından gerçekleştirilen Ermeni Soykırımı insanlığın belleğine yerleşmiştir. Binlerce yıl yaşadıkları topraklarda varlıklarına tahammül edilemeyen Ermeniler, tehcirle içiçe geçmiş bir soykırımla kökten imha edilmek istenmiştir. Soykırımla yaşadıkları topraklardan tasfiye edilmeleri ve yarattıkları zenginliklerin gasp edilmesi hedeflenmiştir.
Ermenilerle aynı akıbete uğrayanlar Rumlar ve Süryaniler/Asuriler olmuştur. Hristiyan dinine sahip olan ve sürecin tarihsel koşulları sonucu uluslaşma sürecine giren bu toplumların (Ermenilerin, Rumların, Süryanilerin) varlığına dönemin arkaik devletince tahammül edilememiş ve jenositle yok edilmişlerdir. Jenosit (soykırım) İTC (İttihat ve Terakki Cemiyeti) tarafından başlatılmış ve sonraki süreçte yerini alan Kemalist hareket tarafından sonuçlandırılmıştır.
Bir başka deyişle, bu toplumların girdiği tarihsel evrime tahammül edilememiş ve Türkleştirme-İslamlaştırma doktriniyle soykırıma tabi kılınmışlardır.
İTC Dönemi ve Pan-Türkizm, Pan-İslamizm Doktrini İle Başlayan Soykırım
Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde uluslaşma sürecine en çabuk giren Balkan halkları olmuştur. Daha 19. yüzyılın başlarında bu sürece giren bu toplumlar belli aralıklarla imparatorluğun hattından kopmuş ve 1912 Balkan Savaşı’yla süreci sonuçlandırmışlardır.
Ermenilerin ve Rumların da yaşadıkları topraklarda 19. yüzyılın ikinci yarısına doğru saf feodal yapı çözülme sürecine girmiş ve doğal ekonomiyi giderek yıkıma uğratmıştır. Böylece birbirinden kopuk pazarların birleşerek merkezileştiği pazar sistemine girilmiştir. Pazar birliğiyle beraber, toprak birliği, dil birliği ve kültürel birliğin oluşmasıyla mevcut toplumlar uluslaşma sürecine girmişlerdir. Böylece Ermeniler ve Rumlar girdikleri kapitalizmin şafağında ulusal yapıya kavuşmuşlardır.
Ama mevcut Osmanlı İmparatorluğu’nun feodal ümmetçi devlet yapısını karşılarında bulmuşlardır. Ve köhnemiş devletin baskı, yaptırım ve katliamlarına maruz kalmışlardır.
Abdülhamit’in Pan-İslamizm’i, İTC’nin Pan-Türkizm’i ile birleşerek Ermeniler, Rumlar, Ortodoks Süryaniler/Katolik Asuriler üzerindeki dini baskılar varlığını devam ettirirken, beraberinde katmerli ulusal baskıyı getirmiştir. Yüzyıllardır topraklarını ilhak eden feodal-fetihçi devletin dini baskısına maruz kalan bu toplumlar; ayrıca girilen 19. yüzyılda bir başka baskıya tabi kılınmışlardır. Tarihin kendilerine verdiği ulusal kimlik sonucu feodal-ilhakçı devletin ulusal tahakkümüne tabi tutulmuşlardır.
Bu tahakküm 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında giderek daha katmerli bir hal almıştır. Bunun sonucu kitlesel katliamlar yapılmıştır. 1894-’96 yıllarında 200-300 bin Ermeni öldürülmüş ve yerel tehcire tabi kılınmışlardır. 1912 Balkan Harbi’yle birlikte kitlesel düzeyde dönemin Osmanlı Rum vatandaşı katledilmiştir. Osmanlı sınırları içerisinde kalan Trakya bölgesinde savaş dışında devlet tarafından öldürülen Osmanlı Rum vatandaşının sayısının 200 bin civarında olduğu söylenmektedir. Ayrıca 1909 Nisanı’nda Kilikya (günümüzün Çukurova bölgesi) bölgesinde yaşayan 30 bin Ermeni öldürülmüştür.
Mevcut devlet bu yerel katliamlarla yetinmemiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti yönetimindeki dönemin devleti Hristiyan dinine mensup Ermenilerin, Rumların, Süryanilerin soykırımını önüne hedef olarak koymuştur. İTC tarafından soykırımın örgütlenmesine gidilmiştir. Daha 1913 yılındaki parti kongresinde “özel durumlarda sınırsız tehcirler” yaftasıyla alınan gizli özel yetki kararları ve çıkarılan yasalarla, gerçekte Ermenilerin soykırımının örgütlenmesinin adımları atılmaya başlanmıştır. Nitekim bunun sonucu merkezi batıda olan gizli Teşkilat-ı Mahsusa örgütü legalleştirilerek Erzurum’a kaydırılmıştır.
Beraberinde Almanya’nın Rusya’ya savaş ilan etmesiyle 28 Temmuz 1914’de başlayan 1. Paylaşım Savaşı’nın hemen akabinde, 1914 yılının 2 Ağustos tarihinde Almanya ve İTC gizli siyasi ve askeri pakt imzalar. Bu pakta bağlı olarak birkaç saat içinde ilan edilen seferberlik ile İTC tarafından Ermeniler, Rumlar, Süryaniler Amele Taburları’nda toplanırlar. Ancak onların toplanması savaş mertebesinde değildir. Nitekim onlara silah verilmez. Onlara angarya muamelesi yapılarak yol, inşaat vb. işlerde çalıştırılırlar. Amaç örgütlenen soykırımın bir adımı olarak Hristiyan halkların 15 ile 60 yaşlarında olan erkek nüfusunu kendi denetimleri ve tahakkümleri altına almaktır. Tüm bu gelişmeler daha 1915 öncesi olan gelişmelerdir.
Nitekim 24 Nisan 1915 tarihinde yüzlerce Ermeni aydın İstanbul’da idam edilir. Henüz Ermenilerin kitlesel katliamı başlatılmamıştır ama, Ermeniler giderek bugünü dünya çapında soykırımın yas günü ilan ederler.
27 Mayıs 1915’te çıkartılan tehcir kanunu ile kitlesel soykırım başlatılır. Amele taburlarında tahakküm altına alınan erkek nüfus asılarak, kurşuna dizilerek, uçurumdan atılarak yok edilirken; diğer taraftan başlatılan tehcir ile çoğunluğunu kadınların, çocukların ve yaşlıların oluşturduğu Ermeni yığınlar kitlesel katliama tabi kılınırlar. Tehcire çıkarılan Ermeniler yerine göre kurşuna dizilerek, yerine göre uçurumlardan atılarak, aç bırakılarak, hastalığa tutularak, tecavüz edilerek, intihara zorlanarak vb. yol ve yöntemlerle jenoside maruz bırakılırlar…
Pan-İslamizm, Pan-Türkizm şiarıyla 1915-1916 yıllarında daha çok Ermeniler hedef alınır. Beraberinde birkaç yüz bin Rum da hedef alınır. Ayrıca 500 binden fazla Süryani/Asuri soykırım ve tehcirle yok edilirler.
Ancak soykırım tamamlanmamıştır ve sonraki sürece sarkmıştır!
“Kurtuluş Savaşı” ve Türk-İslam Senteziyle Sonuçlanan Soykırım
Almanya’nın başını çektiği -Türkiye’nin de içinde yer aldığı- İttifak Devletleri’nin rakipleri olan İtilaf Devletleri’ne (İngiltere, Fransa, İtalya vb.) teslim olması sonucu 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi (Antlaşması) imzalanır. Türkiye’nin önemli bölümü İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan tarafından işgal edilir ve Osmanlı İmparatorluğu hükümetiyle Sevr Antlaşması imzalanır. Bu anlaşmayla amaç Kemalist harekete yaptırım uygulamak ve kendi saflarına çekmektir.
Ne zaman ki İtilaf Devletleri Kemalistleri kendi manyetik alanlarına çekerler; Sevr yaptırımını kaldırırlar ve Yunanistan’a desteklerini çekerler. 1920’nin sonları ve 1921’in başlarında yapılan gizli görüşmelerle İtilaf devletleri artık Kemalistleri desteklerler. Değişen konjonktürle birlikte İngiltere, Fransa ve İtalya devletleri tarafında Kemalistlere verilen siyasi ve askeri destek sonucu “İnönü”, “Dumlupınar”, Sakarya”, “İzmir” “çıkartmaları” ve “meydan muharebeleri” ile Yunanistan işgal ettiği illerden geri çekilir.
Artık emperyalistlerin desteğinde “Kurtuluş Savaşı” kisvesiyle tehcir ve soykırım devam ettirilir. Kemalistler tarafından İzmir, Uşak, Manisa, Eskişehir, Kütahya, Sakarya vd. illere yapılan saldırılar sonucu sivil Rumlar zoraki tehcire tabi tutulurlar ve yüz binlerce Rum katledilir. Ayrıca bizzat Mustafa kemal tarafından örgütlenen Topal Osman liderliğindeki çeteler Karadeniz’deki Pontus Rumlarına saldırırlar. Bu saldırı sonucu Trabzon, Samsun, Sinop, Giresun vd. Karadeniz illerinde 350 binden fazla Pontus Rumu katledilir. Ve yüz binlerce Rum zoraki tehcirle yaşadıkları topraklardan göçe zorlanırlar. Böylece Rumlar yoğun oldukları Ege, Batı-Anadolu, Trakya ve Karadeniz-Pontus bölgelerinden arındırırlar ve onların varlıklarına el konulur.
Ayrıca Maraş, Antep, Urfa’ya çıkartma yapan Fransız üniformalı askerlerin önemli bölümünü tehcirle Suriye’ye sürülen Ermeniler oluşturmuştur. Soykırım mağduru Ermeniler Fransa’nın teşvikiyle onların saflarında yer almışlardır. Bu illerin eşraf, tüccar ve ağa kesiminin önderliğinde yerel direnişin nedeni gasp edilen Ermeni topraklarının ve mal varlıklarının korunmasıdır. 1921 yılında Kemalistlerle anlaşan Fransa’nın bölgeyi Ermenilerden habersiz terk etmesi sonucu, Suriye’den aileleriyle getirilen 30 bin civarında Ermeni’nin öldürülmesiyle sonuçlanır.
Ayrıca 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi sonucu İngiltere tarafından işgal edilen Kars, Ardahan, Artvin illeri, Kemalistlerle olan uzlaşma sonucu 1920’nin sonlarında Türkiye’ye devredildi. Bu illerde olan Ermeniler de katledilir. Ama bununla yetinmeyen Kemalistler, İngilizlerin desteğiyle Kazım Karabekir komutasında 18 Kasım 1920 tarihinde Ermenistan’ın Gümrü, Zangezur illeri ve Gürcistan’ın Batum ili de işgal edilir. Ermenistan’ın sınırlarına giren Kazım Karabekir komutasındaki Kemalistler 60 bin Ermeni’yi katlederler. Güçlerini toparlayan Bolşevikler 3 Aralık’ta Gümrü, Zangezur ve Batum illerini Kemalistlerden geri alırlar. 1921 yılının Mart ayında ise yapılan antlaşmayla günümüze değin süren antlaşma imzalanır.
Görüldüğü gibi “Kurtuluş Savaşı” döneminde Antant emperyalistlerinin (İngiltere, Fransa, İtalya) güdümünde yapılan Kemalist saldırılarda, Sovyet Ermenistanı rakamlarına göre 198 bin Ermeni katledilmiştir.
Tüm bunlar TC’nin kurulmasıyla ifade edilecek olan Türk-İslam sentezinde kendisini yansıtmaktadır. İttihat ve Terakki döneminden devralınan Türkleştirme-İslamlaştırma süreci, Kemalist dönemeçte sonuçlandırılır.
Öyle ki 100 yıl öncesinde sayıları 5-6 milyonu bulan Ermenilerin, Rumların, Süryanilerin toplam sayısı günümüzde (Ermenilerin 50-60 bin, Rumların 1500-2000, Süryanilerin 5-10 bin) aşikardır.