EmekGüncel

SÖYLEŞİ | Polonez Direnişçisi Kadınlar: Gözlerimizde Yılgınlığı, Korkuyu Görmeyecekler!”

Sendikaya üye olmalarının ardından işten çıkarılan Polonez işçilerinin direnişi, iki aylık bir süreci geride bırakarak devam ediyor.

İstanbul Çatalca’da bulunan fabrika önünde mücadele eden işçiler, 13 Eylül günü gerçekleşen polis saldırısının ardından ertesi günlerde de kararlılıkla fabrikanın önünde direnişe devam etti.

Polis saldırısı sırasında pek çok işçi yaralandı, 7 işçi hastaneye kaldırıldı.

Kadın işçilerden de yaralananlar oldu. Hastaneye kaldırılan iki işçi, kaburgalarında meydana gelen kırıklar sebebiyle pazartesi günü ameliyat olacak. Yaralı işçilerin tedavisi sürerken nöbeti arkadaşlarından devralan diğer işçiler, tüm baskı ve engellemelere rağmen direnmeye devam ediyor. İki aydır hakları için direnen işçiler, ilk günkü gibi kararlı olduklarını her fırsatta dile getiriyor. Fabrikanın hem ön girişinde hem de arkadaki kapısının önünde nöbet tutan işçiler, halay ve türküler eşliğinde direniyor.

Sendikal haklarının tanınması ve işe iade talebiyle direnen işçileri sendikalar, kitle örgütleri ve sosyalist ilerici kurumların ziyaretleri de sürüyor. Ülke gündemine oturan Polonez direnişinden iki kadın işçi ile yaşadıkları üzerine sohbet ettik. Kadın işçilerin sözleri kamuoyu için de önemli mesajlar içeriyor; “Onlar bize müdahale ettikçe biz daha çok güçleniyoruz. Hakkımızı kazanmadan bırakmayacağız. Yani gözlerimizde o yılgınlığı, o korkuyu görmeyecekler

– Yaklaşık iki aydır direniştesiniz ve birçok kez saldırıya maruz kaldınız. Neler söylemek istersiniz bu konuda?

– Ben Emine Yeni. 5.5 yıldan beri çalışıyorum. Çalışıyordum, sendikalı olduğum için küçülme söylemiyle çıkartıldım. Diğer arkadaşlarımız da 46 koduyla bir mesajla çıkartıldılar.

Bugün 58. günümüz ama birinci gün gibi diye söylüyoruz biz bunu.  “Direne direne kazanacağız. Birleşe birleşe kazanacağız. Ölmek var dönmek yok” diyerek devam ediyoruz. Artık kimse Polonez ürünlerinden kimse almasın. Hijyen diye bir şey kalmadı çünkü. Bütün düzgün çalışan insanlarımız buradadır. Taşeron ne anlayacak? Sağlık, hijyen eğitimi yok, sertifikası yok. Biz ilk girdiğimizde bize eğitim veriyorlardı. Sağlık kurulundan geçiyorduk. Ama şu an hiçbir şey yok. Sıfır.

Ben beş-beş buçuk yıldan beri orada çalışıyordum. 18 Temmuz’da sendikalaşma süreci başladığı için işten çıkartıldım. Yani sendikalı olduğum için çıkartıldım. “Küçülme” gerekçesi ile çıkardılar bizi. Benim şöyle bir çağrım var herkese: Polonez’in hiçbir şeyini almasınlar, diyeceğim bu. Biz sonuna kadar direnip bu sendika, fabrikaya gelene kadar sonuna kadar mücadelemizi vereceğiz.

Ben, aşırı derecede üzgünüm. Polis neden bu şekilde saldırdı, neden bunu yaptı, ben anlamadım. Son olarak herkesi dayanışmaya çağırıyorum.

 

“Öyle Çevik Kuvvet ile falan korkutamazlar bizi!”

– Siz neler söylemek istersiniz, direniş nasıl gidiyor?

Ayla Erdal: Ben de yedi senedir Polonez’e çalışıyordum. Sendikaya üye olduğumuz için şu anda dışarıdayız. Herhangi bir başka bir nedeni yok! Artık yeter, insan geçinemeyince olmuyor bazı şeyler. Biz onlardan çok uzun süre zam istedik. Ama maalesef bize “Bunu verdiğimize şükredin” tarzında konuşmalar yaptılar. Yok, olmadı. Ama artık gücümüz yetmiyor. Kendilerini zorla idare ediyormuş gibi gösterdiler. “Zor döndürüyoruz fabrikayı” diyerek.

Ama yok biz çıktıktan sonra baktık ki öyle değilmiş. Biz çıktıktan sonra yüzde yirmi beş zam artı bir de ikramiye verdiler. Eee siz bunu zamanında bize yapsaydınız, biz zaten burada olmazdık. Fazla bir şey istemedik ki, biraz daha düzgün şartlarda yaşamak istedik biz. Sakinleşmek istedik.

Ama bizden sonra ilk olarak 13 kişiyi çıkardılar. Arkadaşlar bize destek çıktıkları için, sonradan da 133 kişiyi çıkardılar. Toplam 146 işçiyiz dışarıda. 354 işçi vardı toplamda fabrikada. Bizi 13 kişiyi “küçülme” diyerek çıkarttılar. Ama küçülme dediği günün akşamında 170 kişi eleman alıyor, işçi alıyor. Attıktan sonra birçok eleman almış. Yüz yetmiş kişi. Bunu da çoğunluğu sağlayamamak, sendikanın yetki çoğunluğunu bozmak için yapıyor.

Beni küçülmeden çıkartıyorsa aynı günün akşamı, gecesi nasıl 170 kişiyi işe alıyor? Bir de cuma gecesi, yani cumartesiye bağlayan gün yani normalde resmi tatilde bunu nasıl yapıyorlar? Arkalarında nasıl bir güç var bilmiyorum. Bunlar olunca biz de eylemimize başladık, mücadelemize başladık. Sendikamızdan Allah razı olsun. İyi ki de tanımışız sendikayı. Onlar bize müdahale ediyorlar. Onlar ne derse biz onu yapmaya çalışıyoruz.

Çünkü bizim şu anda yapabilecek bir şeyimiz yok, değil mi? Ama onlar bu konuda çok daha bilinçli. Çevik Kuvvet müdahale etti. İlk müdahalelerinde, uyarı falan yoktu. Uyarı olmadan saldırdılar. Ondan sonra uyarsalar da bizi yıkmaya çalışıyorlar, yenmeye çalışıyorlar.

Onlar bize müdahale ettikçe biz daha çok güçleniyoruz. Hakkımızı kazanmadan bırakmayacağız. Yani gözlerimizde o yılgınlığı, o korkuyu göremeyecekler. Kazanacağız Allah’ın izniyle.

– Kamuoyuna bir mesajınız var mı?

– Ben kendi adıma söyleyeyim; dışarıdan baktığın zaman ilk başta anlamıyorsun. Yaşamayan bunu anlamıyor. Televizyonlarda görüldüğü gibi değil. Yaşandığı zaman insanların ne kadar haklı yere mücadele ettiğini daha iyi anlıyorsun. Yaşamadan anlayamazlar. Biz burada hakkımızın mücadelesini veriyoruz. Çalışma Bakanlığı tarafından onaylandı, belgelendi. Haklıyız biz. Hakkın mücadelesini veriyoruz. Yılmayacağız, başaracağız. Kadınlar özellikle korkmasınlar, korkmasınlar yani. Biz korkmuyoruz. Dayağı da yiyip oturmuyoruz, yine halay çekiyoruz hemen sonrasında.

Dayağımı da yerim, eylemimi de yaparım. Öyle Çevik Kuvvet ile falan korkutamazlar bizi. Korksaydık 60 gündür buradayız, korkardık. Benim eşim de arkamda. Allah’a çok şükür destek veriyor. Belki o destek vermeseydi, bu kadar cesaretli olamazdım. Allah razı olsun eşimden de. Biz devam edeceğiz. Bizlik bir şey yok, bakalım karşı taraf ne yapacak?

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu