Meclis Genel Kurulu’nda “sansür yasası” olarak bilinen, internet medyası ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar öngören kanun teklifinin bugünkü görüşmeleri sona erdi. Görüşmeler HDP ve CHP’nin usul tartışma talepleriyle başladı.
HDP ve CHP, kanun teklifinin Anayasa’ya aykırılık yönünde usul tartışması talep etti. AKP Grubu adına söz alan Ahmet Özdemir, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını dikkate alarak, teklifi hazırladıklarını öne sürdü.
CHP Grubu adına söz alan Anayasa Profesörü İbrahim Özden Kaboğlu, “Anayasa Mahkemesi kararları gereği düzenleme yapma bakımından da Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekleri karşılanmadığı için aykırılık söz konusudur, pilot kararlar bulunduğu hâlde onlar hiç dikkate alınmadığı için aykırılık söz konusudur ama basın kartının Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına, onun takdirine verilmesi parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütme sisteminde tamamen basın özgürlüğü açısından Anayasa madde 26 ve madde 28’e aykırılık oluşturan bir durumdur; madde 2, madde 10 da aynı düzenlemeyi içermektedir” dedi.
En tartışmalı maddenin 29’uncu madde olduğunu kaydeden Kaboğlu, şöyle devam etti: “29’uncu madde, Türk Ceza Kanunu’nun savaşta yalan haber yayma maddesi olan 323’üncü maddenin buraya aktarılmasıdır. Bu madde, Anayasa madde 15 gereği olağan hukuk düzeninde, barış hukukunda mümkün değildir. Çünkü hak ve özgürlüklere olağan düzende 13’üncü madde uygulanır oysa, 15’inci madde yalnızca olağanüstü hâl ve savaş durumunda uygulanır. Şu anda Anayasa askıdadır, bunu biz defalarca dile getirdik; Anayasa’ya aykırılığı açıktır, seçiktir hiçbir tartışmaya mahal vermeyecek derecede ve madde de çok tehlikelidir” ifadelerini kullandı.
AKP’li Ramazan Can ise Anayasa’ya aykırılık yönündeki tartışmalara “Anayasa’ya aykırı olduğu itirazında ısrar ediyor isek yollar bellidir, Anayasa Mahkemesine de gidilebilir” diyerek, savundu. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, daha önce de Meclis’te muhalefetin Anayasa’ya aykırı olduğunu söylediği ve geçirilen kanunların sonrasında AYM’den döndüğünü hatırlattı.
Anayasa’ya aykırılığa dair söz alan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, şunları söyledi: “Bir kere, düşünce özgürlüğü, düşünceyi açıklama özgürlüğü, 26’ncı madde, çok net, bu yönüyle Anayasa’ya aykırı; basın hürriyeti, basın özgürlüğüne aykırı; yine, haberleşme hürriyetini düzenleyen 22’nci maddesi; özel hayatın gizliliğini düzenleyen 20’nci maddesi; temel hak ve hürriyetleri düzenleyen 12’nci maddesi.
Hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasını düzenleyen 13 ve 15’inci maddeyi özellikle dikkatinize sunmak istiyorum, savaş, seferberlik ve olağanüstü hâllerde milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmeme kaydı getirilmiş; ya, siz bunu bile dikkate almıyorsunuz, yani sanki Türkiye bir savaşta, sanki olağanüstü hâl var, sanki sıkı yönetim var, böyle bir durumda bile sizin temel olarak ulusalüstü belgelere riayet etmeniz gerekiyor. Burada açıkça despotik bir yaklaşım var.
Parlamento eğer önündeki Anayasa’ya aykırı kanun çıkarmaya devam ederse Anayasa ve yasalar arasındaki makas giderek açılacaktır ve bu dönemde AKP’nin en büyük mahareti; hiçbir hukuk ilkesini, hiçbir anayasal ilkeyi, hiçbir uluslararası sözleşmeyi özellikle dikkate almadan kendi menfaatleri, kendi istekleri, kendi ihtiyaçları -hele hele seçim sürecinde kendi ihtiyaçları- doğrultusunda kanun yapma pratiğini bu ülkeye artık getirmek oldu ama az kaldı, siz de gideceksiniz, bu pratiğiniz de bitecek.”
HDP Grubu adına söz alan Tayip Temel, Süleymaniye de katledilen gazeteci Nagihan Akarsel’i anarak, söze başladı. Temel, “Kadın hakikati ve kadın haberciliğinde, ömrünü bu mücadeleye adayan Akarsel, kadın akademilerinde ders veren bir akademisyen idi. Kadın özgürlük mücadelesi için yıllarca çalıştı, yazdı, öğretti. Orta Doğu’da insanlık düşmanı, karanlık IŞİD ordusu gibi bir zihniyet karşısında kadınlarla ilişki geliştirdiği, ittifaklar için mücadele etti. Orta Doğu kadınlarının mücadelesiyle, bu toprakların özgürleşeceğine inandı, bu uğurda dünya kadın mücadelesinin bir parçası oldu. Nagihan, hakikati karartmaya çalışan zihniyetlerce katledildi; katillerini lanetliyoruz” diye konuştu.
Getirilen yasa teklifine dair Temel, “İktidarın dikensiz gül bahçesi yaratmak için daha önce de pek çok hamlesi oldu, özellikle muhalif seslere yönelik pek çok saldırısı gerçekleşti. Baskıcı rejimin inşası sürecinde muhalif medyaya yöneldiler, ‘darbe’ dediler, ‘şiddet’ dediler, ‘manipülasyon’ dediler, kendileri gibi düşünmeyen, kendilerine hizmet etmeyen, biat etmeyen, kendi politikalarına itiraz eden herkesi kriminalize ettiler, düşmanlaştırıldılar.
Kimseye yaşam hakkı tanımıyorlar, topluma düşünme ve bu düşüncesini ifade etme özgürlüğünü çok görüyorlar. ‘Biz sizin yerinize düşünürüz, onu açıklarız; siz de söylediklerimizi tekrarlayın’ diyorlar. Kendilerine ve yandaşlarına her türlü suçu işleme hakkı tanıdılar. İktidar ve yandaşlarının yolsuzluğunu, işlediği suçları, yağmalarını, halkın kaynaklarını talan etmelerini ve hatta cinayet işlemelerini bile soruşturacak tek bir savcı bırakmadılar. Evet, yasalar size ve yandaşlarınıza işlemiyor. Topluma dayattığınız kuralların sizi bağlamadığını düşünüyorsunuz, oysa yanılıyorsunuz, gerçekten büyük yanılıyorsunuz” ifadelerini kullandı.
İktidarı uyaran Temel, “ Sizi peşinen uyarıyoruz: bakın, muhalefete ve topluma karşı tuzak olarak düzenlediğiniz bu yasalar bir gün sizin de ayağınıza dolanır, siz de bunlardan nasibinizi alacaksınız. Bu ülkede gerçek bir adalet ve yargı sistemi kurulsun, evrensel hukuk geçerli olsun; bakın bakalım kimler yapıyormuş dezenformasyonu, çarpıtmayı; bakın bakalım, kimler yalan merkezleri seri üretiminin kurucusudur. Bütün bunları toplum görüyor ve tarihe not düşüyor” dedi.
Hakikati engellemeye hiç kimsenin gücü yetmedi, bu iktidarın da gücü yetmeyecek” diyen Temel, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Özgür basını susturamayacaksınız. Bu topraklarda hakikatin peşinden koşanlar her türlü bedeli ödeyerek düşüncelerinden taviz vermedi, düşüncelerini ifade etmekten asla geri adım atmadı; bundan sonra da yürekli, özgürlüğe sevdalı gazeteciler bu uygulamaya rağmen, bu yasalar karşısında geri adım atmayacaktır.
Yalan haber üretiliyor mu? Elbette üretiliyor. Dezenformasyon ve manipülasyon bir yöntem hâline gelmiş mi? Elbette gelmiş. Bütün bunlar doğru ama dezenformasyonun da yalan haberin de yalan üzerine kurulmuş siyasetin de hakaretin de tek gerçek sorumlusu ve hatta tek sahibi bu iktidarın kendisidir. Sırf bu işleri yürütmek için halkın kaynaklarından beslenen trol ordusu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve ona bağlı gruplar birer dezenformasyon merkezi gibi çalıştırılıyor. Topluma hakaret etmek için örgütlendirilen bu kesimlere halkın bütçesinden çuval çuval para aktarılıyor.
Siz, gerçek gazetecileri, hakikatin peşinden koşanları, sizin yalanlarınızı ve suçlarınızı ortaya çıkaranları terörist ilan edip cezaevine dolduracaksınız, insanlara kendini ifade etme hakkı tanımayacaksınız, bu ülkede yaşamalarına kendi uygulamalarınızla izin vermeyeceksiniz, onları başka yollara ısrarla yönlendireceksiniz, sonra bunları eleştirenleri de şiddetle, terörle ilişkilendireceksiniz öyle mi? Buradan açıkça söylüyorum: Bu şiddetin tek ve gerçek sorumlusu sizlersiniz.
İnsanlara bu topraklarda yaşam hakkı tanımayan sizin politikalarınızdır. Düşünce ve ifade özgürlüğü engellenerek toplumu şiddete yönlendiriyorsunuz. Sanıyor musunuz ki siz baskı yöntemlerini artırdıkça toplumun itiraz hakkı tümden ortadan kalkar ve biter? Suriye rejimi kadar kendi halkına baskı uygulayan bir rejim var mıydı? Saddam kadar halkına eziyet ve zulüm eden bir iktidar, bir diktatör var mıydı? Çok uzağa gitmeye gerek yok, İran’ı hatırlatayım: İran gibi katı bir rejim halkına zulüm ediyor iken bugün, bakın, o baskı ve zulüm politikaları insanların, kadınların, tüm halkın özgürlük istemlerine ve taleplerine engel değil hatta gerekçe oldu, orada toplum ölümüne bu baskılar karşısında direniyor.
CHP Grubu adına söz alan Ahmet Tuncay Özkan, “Gazeteci devletine karşı sorumlu değildir. Gazeteci partiye karşı sorumlu değildir, gazeteci halkına karşı sorumludur. Gerçeğe bağımlıdır, gerçeğe bağlıdır” diyerek, teklifin tehlikelerine dikkat çekti.
İLK İKİ MADDE KABUL EDİLDİ
Teklifin birinci bölümünün tamamlanması ardından ilk iki maddesi üzerine yapılan görüşmeler ardından oylanarak, geçti. Kabul edilen maddeler şöyle:
“İnternet haber sitelerinde çalışanlara basın kartı verilmesini sağlayan birinci maddesi kabul edildi. Böylece, mevcut Basın Kanunu’nun birinci maddesinin birinci fıkrasındaki, ‘Bu Kanun, basılmış eserlerin basımı ve yayımını kapsar’ hükmü; ‘Bu Kanun basılmış eserlerin basımı ve yayımı ile internet haber sitelerini kapsar’ hükmü ile değiştirildi. Ayrıca teklifteki birinci maddenin kabulü ile ‘Basın kartı düzenlemesi bakımından basın kartı talep eden medya mensupları ve enformasyon görevlileri de bu Kanun kapsamına dahildir’ hükmü de Basın Kanunu’nun birinci maddesine eklenmiş oldu. Bu hükümle radyo, televizyon ve kamu kurum ve kuruluşlarının yürüttükleri enformasyon hizmetlerinde çalışan kamu personelinin de basın kartı almasının önü açıldı.
Teklifin ikinci maddesi de Basın Kanunu’nun ikinci maddesine eklenen ‘internet haber siteleri’ hükmüyle, internet siteleri de yaygın dağıtım kapsamındaki basın kuruluşları arasında yer aldı. Ayrıca internet haber sitesinin de ‘İnternet ortamında, belirli aralıklarla haber veya yorum niteliğinde yazılı, görsel veya işitsel içeriklerin sunumunu yapmak üzere kurulan ve işletilen süreli yayını’ tanımı yapıldı.
Genel Kurul yarın teklifin diğer maddelerinin görüşmeleriyle devam edecek.