Sarıgazi: Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken politik tavrımızın anlaşılması ve kavranması üzerine tartışmalarda başlamış oldu. En genel anlamda seçimlere dair tavrımızın stratejik değil taktik bir konu olduğunun kavranması üzerine odaklanan tartışmalarda geride bıraktığımız seçimlere yönelik politik tutumun taktik yaklaşımımızın bir gereği olarak hayat bulduğu ve doğru devrimci politikayı içerdiği ifade edildi.
Seçim dönemlerine dair belirlediğimiz tavrın kavranmasının ve uygulanmasının örgüt bütünlüğünü bozmayacak bir zeminde ele alınması gerektiği üzerinde durularak yerel seçimlerdeki faaliyetin ortaya çıkan tabloda örgütü yeterince ifade etmeyen yaklaşımlara bulunduğuna dikkat çekildi.
Seçimler meselesine stratejik bir anlam yüklenmesi, boykot politikasının taktik bir politika olarak kavramanın ötesinde ele alınması doğru bir bakış açısını yansıtmamaktadır. Stratejik olanın siyasi çizgimizde somutluk kazanan politik iktidarın nasıl kazanılacağına verdiğimiz yanıtta aranması gerekmektedir.
Seçimlere dair taktik politikamızın boykot ya da seçimlere katılma biçiminde gelişmesinin ülkedeki politik süreçle yakından ilişkisi bulunmaktadır, işçi ve emekçilerin, geniş halk kitlelerinin çıkarları ve talepleriyle birlikte değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Politik gelişmelerin yönünü doğru kavrayamadığımızda, sınıf mücadelesinin gündemlerine yerel seçimler özgülünde de yaşandığı gibi alışkanlıklara tutulmuş politik reflekslerle yaklaştığımızda hatalara sürüklenmemiz kaçınılmaz olacaktır.
İdeolojik politik çizgimize “güven sorunun” tartışmaya açılacağı bu aşama özünde sürecin ve politik gelişmelerin yönünün, andaki tavrımızın kavranamaması sorunudur. Bu durumun politik yetersizliğimizin bir yansıması olduğunu söylememiz gerekmektedir. Özellikle Kürt Ulusal Hareketi’nin ana gövdesinin oluşturduğu ittifakların içerisinde yer alınmasına, desteklenmesine duyulan “tepkinin” bu zeminde hayat bulduğunu ifade etmeliyiz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin boykot edilmesinin “özlenen tavra” dönme meselesi olarak algılanmasından ziyade taktik politik tutumumuzun bir gereği olarak anlaşılmalı ve kavranmalıdır.
Ne yerel seçimlerde belirlediğimiz tavrın, ittifak ve destek tutumuzun mahkum edilmesi söz konusudur ne de ulusal baskıya farklı örgütlenmeler içerisinde yer alarak tavır alma meselesi bizim açımızdan ihtiyaç olmaktan çıkmıştır. Politik ve örgütsel tutumumuz somut gelişmeler ve ihtiyaçlar üzerinden şekillenmeye devam edecektir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin boykot politikası zemininde karşılanması, kitlelere politik tavrımızın aktarılması ve propaganda edilmesi örgütlü ve planlı bir faaliyetle mümkün olacaktır. Politikamızın kavranması esasken pratik ayağının örgütlenmesi, kitle çalışmasının somut bir plana dökülmesi olmazsa olmazdır. Şimdi tartışmalarımızı seçim faaliyetinin nasıl örgütleneceğine, araç ve yöntemlerimizin neler olacağına odaklayarak pratik ayağını örmeye seferber olalım!