Ailelerin, destekçilerin ve her hafta eylemi takip eden basın emekçileri başta olmak üzere herkesi korumak amacıyla bu kararı aldıklarını söyleyen Tosun, “Biz toplumu tehdit eden bu salgın karşısında yurttaş olarak sorumluluğumuzu yerine getirdik. Şimdi devletten de sosyal devlet olma sorumluluğunu yerine getirmesini talep ediyoruz” dedi.
Öncelikle salgının kontrol altına alınması ve salgınla mücadelenin şeffaflık içinde yürütülesinin zorunlu olduğunun altını çizen Tosun, aynı şeffaflıkla halkın bilgilendirilmesinin önemine dikkat çekti. Tosun, “Sağlık da hukuk ve adalet gibi herkesin hakkıdır ve asla ticarileştirilemez. Devlet egemenlik alanında bulunan herkese ücretsiz, nitelikli ve adil sağlık hizmeti sunmalıdır.
Bu devletin anayasal görevidir. Salgının etkilerine karşı korunmasız durumda olan insanlarımızın tüm ihtiyaçları karşılanmalıdır. Devletler bunun için vardır. Yurttaşlar bunun için devletlere vergi öderler” ifadelerini kullandı.
Kayıp yakını ve hak savunucuları olarak 782 haftadır ısrarla gözaltında kaybetmelerin cezasızlık sisteminin var olduğu, insan haklarının sistematik ve yaygın olarak ihlal edildiği koşullarda meydana geldiği gerçeğini anlattıklarını belirten Tosun, 782 haftadır devlet sorumluluğunda işlenen ciddi ihlallerin varlığı halinde tüm toplum için güvenli ve huzurlu bir yaşamın mümkün olmayacağını söylediklerini kaydetti.
“Demokrasinin üzerinde yükselen siyaset talep ediyoruz”
“782 haftadır hakikatlerin ve insan haklarına saygılı demokrasinin üzerinde yükselen bir siyaset talep ediyoruz” diyen Tosun, şöyle devam etti:
“782 haftadır hesap verebilen, hukukun üstünlüğünü esas alan bir yönetim talep ediyor ve bunun için kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. Biliyoruz ki ancak hukuk devletinin, barışın ve demokrasinin egemen olduğu koşullarda kayıplarımızın failleri üzerindeki cezasızlık zırhını aşıp kayıplarımıza kavuşabiliriz.Bir daha hiç kimsenin asla gözaltında kaybedilmemesini sağlayabiliriz. Biliyoruz ki hesap verebilen, yurttaşı ve haklarını öncelikleyken, demokratik, adil bir yönetim olmadan yaşam hakkımız, sağlık hakkımız da güvencede olmayacaktır. Bu yüzden 782 haftadır ısrarla sürdürdüğümüz mücadelemiz yalnız kayıplarımız için değil, bu topraklarda yaşayan herkesin huzuru ve mutluluğu içindir.
“782.haftamızda ısrarla tekrarlıyoruz: gözaltında kaybedilen sevdiklerimiz için hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. 83 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”