Kim olduğunu, ne istediğini, ne yaptığını ve ne yapacağını bilenler misyonlarını kavramaya başlamış demektir.
Kendinde bir halde olma durumundan çıkarak, kendisi için olmanın ayrımında ve bilincinde olmaktır misyonunu kavramak.
Anlamsız, amaçsız, hedefsiz, silik bir yaşamdan çıkıp amacı belli ve hedefi açık olan, ne istediğini ve ne yaptığını bilen bir bilince varmadır, misyonunu kavramak… İçinde yaşanılan ortamı, sınıfı, toplumu ve dünyayı anlamaya, kavramaya ve yorumlamaya başlayandır. Kendini ve dışını değiştirme ve dönüştürme pratiğine cesaretle girebilendir.
Tarih boyunca uluslar-sınıflar-cinsler kendi bilinçlerine varmak için sayısız acılar yaşayıp ağır çileler çekmişlerdir.
Bu bilincin kolay elde edilmediğini, elde edilmeye başlandığında bile bunun sürekli ve sistematik olarak geliştirmek-güncelleyip- yenilemek gerektiğini bilmek, cehalete ve korkuya karşı mücadeleyi örgütleyebilmektir, misyonunu kavramak.
Çok zaman hatalı ve yanılgı bir bakış açısına sahip olunur. Örgüte katılıp bir görev ve sorumluluk elde edince görevin tamamlandığı, misyonun kavrandığı yanılsaması yaşanır. Bunun böyle olmadığı bir gerçektir. İlk adım örgüte katılmaktır. Bu önemli ve değerlidir. Ancak bu adım tamamlanmış ve bitmiş değildir. İlk adım anlamlıdır ancak yeterli olmadığı büyütülüp güçlendirilmesi gerektiği bir gerçektir.
İlk görev amacın ne olduğu, militandan ne istendiğinin ne beklendiğinin anlaşılır ve açık olarak belirlenmesidir. Amacın nedir? Ne için yaşıyor ve çalışıyorsun? Amacına uygun nasıl yaşıyor, ne kadar çalışıyor, gerçekleşmesi için neler yapıyorsun?
Bu sorulara dürüst, samimi ve içten yanıtlar vermek gerekir. Amacını güçlü belirleyen, gerçekleşmesini güçlü isteyenler yaşamını ve çalışmasını güçlü örgütler.
Tüm yaşamını ve anını amacını gerçekleştirmek için yaşar, çalışır ve mücadele eder. Rüyasında ve hayallerinde bile amacının gerçekleşmesini ister. Boş ve verimsiz zamanlarını değil tüm yaşamını devrim ve sosyalizm davasına adamayı başarmaktır.
Burjuva-feodal sistem, işçilerin-köylülerin-kadınların-LGBTİ+ların-gençlerin-Kürtlerin-Alevilerin kendilerine ait öz bilinçlerine varmamaları için her türlü yanlış, yanılsamalı çarpık kirli bilgi kırıntılarını verir. Arayış içinde olan her kesimden, her meslek ve yaştan insanlara vereceği bilgiler vardır. Ancak bunların hiçbiri sahici değildir.
Egemen sınıflar tarafından sunulan, önerilen ve yaşanması istenenlerin anlamsız ve amaçsız olduğunu bilmek gerekir. Bunlara karşı güçlü karşı koyanlar sahte ile hakikati, özgürlük ile köleliği, kapitalizmle sosyalizm arasındaki uçuruma varan farkları ve ayrımları gören, anlayan, çözümleyenler kendi öz bilincine varabilir.
Döküntü kırıntı işe yaramaz halde olan değil, hakiki bütünlüklü ve tam özgürlük isteyenler, bunun mücadelesini verenler misyonunu kavramış demektir. Ve bunu herkesten daha güçlü isteyen, bunu elde etmek için güçlü mücadele edenler, bedel ödemeye hazır olanlar ancak misyonunu kavramış demektir.
Tam sınıf ve özgürlük bilincine sahip olanlar, dünyayı isteyenler, değiştirme eylemine geçebilir.
Misyonu kavramanın önündeki önemli engeller olarak unutma ve bahane arama hallerini gösterebiliriz. Örgütlüdür ancak süreç içinde kim olduğunu, ne yapması ve nasıl yaşaması gerektiğini unutur.
Sıradanlaşma, yaşamın akışına kendini kaptırma ve kendi kimliğini unutma halidir. Yaşamına ve dışına müdahale edip değiştirme, dönüştürme ve örgütleme eylemi yerine amacının zayıflaması sonucu kendini unutarak çevreye, ortama uyma ve kendini kaybetme, kim olduğunu hatırlamama halidir.
Dışını, çevresini değiştirmek yerine kendisinin çevresine benzemesi ve değişmeye başlamasıdır. Devrimciliğinden ödünler vererek amacının silikleşmesinin başlamasıdır. Yaşam ve mücadele de rahat ve kolay olanı seçmeye, tercihlerini en yakınında, en az emek istenen şeylere vererek, düşük profilli devrimcilik yapmaya başlamasıdır.
Başka bir bozulma hali ise sürekli bir biçimde bahaneler bulmaya çalışmak olumsuzlukların “neden” ve “niçin”leri dışındaki gelişmeler ve kişilerle açıklamaktır. Gerçeğin gözünün içine korkusuzca bakmaktan korkmak, kendi gerçekliğiyle yüzleşmemek, hesaplaşıp doğru sorular sorup doğru yanıtlar alamama halidir, misyonunu kavramamak…
Saatlerce, günlerce bir ortamda ve bir çevrede bulunup hiçbir şey yapmadan oturmak… Adım adım ortama uymak, sıradanlaşmaya ayak uydurmak…
Çevresindeki insanlar gibi düşünmeye başlamak, onlar gibi küçük hayaller kurmaya başlamaktır misyonunu kavramamak. Çünkü amaçla bağı arasında zayıflama görev yapmada isteksizlik başlamıştır. Göreve başladığı süreçteki heyecan ve coşkusunu kaybetmiştir.
Amaçla yaşam, amaçla düşünme ve hayal etme arasındaki diyalektik bağ önemli bir yerde durmaktadır. Amaç nedir? Ne isteniyor? Ne yapılıyor ve nasıl yaşanıyor ve çalışılıyor?
Temel sorun amacın netleştirilmesidir. Devrim içtenlikle ve samimiyetle isteniyor mu? Bu soruya samimi ve güçlü yanıtlar verenler özgürlük ve kurtuluş mücadelesine bütün benliğiyle katılırlar.