Verili bir zaman diliminde bir işin veya eylemin yapılması için en verimli durumu ya da koşulların o zaman dilimi içinde bir eylemin yapılmasını olanaklı kılan en verimli anı olarak sunabiliriz fırsatları.
Bir eylemin olabilmesi için eylemin gerçekleşebileceği koşulların ve politik zeminin en güçlü olduğu andır. Faşizme karşı mücadelede genel olarak koşullar her daim mevcuttur. Devrimci durum ülkemizde genel anlamıyla vardır ve bu sınıf mücadelesinin, silahlı mücadelenin verilmesi açısından önemli bir kriteridir.
Yani Kaypakkaya yoldaş “ülkemizde silahlı mücadelenin koşulları mevcuttur” kriterini ortaya koyarken mevcut olguyu genel olarak ortaya koymuştur. Sonrasında bu geneli özgülle somutlamak için iki alan açısından önemli çalışmalar yapmıştır.
Genel olarak faşizm hüküm sürdükçe, yarı sömürge durum değişmedikçe ülkemizde Halk Savaşı Stratejisi uygulanmaya devam edecektir.
Ancak bu genel duruma bir de verili zaman dilimlerini yani başka bir deyişle süreçleri özgül yanları ile ele almak zorunluluğunu eklemeliyiz.
Her sürecin kendine has yanları açığa çıkarıldığında o sürecin yönelimi başta olmak üzere hedef ve kazanımları daha net ortaya çıkabilecektir. Aksi durumda kendiliğindencilik ve sürecin peşinden sürüklenme durumu karşımıza çıkmaktadır.
Bir süreçten nitelikli kazanımlar elde edebilmek için o sürece ideolojik, politik ve örgütsel açıdan hazırlık gerekir. Mevcut çelişkilerin yeniden ve yeniden tahlili gerekir. Hazırlık, nitelikli öngörüleri doğurur. Karşılığı olmayan öngörülerin nedenlerini politik hazırlıksızlıkta aramak gerekir.
Öngörü, sürecin örgütlenmesi ve yönlendirilmesi açısından oldukça önemlidir. Bu anlamda ne yaptığını bilen bir birim, komite veya yönetici kurum olmak istiyorsak, öngörülerde zenginleşmek ve derinleşmek gibi bir amacımız olmalıdır.
Yeterli donanımımız varsa öngörülerde daha gerçekçi olabiliriz, nesnel temelleri olan öngörüler, ortaya çıkan fırsatları daha erken görmemizi sağlar. Fırsatların değerlendirilmemesi denildiğinde aslında sınıf mücadelesinin önemli itim anlarını ve dönemeçlerini gözden kaçırıyoruz demektir.
Bu durum sistematik bir hal aldığında bir halk ayaklanmasını da öngörememe gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu durum elbette tek başına fırsatlar olgusu ile açıklanacak bir durum değildir. Ancak sürecin öngörülü bir şekilde örülmesi, sınıf mücadelesinde ortaya çıkan fırsatların değerlendirilmesi ile sınıfsal tepkilere dahil olan değil, tepkileri örgütleyen bir hal ortaya çıkar.
Akıp giden mücadeleye dahil olmada yaşanan çekingenlik/tutukluk halini de fırsatların değerlendirilmesini hayata geçirerek aşabiliriz. Koşullar, devrim mücadelesini yürütmek için sürecin en uygun anlarını karşımıza çıkarmaktadır.
Bu fırsat anlamına gelmektedir. Korona salgınında faşist iktidar bir kez daha oldukça geniş bir yelpazede teşhir olmuşken, hayatın her alanında, salgının da etkisi ile hoşnutsuzluk giderek artmaktadır. Milyonlar, ırkçılığa karşı tepkilerini sokağa dökerken tutuk kalmak mücadelede ortaya çıkan fırsatları görememek demektir.
Örneğin Ortadoğu’da savaşların artarak devam edeceğini öngörüyoruz. Ancak daha yakından bakıldığında halk isyanlarını da görebiliriz.
Dolayısıyla bölgede gelişen isyanlar birbirini tetikler mahiyette ise ülkemizde bu zincirin halkaları olacağını öngörmemiz ve hazırlanmamız gerekmektedir. Zaman dilimimizi belirleyip hedeflerimizi oluşturmalı, hazırlıksızlığı alt etmeliyiz.
Bağdat, Beyrut, Trablus, İstanbul, Amed, Serekaniye, Ankara, Tahran, Afrin, Kudüs vs. birbirlerinden çok uzak kentler değildir.
Onları daha fazla yakın edecek olan olgu, ileride bu kentlerde oluşacak isyan ve direnişlerdir. Coğrafyamızda öfke birikmeye devam ediyor.
Devrimciler fırsatları değerlendiremediklerinde, karşı-devrimin koşulları kendi lehine çevirmesine de olanak tanımış olurlar. Nasıl olur da, yüzyıldır baskıya maruz kalan bir halk gerçekliği karşısında faşist iktidar hükmünü sürdürebiliyor?
Bunun en önemli sebeplerinden birisi, koşulları veya fırsatları göremeyişimizdir. Ya da biz de mi “bu iktidarlar asla yıkılmaz” diye düşünüyoruz?”
Oysa her faşist iktidar bir gün son bulacaktır. Önemli olan alternatifini, yani Demokratik Halk İktidarını doğurup doğurmayacağıdır.
Verili zaman diliminde çelişkilere müdahale edildiğinde sınıf mücadelesi açısından bir anlam kazanırız. Doğru zamanda, doğru tarzda, doğru bir pratikle “an”a yüklenmek gibi bir zorunluluğumuz var.
Fırsatların efendisi değilsek, süreçlerin kölesi oluruz. (Bir TKP-ML TİKKO Savaşçısı)