Rojava halklarının, devrimin başlangıcı olarak kabul ettiği, direnişin ilk kıvılcımından bugüne geçen sekiz yıllık süreci anlatmak oldukça zor.
Kendi devrimlerini yaratan, yaşayan ve bize mücadelenin sesi, gözü, kulağı ve duygusunu fotoğraf karelerine sığdıran, kamera arkasında, mücadeleyi, direnişi ve devrimi dünyaya anlatmaya çalışan basının kadın kahramanları ile yaptığımız röportajın ikincisini sunuyoruz.
Bu çalışma devrimi bir kadraja sığdırmak için, mücadelenin sesi olma inancıyla kamerasını alan ve cepheden cepheye koşan YPJ, YPG ve tüm basın şehitlerini anlatabilmek açısından çok önemli.
– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?
– Benim adım Rejin Nezgin, 4 yıldır YPJ basın üyesiyim.
“…Devrimi anlatmadık, yansıttık!”
– Dünya halkları bu devrimi sizin yansıttıklarınızla tanıdı. Dünyaya devrimi anlatmak nasıl bir duyguydu? Devrimi kadraj arkasında nasıl gözlemlediniz?
– Devrimi yaşayan biri olarak bunun onurunu, güzelliğini vurgulayarak başlamak istiyorum. Yaşamımızın tam ortasında çok somut duran bir ideolojiyi ve bu ideolojinin bize yansıttıkları aktarmak ya da aktarabilmek oldukça önemli bir yerde durmaktadır. Devrimi anlatmak değil de yaşamak, yansıtmak çok farklı bir duyguydu. Çünkü kimi zaman insan yaşadıklarını anlatmada eksik kaldığını hisseder. Bu yüzden biz de devrimi anlatmadık, yansıttık.
Çoğu zaman kamerayı açar ve ekranda yansıyanlara yorumsuz kalırsınız. Bizim de birçok çalışmamız böyle gelişmiştir. Çünkü kadrajımıza yansıyanlar zaten her şeyi ifade ediyor.
Düşüncesinden kaynaklı yorumlamaya ihtiyaç duymamışımdır, duymamışızdır. Hatta görüntülere dünya basını dahi yorum getirirken biz buna çoğu zaman ihtiyaç hissetmedik. Birçok kere kadraja görüntüyü yerleştirip, kaydettik ve sonra yayınladık. Çünkü görüntü kendisini anlatır. Birçok haberimiz, çekimimiz böyle olmuştur.
– Direnişin başladığı ilk günden şu ana kadar direnişin ve zaferin dünya halklarına taşınmasında özel olarak dikkat çekmek istediğiniz temalar neler oldu?
– Yansıttığımız, anlatmaya çalıştığımız şeyin aslında ideolojinin yaşama dönüşme biçimi olduğunu biliyoruz. Elbette yansıttıklarımız arasında kahramanlık, direniş, mücadele var ama esas olan şey bütün bunların ideolojilerle bağıdır ve bizde YPJ basın olarak bunu oldukça önemsiyoruz.
Kahramanlıkları, direnişi, mücadeleyi yaratanlar yaşamdaki ayrıntılardır. Örneğin direnişlerde, hamlelerde arkadaşların birbirleri ile ilişkileri, askeri sistemi oluşturan düzen gibi temaları yansıtmaya çalıştık, çalışıyoruz. Bunu neden yapıyoruz? Çünkü bir savaşçı sıcak çatışmaya, savaşa girene kadar kendisini savaşa nasıl hazırlıyor, yaşamda hangi ayrıntılara dikkat ediliyor düşüncesinin haberini, görüntüsünü vermek istedik.
Yine Rojava Devrimi’ni yansıtırken, devrimin halkçı ve kadın yönüne özel vurgu yapmak istedik. Kadın ordusunu ve bu ordunun halkla bağını devamında halkta yarattığı etkisi bizim özel olarak yansıtmaya çalıştığımız görüntülerdi. Akademilerden tutalım da Kuzey-Doğu Suriye’ye yayılan direnişin, savaşın, halklaşmanın yansıtılmasına kadar birçok vurgu bizim için önemli ayrıntılardı ve bu ayrıntıları yansıtmaya çalıştık.
– Bize biraz Rojava direnişinde, devriminde vizörünüze takılanlardan bahseder misiniz?
– Konuşmamın başında söylediğim ideolojinin yaşamımıza dahil olduğu bir andan bahsetmek istiyorum.
YPG (Halk Savunma Birlikleri), YPJ (Kadın Savunma Birlikleri) ve enternasyonal savaşçıların olduğu bir hamlede Rojava Devrimi yayılıyor, halklaşıyor. Farklı ulustan halkları da kapsıyor cümlesini pratikte deneyimliyorum. Üç koldan yürütülecek operasyonda bir kolda Arapça konuşan Arap savaşçıların yoğunlukta olduğu operasyon ekibi vardı.
Kürt savaşçıların yoğunlukta olduğu ikinci kol ve birçok dilde konuşan enternasyonal savaşçıların olduğu üçüncü kol vardı. Benim için birbirinin dillerini anlamayan grubun çok koordineli bir şekilde ve başarılı bir operasyon gerçekleştirmiş olmaları oldukça etkileyici idi.
Zaten daha sonrasında operasyon değerlendirmelerinde o operasyon grubu en başarılı ekip seçildi. Anlaşmak için dil, konuşmak gerekir gibi algıları ters düz eden bir olaydı. Birbirinin dilini anlamayan savaşçılar gereken yerde tercüme gereken yerde işaretlerle gayet “anlaşılır” bir şekilde operasyon gerçekleştirmişlerdi. Bu durum beni çok etkileyen olaylardan birisi idi.
“Savaşta da yaşamda da öncüleşiyoruz!”
– Erkek işi olarak görülen savaşta destan yazan kadın savaşçılar devrime kadın ismini, rengini verdi. Buna rağmen mesleğinizi yaparken cinsiyetçi tavırlarla karşılaştınız mı?
– Bu devrimin morali, motivasyonu, ideolojisinin kaynağı önderlikten geliyor. Biz de buna inanan kadınlar olarak, savaşta da yaşamda da öncüleşiyoruz.
Kadın öncüleştikçe savaşın kendi işi olduğunu düşünen erkek çoğu zaman öncüleşen, komutanlaşan kadına karşı yöneliyor. Kadının ister istemez doğallığında ortaya çıkan cesareti, iradesi Kobanê’den Serekaniye’ye kadar birçok hamlede, cephede kendi kendini ispatladı. Bunu fark eden erkek sahada ya da yaşamda bunu açıktan olmasa da farklı şekillerde kadının emeği üzerinden yükselmeye çalışma durumlarına ya da kendini kadınla kıyaslama, farklı görme pratikleri ile karşımıza çıktı, çıkıyor.
Elbette biz bu kıyaslama durumlarını fırsata çevirmeyi başarıyoruz. Çünkü biliyoruz ki kendini kadınla kıyaslamaya çalışan erkek var ve bu yüzden biz de daha çok güçlenmeyi hedefliyoruz. Bunu nasıl yapıyoruz? Örnek erkek “hakimiyetindeki” alanlarda kadın dayanışmasını da esas alarak bizim de yer sahibi olmamızı sağlamaya çalışıyoruz.
Zaten kadın kendi iradesinin farkına vardığı zamanlarda bu gücünü açığa çıkarması da hiç zor olmuyor. Kendine güveni gelişen kadın güçleniyor, ileriye doğru adım atmaya başlıyor. Elbette tüm müdahalelerimize rağmen cinsiyetçi yaklaşımlar hala var. Ama bizim esas aldığımız şey daha çok bununla mücadele etmek. Cinsiyetçilik savaşta ya da yaşamda karşılaştığımız gibi basın cephesinde de sık sık yaşadığımız bir sorun. Bunu aşmak için mücadele etmeye devam edeceğiz, ediyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Rojava’daki kadın basın emekçilerinin katıldığı bir konferans yapıldı. YPJ basın olarak orada da yerimizi aldık. Elbette dünyaya kadın devrimini anlatırken cinsiyetçi bakış açısı ile de mücadele edeceğiz.
“Umutsuzluğa karşı ısrarı, mücadeleyi canlı tutmayı esas alıyoruz”
– TC faşizminin tüm ilhakına ve devrimi boğma girişimine rağmen Rojava Devrimi’ni dünya halklarına anlatmaya devam ediyorsunuz. Bize biraz çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
– Kapitalist sistemin ya da işgalci güçlerin yıllardır ideolojiler çağı bitmiştir anti propagandalarına karşı YPJ basın olarak daha çok bilinci canlı tutmaya çalışıyoruz. İşgalci güçler topraklarımızı işgal ederken aynı zamanda beyinde ve ruhta tahribat gerçekleştirmek istiyor. Bu yüzden biz kadın gücü olarak halkta geliştirilmeye çalışılan umutsuzluğa karşı ısrarı, mücadeleyi canlı tutmayı esas alıyoruz.
Yürekteki sevgiyi, devrim isteğini, inancını korursan o zaman karşında hiçbir engel kalamaz. Bu yüzden bizim karşı olduğumuz sistem ne Türkiye’dir ne DAİŞ’tir. Biz yüzyılların intikamını alan bir hareketiz.
Bu bile tek başına moral, canlılık veriyor bize. Çalışmalarımıza bu kararlılık ve inançla devam ediyoruz. Buradan Türkiye ve Kuzey Kürdistan topraklarında faşizmin tüm saldırılarına karşı direnen, gerçeğin peşinden giden basın emekçisi meslektaşlarımı selamlıyorum.
– Teşekkür ederiz. Çalışmalarınızda başarılar.
– Ben de teşekkür ediyorum. Serkeftin.
ROJAVA | Özgürlük ateşinden Rojava Devrimi’ne kısa bir yolculuk -1-
https://ozgurgelecek18.net/rojava-ozgurluk-atesinden-rojava-devrimine-kisa-bir-yolculuk-1/