Güncel

Rojava Söyleşi -2 Serekaniye Direnişçilerinden Tekoşer Partizan’ın Dilinden 12 Gün

Türk devletinin Rojava'ya saldırısına karşı 9 Ekim 2019 tarihinde başlayan savaşta askeri güç ve cephane aktarımlarının tüm engellenme çabalarına rağmen 12 günlük tarihe not düşülen direnişi Türkiye Komünist Partisi Maksist Leninist'e bağlı Halk ordusu savaşçılarından Tekoşer Partizan anlatıyor.

Türk devletinin Rojava’ya saldırısına karşı 9 Ekim 2019 tarihinde başlayan savaşta askeri güç ve cephane aktarımlarının tüm engellenme çabalarına rağmen 12 günlük tarihe not düşülen direnişi Türkiye Komünist Partisi Maksist Leninist’e bağlı Halk ordusu savaşçılarından Tekoşer Partizan anlatıyor.

– Kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhaba adım Tekoşer Partizan. 2016 yılında Rojava’ya geldim. TKP-ML TİKKO ve Enternasyonal Özgürlük Taburu Savaşçısıyım.

– Sınırın karşı tarafındaki silahlı gücün yani dünya ortalamasında 9. “büyük” orduya sahip TC’nin tüm teknolojisi ile saldırmasına karşı 12 güne yayılan direnişi nasıl değerlendiriyorsunuz?

– “Güçlü” bir orduya karşı direnişten bahsetmeden önce bizim de içinde olduğumuz Enternasyonal Özgürlük Taburu’ndan (MLKP, DKP/BÖG, MKP, TKEP/L vb.) kısaca vurgu yapmak istiyorum. Çünkü Enternasyonal Özgürlük Taburu olarak bizim Serekaniye ile özel bir bağımız var. Bizler 2015 yılında Cizre kantonuna geldiğimizde ilk önce Serekaniye’ye yerleştik. Orada ilk karargahlarımızı kurduk ve en az 2 yıl o bölgelerde kaldık. Oradaki halkla veya o topraklarla güçlü bir bağımız oluştu. Samimi dostluklar edindik, halkla yakınlaştık.

Onun için Serekaniye bizim için çok güçlü duygusal bağımızın olduğu bir bölge. Ve bu duygusal bağın bizim irademizi direnişimizi güçlendirdiğini düşünüyorum.

Aynı zamanda Rojava devriminde 2012 yıllarında Serekaniye’de şu an olduğu gibi çeteler vardı bu topraklarda ve bu halk birkaç arkadaşın öncülüğünde kendisi örgütlendi. Kendi topraklarını kendisi savunarak çetelerle mücadele etmiş bir halk Serekaniye halkı.

Serekaniye halkı örgütlenme konusunda çok iradeli bir halk bu sebeple hem Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi için hem de biz Enternasyonal Özgürlük Taburu için önemli bir bölge olduğu için bu şehri basit bir şekilde bırakamazdık. Geri çekilmenin ilk tercih olmaması da aslında bu iki nedenin çok önemi var.

Serekaniye halkı devrimcileri seven, devrimcilerin kendini yakın hissettiği bir halk olmasından kaynaklı orayı bizim bırakmamız ilk seçenek olamazdı. Bu sebeple 12 gün boyunca tüm irademizle direndik.

– Rojava’nın hatta dünyanın merakla beklediği direnişte yani Serekaniye cephesinde direnişe dair kamuoyunda yaratılan gerek Rojava halkının gerekse de birçok ülkede yapılan kitlesel destek eylemleri cephede hissediliyor muydu ya da ne hissediyordunuz?

– Aslında savaş ortasındayken dünyadan biraz habersizdik. Sürekli internet yoktu, arada sinyal geldiğinde arka cephedeki arkadaşlarla konuşmak için telefon kullanabiliyorduk. Savaşta çok iyi bir savaşçı dahi olsan her zaman bazı moral bozuklukları yaşayabiliyorsun.

Gayet olabilecek bir durum. Örneğin bende 7. günde biraz moral bozukluğu yaşadım. Yoldaşlarla konuşma fırsatım olduğunda ve onlarla konuştuğumda dünyanın birçok bölgesinde eylemler olduğunu herkesin gözünün Serekaniye’deki direnişte olduğunu söylemesinden çok olumlu etkilendim. Hem benim için hem de yanımda olan diğer yoldaşlar için çok etkili oldu. Biliyoruz ki dünyadaki eylemler önceden başlamıştı ama biz sonradan öğrenmemize rağmen büyük moral motivasyon verdi.

Yalnız olmadığını bilmek, destek olduğunu hissetmek, direnişteki ruh halimizi çok etkiliyor. Hatta ne için savaştığımızı hatırlatıyor bile diyebilirim. Eylem ve etkinlikleri öğrendiğimizde yoldaşlarımızın desteğini hissettik ve bize güç verdi.

“Terörü” bitirme ve güvenli bölge safsataları ile sınıra askeri yığınak yaptığını iddia eden ve bombardımanla işgali başlatan Türk devletinin savaşta çeteleri öne sürdüğüne dair haberler yayıldı. Bu konuda ne söyleyebilirsiniz?

Bu haberleri biz orada duymadık ama bizzat yaşadık. Türk devletinin bazı önemli gördüğü yerlerde askerini gönderdiği söyleniyordu ama ben şahsen hiç Türk askeri görmedim. Sınırı geçen Türk askeri varsa da çatışmıyordu daha çok kendi sınır bölgelerinde havan toplarını atan ya da keşif uçuşları vs. yapıyorlardı.

Ben 12 gün boyunca çetelerden başka savaşan görmedim. Çetelerin Türkiye tarafından örgütlendiği çok belli oluyordu. Rojava Devrimi esnasında savaşan yoldaşların anlatımına göre Serekaniye’deki çeteler eğitimli çetelerdi. Muhtemelen de Türk devleti tarafından eğitilmişlerdi. Daha nitelikli ve savaşmayı bilen bir şekilde savaşıyorlardı.

– Teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu