Örgütlü bir yaşamın yolu, öncelikle birçok hastalıklı bakış açısı ve ele alışların kaynağı olan “öznelcilik” ile savaşmaktan geçer. Yazımızın konusu da genel itibariyle iki zıttın mücadelesi temelinde olacak.
Mao yoldaş bu konuyu ele alırken iki ayrı tutumdan bahseder: Birincisi öznelci tutum, ikincisi Marksist-Leninist tutum! Bu iki tutumdan birisini tam olarak kavrayıp anlayabilmek için zıddını, yani ötekini de anlamak, kavramak gerekir. Bu gereklilik MLM biliminin diyalektik yasasından doğar. Yani hiçbir şey, zıttı olmadan var olamaz, dolayısıyla kavranamaz. Biz de Mao yoldaşın yolundan gidelim ve öznelcilik ile konunun içine girmeye başlayalım.
Zararlı otlara karşı uyanık olalım
Öznelcilik her insanda o veya bu şekilde, çok farklı konu veya olayda ortaya çıkabilir. Özellikle şunu çok iyi bilmeliyiz ki sistemden aldığımız burjuva ve küçük burjuva özellikler, öznelciliği besler ve körükler. Bir önceki yazıda da üzerinde durulduğu üzere, böylesi hastalıklı yanlar her ne kadar kökü kazınmış olarak kabul edilse de, boş bulduğu toprakta boy veren zararlı otlar gibidirler, yaşamımızın her anında bunlara karşı sürekli tetikte olmamız gerekir.
Öznelcilik, bizim en çok ihtiyaç duyduğumuz örgütlü yaşam, kolektif bilinç ve sistemli çalışma tarzına taban tabana zıttır. Çünkü öznelci tutum, olay ve olgulara bütünlüklü değil parçalı, tek yanlı ve faydacı yaklaşmaktır. Öznelci tutumla yapılan araştırma-incelemeler bireysel heves veya daha bilgili “ben de biliyorum” diyebilen insanlar olabilmek için, pratikler ise “ben yaptım” diyebilmek ve kişisel fayda sağlamak amaçlı yapılır. Olay ve olguları merkezine “ben” koyarak inceler ve açıklar.
Somut gerçeklerden değil, öznel fikirlerden, parçalı ve yanlı araştırmalardan yola çıkar. Yaşama, devrime bütünlüklü bakmaz, kolektifi değil bireyi göz önüne alarak hareket eder. Tüm bunlar da herhangi bir konuda doğru ve işe yarar sonuçlara ulaşamamayı, somut gerçekleri görememeyi ve doğallığında çelişkileri bulup çözememeyi, yani başarısızlığı getirir. Böyle insanlar örneğin; salt kitabi bilgi ile hayata bakar veya bilgileri bölük pörçük, biraz ondan biraz bundandır; fakat o her şeyi bildiğini sanır.
Teorik-politik eksikliğini pratikle kapatmaya çalışır fakat somut gerçekliklerin bilgisine ulaşmaktan uzak olduğu için pratikleri de boşa yumruk sallamaktan farksız hale gelir. Bilgiyi “el kitaplarından” kolayca öğrenebileceğini düşünür, mesela buna en önemli örnek de hayatımızın her alanına girmiş olan internet üzerinden kolay bilgi ulaşımıdır. “Araştırma mı? Tamam, hemen Google kirveye sorarız” tarzı yaklaşımlar biz devrimcilere de oldukça fazla sirayet etmiştir. Nereden geldiği bilinmeyen, farklı farklı binlerce bilgi, yazı… İnternetin doğru kullanımı bu yüzden özellikle önemlidir. Bilgi de, doğru pratik anlayış da öyle kolayca elde edilebilen basit şeyler değildir. Örneğin, Marks ve Engels tüm eser ve pratik mücadelelerini uzun yılları kapsayan sistemli, çok yönlü araştırmalar sonucunda ortaya koymuşlardır. Pratik içinde teori, teori içinde pratik anlayışla hareket etmişlerdir.
Dogmatizm, sekterlik, dar pratikçilik, bürokratizm vb. birçok tehlikeli, yanlış yaklaşımlar özü itibariyle öznelciliğe dayanır, ondan beslenir. Çok yönlü bakış açısı ve incelemenin olmadığı yerde devreye giren öznelciliğin ve başarısızlıkların yansımaları, tezahürleri olarak ortaya çıkarlar.
Kendi yoldaşına, örgütüne ve dışarıya karşı sekterleşerek, alanını koruma içgüdüsüyle yeniye, farklı fikirlere kapılarını kapatma, kendi doğrularının dışında doğru kabul etmeyerek dogmatizme düşme, çok yönlü düşünülerek hareket edilemediği için dar bir alanda, dar pratiklerle günü kurtarmaya yönelik çalışma, eleştiri-özeleştiriden kaçan, demokratik merkeziyetçilik ilkesini kavrayamayan, devrimciliği memurluk olarak algılayan kafaların sonucu olarak, bürokratizm batağına saplanma… Sonuç içler acısı ve asla devrimci değil!
Dogmatik bilgi kabullerine, kendi doğrularının dışına çıkamamaya; ülkelerin sosyo-ekonomik yapı tahlillerinin, bir kez yapıldı mı değişmez bir gerçek olduğu gibi ele alınması en iyi örnek olacaktır. Bir önceki yazıda kısaca değindiğimiz teorik-politik inceleme araştırmanın önemi, sürekli ve sürekli yapılması gerekliliği özellikle burada karşımıza çıkar.
Ne zaman ki teorik-politik araştırma-inceleme önemsenmez, yapılmaz ve tıkanır, o zaman sorunlara, yoldan sapmalara zemin doğar ve daha büyük tıkanıklıklara yol açılmış olur. Sekter, dogmatik, dar pratikçi, bürokrat yani öznelci tarz kitlelere de yabancılaşmayı, halka üstten bakmayı ve doğallığında kitlelerden kopukluğu getirir. Kitleleri devrime kanalize edecek olan komünist partiyi de öznelerinden koparır, dar grupçu hale sokar. Yoldaş Mao’nun önemle üzerinde durduğu “kitlelerden kitlelere” ve “öğretmen olmadan öğrenci olmak” öğretisini ters yüz eder! İçinden geçtiğimiz darbeci tasfiyeci sürecin de asıl kaynağı bu yanlışlar silsilesinin içine düşmüş olma gerçeğimizdir.
“Oku hedefe gönderelim!”
MLM tutum ise öznelciliğin zıddıdır, doğru ve bilimsel olan tutumdur ve bir komünist parti için devrime giden yolun yapı taşıdır. Olay ve olguları, araştırma ve incelemeleri çok yönlü ve bütünlüklü (siyasal, askeri, ekonomik, kültürel) ele alarak pratikle birleştirir. MLM biliminin evrensel gerçeğini ülke devrimine uyarlar, coğrafyanın somut gerçeklerini araştırmada ve çelişkilerini kavramada bir kılavuz olarak kullanır. Yani MLM’yi bir dogma olarak değil, yaşayan bir eylem kılavuzu olarak ele alır.
Kısacası teorik ve politik incelemelerimizi, MLM teori ve yöntemini, çevremizin sistemli ve kapsamlı araştırılması, somut gerçeklerin iç çelişkilerinin çözülmesi için yani pratik için kullanmalıyız. Teorik çalışma pratikten yoksun, bir hevesle veya salt kişisel ilgi üzerine yapılırsa hiçbir işe yaramaz. Amacı olmadan yapılan bir iş, neye hizmet ettiği, neden yapıldığı belli olmayan, doğallığında net bir başarı veya sonuç elde edilemeyen bir iş olur ki, bunun da MLM tutumla bir alakası ve komünist partilerde de yeri yoktur. Mao yoldaş inceleme konularını; güncel durum, ülke tarihi, ML evrensel tarihi (devrimci pratikler) bu tarihin içinde de kendi parti tarihini detaylıca öğrenmek şeklinde üç ana başlıkta belirliyor.
Öyleyse her faaliyetçinin kendisine sorması gerekir; örneğin bu başlıklardan hangisine gerçekten hakimiz veya bunun için harekete geçtik? Politik süreci, ülke ve dünya gündemini takip ediyor muyuz? Bırakalım bunları, kendi yayınlarımızı düzenli okuyup yorumluyor muyuz? Bu yorumlarımızla kolektife katkı sağlama kaygısı güdüyor muyuz? Bu konuların öneminin ne kadar farkındayız?
Mao’nun Marksizm-Leninizm olarak belirttiği ve katkılarıyla genişletmesi sonucu, bugün Marksist-Leninist-Maoist olarak kabul gören tutum, teori ve pratiği asla birbirinden kopuk ele almaz. MLM bilimi pratik içinde oluşmuş, pratikle beslenmiş bir bilimdir. Teori-pratik-teori sarmalı, Stalin yoldaşın vurguladığı, çalışma tarzının iki özelliği; Rus devrimci atılımı ve Amerikan pratik anlayışı (Leninizm’in İlkeleri, J. Stalin) devrime giden yolda bize yol göstericidir. Devrimci atılım; tutuculuğa, zihin durgunluğuna, eylemsizliğe karşı panzehirken, pratik anlayış ise, engel tanımayan, denemekten ve hata yapmaktan korkmayan, devrimci yaratıcılığı açığa çıkartan, başladığı işi önemli veya önemsiz diye ayırmadan sonuna kadar götürme azmini gösterme anlayışıdır. Yani sürekli hareketli olmaktır.
Hareketsiz kalmak, gerilemek demektir ve bir devrimci için ölüm anlamına gelir. Eğer bir bütün olarak hayatımızı bu temeller üzerine inşa etmezsek, “yaşamda sade, çalışmada üretken, mücadelede istikrarlı” olmazsak, gerçek birer komünist devrimci değiliz demektir. Tek tek bireylerin kurtuluşu ancak tüm ezilenlerin kurtuluşuyla gerçekleşir.
Buradan hareketle devrim, tarihi ve bilimsel bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır. O halde bunun sorumluluğunu omuzlarımızda hissederek, devrimimizin kılavuzu olan MLM silahıyla, proleter bilinciyle hareket etmeli, amacımızı ve yolumuzu doğru çizmeliyiz. Mao yoldaşın şu doğru betimlemesi konuyu çok iyi anlatmaktadır: “Oku hedefe göndermek!” Burada ok MLM’dir, hedef ise devrimdir. MLM, teori ve pratiğin birliği demektir, dogmatizmin düşmanıdır.
Daima sorgulama ve olguların derinine inerek çelişkileri bulma ve çözme kılavuzudur. Bu kılavuzu özgün koşullara uyarlayarak, kendi coğrafyasının doğru tahlillerini yaparak ve çelişkilerini yakalayarak devrimi zafere ulaştırmak ise komünist partiye ve onu oluşturan bireylere düşmektedir. Demek ki coğrafyamızı iyi tanımalıyız.
Önder yoldaş İ. Kaypakkaya’dan öğrendiğimiz gibi edebiyat okumalarımızdan, tarih incelemelerimize kadar tüm araştırmalarımızı ezilenlerden yana tam bir bakış açısıyla, güncel politik süreci yakalayıp, somut gerçekleri ortaya çıkartma amacıyla yapmalıyız. Halkın sıkıntılarını, acılarını, gerçeklerini bilmeden politika üretemeyeceğimiz, halkın gerçekliklerinden kopuk, değişen süreçlerin gerisinde kalmış ajitasyon-propagandalarla kitleleri örgütleyemeyeceğimiz oldukça açıktır.
Başarmak için önce başlamak gerekir
Son olarak, teori ve pratiğin önemini kavrayarak, bu ikisinin kopmaz bağlarını görerek alt edeceğimiz öznelciliğe en büyük darbeyi vuran kolektivizm ve örgüt bilincinin gelişmesi için önemli üzerinde durmamız gerekir, komünistlerin en önemli ve büyük silahı olan eleştiri-özeleştiriye değinelim.
Eleştiri-özeleştiri kişileri ve kolektifi geliştirir. Bir yoldaşın göremediğini bir başka yoldaşın görmesi ve dile getirmesiyle bir bütün kolektifin görmesi, farkına varması sağlanmış olur. Eleştiri-özeleştiri silahı doğru kavranır ve uygulanırsa, açık ve samimi yapılırsa; siyasal uyanıklığı geliştirir, yanlış yaklaşımların ve MLM tutumdan sapmaların ortaya çıkmasını ve onlarla savaşmanın zeminini oluşturur. Eleştiriye kapalı olmak, özeleştiriyi reddetmek hataların, tıkanıklıkların en önemli kaynaklarından biridir. Bunların reddi farkındalığı ve mücadeleyi engeller. Eleştiri-özeleştirinin reddi aynı zamanda gerçeğin de reddidir. “Gerçeklikten her kopuş, hataların ortaya çıkmasına, hatalarda her ısrar ise hastalıkların oluşmasına neden olur.” (Partizan, 2017/90 s. 104) MLM somut gerçeklerden hareket ediyorsa, gerçeğin reddi, yani eleştiri-özeleştirinin reddi MLM’nin reddi anlamına gelir, öznelci ve karşı-devrimci bir tutum olur.
Araştırma-inceleme tarzımız ve pratiklerimiz bir bütün bizim çalışma tarzımızı gösterir. Sistemli, disiplinli bir çalışma tarzı ise bizim örgütlü yaşamımızın olmazsa olmaz bir ayağıdır. Çalışma tartımızdan yaşam ve çevreye bakışımıza kadar, faaliyet alanlarından dışına kadar, her anımızı sistemli ve disiplinli hale getirdiğimizde, örgütlü yaşamı inşa etmiş, MLM tutumu kavrayıp pratiğe dökmüşüz demektir. Elbette bu kavrayış ve pratik “yaptım oldu” şeklinde, bir anda olup bitecek, durağan bir şey değildir. Aksine sürekli sorgulayıp, özeleştirel yaklaşıp, yeniden yeniden üretilmesi gereken bir yaşam tarzıdır.
“Devrimci, yaşama ve yaşamına müdahale edebilen kişidir.” Özellikle içinden geçtiğimiz mevcut süreçte, örgütlü ve kendisine komünist devrimci diyen herkesin öncelikle dönüp kendisine bakması ve bu nitelemeye ne kadar uygun olup olmadığını sorgulaması gerekiyor. Hatalarımızı ve eksikliklerimizi özeleştirel bir şekilde ortaya dökerek, müdahale etmemiz ve düzeltmemiz şart! Bu, elbette bugünden yarına olacak bir şey değil, fakat ilk adımı atmak, bu yola başlamak başarmanın da yarısıdır.
Devam edecek…
PUSULA | Örgütle ve örgütlü yaşamak -1-
http://ozgurgelecek15.net/pusula-orgutle-ve-orgutlu-yasamak-1/