Makaleler

Tarımda ithalat: Dışa bağımlılık artıyor ve küçük üreticilerin tasfiyesi hızlanıyor!

Tarım sektöründe ithalat artık bir devlet politikası haline getirildi. Tarımsal üretimin büyük üreticilerin azami kârına göre şekillendirilmesinin kaçınılmaz sonucu yaşanıyor.

Tarımsal üretimde açık olsa da olmasa da, depolar ürün dolu olsa da ithalat yapılıyor. Tarımsal üretime yönelik politikalar iç tüketimi karşılamaktan ziyade büyük üreticilerin ve tarım tekellerinin Pazar ihtiyacına göre belirleniyor.

Dolayısıyla azami kâra endekslenen tarımda, ithalatta büyük üreticilerin ve tarım tekellerinin daha fazla kâr aracı olarak kullanılıyor.

Birçok ilerici-demokrat çevrede tarımdaki ithalat sorunu AKP’nin kötü politikalarıyla açıklanıyor.

Mevcut gerçeklikte AKP’nin tarım politikasının iyi olması tarımdaki yapısal sorunlara çözüm olacağı da vurgulanmış oluyor. Fakat bilinçli veya bilinçsiz olarak tarım sektöründeki asıl sorun gizleniyor.

“Kötü” denilen tarım politikalarının ardında ilk olarak kapitalist sermayenin tarıma yönelmesi, ikinci olarak da dayatılan emperyalist tarım politikalarının yaklaşık kırk yıldır dönem hükümetlerince harfiyen uygulanması vardır. Kapitalist sermayenin tarım sektörüne yönelmesinin geçmişi çok uzun değil.

Esas olarak 2. Paylaşım Savaşı’ndan sonra kapitalist sermaye tarım alanını kendisine tabi kılmaya başladı.

 Bu kadar gecikmenin nedeni tarımda kâr oranının düşük olmasıdır. Burada sermaye devrinin yılda bir olması ve teknolojik gelişimin yetersiz oluşu ve maliyetin yüksek oluşu ön plana çıkıyor.

Kapitalist sermaye bu sorunu ancak 2. Paylaşım Savaşı’ndan sonra çözmeye başladı ve hızla tarımsal alana yöneldi. Genetik mühendisliğin gelişmesi kâr oranını yükselten bir etken oldu. Aşırı üretim ve azami kâr olanağına zemin yaratılmış oldu.

Neo-liberalizm denilen süreçte devasa oranda birikime ulaşan emperyalist sermaye tarımsal alana da akın etti. Fakat yarı sömürgelerin ekonomik yapıları buna pek müsait değildi, kâr oranında risk oluşturuyordu. Bu sorunun ortadan kaldırılması için yarı-sömürgelere emperyalist tarım politikaları dayatıldı.

hayvanlarini otlatamayan koyluler eylem yapti h83878Yarı sömürgelerin tarım sektörü tarım tekellerinin Pazar ihtiyacı ve azami kârına göre yeniden yapılandırıldı. Tarımda yaşanan yapısal sorunların da temeli atılmış oldu. Bugün açısından tarım sektöründe üretim aşamasının tamamında büyük üreticiler ve tarım tekelleri söz sahibi. Emperyalist tarım politikaları ekseninde çıkarılan tarım kanunlarıyla da bu anayasal güvence altına alındı.

Küçük ve orta üreticilerin tarımsal üretimde söz hakkı kalmadı. Küçük üreticiler tarım yapabilmek için büyük üreticilere tabi hale getirildi. Mazot, ilaç, tohum, kredi, makine, taban fiyatı, alım-satım garantisi gibi desteklemeler ciddi oranda sınırlandı.

Birçoğu tamamıyla kesildi. Üretim sürecinin tüm maliyeti küçük üreticinin sırtına yıkıldı. Kendi imkânıyla tarım yapamayacak duruma getirilen küçük üretici, tarımdan kopmaya mecbur bırakıldı.

Serbest piyasa koşullarında büyük üretici ile rekabet etmek zorunda kalan küçük üretici, yoksullaşarak borçlarını ödeyemeyecek duruma getirildi. Toprağına el konuldu, mülksüzleştirildi.

Küçük üretimin hakim olduğu Türkiye tarımında yaşanan bu tasfiye süreci, bir yandan tarımda büyük üreticilerin ve tarım tekellerinin eline-insafına bırakılırken diğer yandan üretim açığı oluşmasına da neden oluyor.

Büyük üreticinin daha fazla kâr için ürünleri stoklayarak arz-talep dengesini bozarak ithalata neden olmasıyla da sorun iki katına çıkarılıyor. Bu durumdan, ithalat yapılmasından hem büyük üreticiler hem de ithalatçılar kâr elde ederken küçük ve orta üreticiler daha fazla yoksullaşıyor. İthalatta tasfiye sürecinin bir aracı haline getiriliyor.

Küçük üretici yoksullaşıyor…

Bakanlar Kurulu kararıyla buğday, arpa, mısır, kırmızı et, pirinç, büyük ve küçükbaş hayvan ithalatına izin verildi.

Bu ürünlerin ithalatındaki gümrük vergileri bazılarında sıfırlanırken bazılarında da yüzde 100-200’den yüzde 20-40 oranına indirildi. AKP hükümetince enflasyonu düşürme bahanesiyle ileri sürülürken gerçek amaç bu bahaneye sığmayacak kadar açık ve nettir; büyük üreticilerin ve ithalatçıların azami kârına kâr katmak…

 Sorunun “çözümü” olarak görüldüğü söylenen ithalatın bugüne kadar hiçbir sorunu çözdüğü görülmedi. İthalat ilk başta tarımsal üretimi baltalıyor. Üreticileri üretimden vazgeçmeye yönlendiriyor. Tarım ürünleri üzerinde fiyat baskısı kurarak zaten maliyetin altında kalan fiyatları daha da düşürüyor. Bu durum en çok küçük üreticiyi etkiliyor. Kendi imkanıyla borç-harç üretim yapan küçük üretici, ithalatla birlikte fiyatların düşmesiyle zarar ediyor. Yoksullaşıyor ve üretim dışına sürülüyor-atılıyor. Kâr eden sadece büyük üretici oluyor.

Türkiye’de toplam tarım alanı 237,6 milyon dekar. Bu alan 80 milyonluk nüfusun ihtiyacını karşılayabilecek durumda.

Fakat aşırı üretim ve azami kâr hırsının hâkim olduğu anlayış, emperyalizme bağımlılık sorun olmayan şeyleri sorun haline getiriyor.

İthalat üretim açığının veya arz-talep dengesinin çözüm yöntemi değildir. Küçük üreticinin tarımdan tasfiye edilmesini hızlandıran dışa bağımlılığı artıran bir yöntemdir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu