Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu’nun (ATİK) korona öncesi, Avrupa’da birçok şehirde düzenlediği tiyatro turnelerinde, Barış Atay ve Cüneyt Sezer ‘in sahnelendiği “Suç ve Keza” ve Mehmet Ali Alabora’ nın sahnelendiği “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı oyunlar yer almıştı.
Önümüzdeki dönemde ise Hayko Bağdat, ATİK’in düzenleyeceği tiyatro turnesine “Salyangoz” oyunu ile seyirci ile buluşacak. Özgür Gelecek Gazetesi adına bizler de Bağdat ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Çocukluk, gençlik ve evlilik maceralarını anlatan Bağdat’ın oyunu iki bölümden oluşuyor ve 100 dakika sürüyor. İlk bölüm, İstanbul Şişli’de hayatı yüksek bir apartman dairesinden kuşbakışı izleyen bir çocuğun, günün birinde dışarı çıkması, evde yaşam bulan kimliğin dışarıda çok farklı olduğunu görmeye ve anlamaya başlamasıyla başlıyor. Çocukluk ve ergenlik yıllarında başından geçen olayları trajikomik bir şekilde izleyiciye aktaran Bağdat, ikinci bölümde ise gençlik dönemini izleyiciye anlatıyor. Bağdat oyunu, yaşanan siyasi cinayetlere gönderme yaparak, izleyiciyi hüzünlendirip düşündürerek tamamlıyor.
– Öncelikle oyunun adı dikkat çekici. Neden “Salyangoz”?
– Türkiye ‘de bir deyim vardır. “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz” derler. Çünkü salyangoz haramdır, kabuklu yiyecek olduğu için o coğrafyada uygun görülmez. Ermeni olmak da her türlü ırkçı, ötekileştirme politikalarına maruz kalmak demektir.
Hakarete, şiddete, soykırıma uğrayan bir toplum olarak salyangozu satan değil bizzat salyangozun kendisi kendisi olmuştur. Oysa Anadolu aynı zamanda Ermeni halkının, Rum halkının ve birçok halkların ortak coğrafyasıydı. Bu oyun aslında Türkiye ‘de Ermeni olmayı anlatıyor. Hepimizin az çok bildiği hikayeleri anlattığım, kendi evimin kapılarını açarak “gelin bir de içerden bakın” dediğim bir oyun. Salyangoz’ un kabuğunun içine girmek gibi düşünün. Dışarıdan her şey tam anlaşılmaz. Seyirci bu oyunda (güncellenmiş hali ile) aslında bir Ermeni’nin evine girecek.
“Kaypakkaya geleneğindeki Ermeni yoldaşlar beni çok etkiliyor!”
– ATİK ile yollarınız nasıl kesişti ve Avrupa’daki ATİK gibi göçmen örgütlerinin, özellikle “sürgün” edilen yazar, akademisyen ve sanatçılar ile dayanışma içinde olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Ben henüz Türkiye’de iken, aldığım bir davet ile Hannover’de ATİK ile tanışmıştım. Daha sonra da dünyanın birçok ülkesinde, 5 yıllık sürgün süreci boyunca ATİK ile yollarımız kesişti. ATİK devrimci önderleri sahiplenen bir kurum. Özelikle İbrahim Kaypakkaya’ nın Ermeni meselesi ile ilgili söyledikleri ve İbrahim Kaypakkaya geleneğindeki Ermeni yoldaşlar beni çok etkiliyor. ATİK her alanda dayanışmaya açık bir örgüt. Özellikle Avrupa’daki sürgünler ile böyle bir dayanışma ağı zamanın ruhuna çok uygun. Ben de ATİK ile böyle bir turnede birlikte çalışmaktan çok mutluyum.
– Bu oyun ile seyirciye verilmek istenen mesaj nedir? Bunun dışında oyunun güncellendiğini söylediniz. Seyirciyi ne gibi değişiklikler bekliyor?
– Aslında seyirciye mesajı bol olan bir oyun. Mizahi anlatım ile gerçek bir hikayeyi anlatıyor. Esas olarak faşizm ve ırkçılık karşıtı bir oyun. Bir arada yaşamayı savunur. Bu oyunun eski halini dünyanın 100’e yakın şehrinde oynadık. Özellikle Kürdistan’da Bitlis, Wan, Amed gibi şehirlerde oynadım. Yeni sezonda “Salyangoz +” diyoruz çünkü 5 yıllık sürgün yaşamımdan çok şey kattım. Yeni sezonda sürgün hikayeleri de var.
Kendi başıma malzeme çıkaracak kadar bir sürgün yaşamım var. Güncellenme oyunda yenilikler vadeden ama oyunun ruhunu koruyan bir durum. Yeni bir oyun çıkacaksa eğer ona dair de ipuçları barındıran bir güncelleme aynı zamanda. Seyircinin severek izleyeceğine inanıyoruz.
– Son olarak gazetemiz okurlarına söylemek istediğiniz bir şey var mı?
– Son söz olarak şunu söylemek istiyorum; Zor günlerden geçiyoruz. Sadece sürgünler değil. Ülkede yaşananlar, cezaevindeki tutsakların durumu, özellikle gençlere yönelik saldırılar yoğun. Demokrasi mücadelesi yürüten insanlara baskılar çok yoğun. Bugüne kadar attığımız sloganlara, insanlara haykırdığımız iddialara hala sahip miyiz? Evet sahibiz.
Daha iyi bir dünya için mücadele ediyoruz. Bugün en çok umuda sahip çıkılması gün. Salyangoz oyunu bu umuda bir nebze de olsa sahip çıkma adına yapıldı. Dünyanın zor bölgelerinde, çok daha zor şartlar altında, yüzlerce polisin ablukaya aldığı sahnelerde oynandı. Mizah faşizmin büyük bir düşmanı ve mücadelemizin bir parçasıdır. Dayanışmayı büyütmeliyiz ve bugünleri hep beraber atlatacak ve daha güzel bir dünya için ele ele yürüyeceğiz diyorum. Teşekkür ederim.