“Salgında hayatlarını heteroseksizmle çevrili atanmış aile evlerine sığdıramayanlar, güvencesiz ve sömürüye dayalı işlerde çalıştırılan, salgında işinden olan, beldesiz kalan gacılar; özgürlükleri derdest edilmiş, virüse serbest, insana yasak sınırlarda daha güvenli bir hayat özlemindeki LGBTİ+’lar olarak soruyoruz:
‘ben neredeyim’” denilerek başladı 28. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası. (Kuşkusuz Onur Haftası sadece İstanbul’la sınırlı değildi; Mersin, Denizli başta olmak üzere çok sayıda şehirde de Onur Haftası için çağrılar yapıldı, online etkinlikler gerçekleştirildi. Gerçekleştirilmeye de devam ediliyor.)
“Madımak Katliamını Unutmadık! Unutturmayacağız!”
Bu sene Onur Haftası’nın en belirgin özelliği, Haziran ayının son haftası daha aktif olmakla birlikte ay başından itibaren hem LGBTİ+ hareketinin kendisinin özne olduğu hem de kendisinden bağımsız şekillerde gündemde olmasıydı.
Kuşkusuz bunda AKP’nin payı “büyük”. Yoksul halk kitlelerini kamplaştırmada ve ikiyüzlü-ahlakçı politikalarla besleyip manipüle etmede, cinsel yönelim ve kimlikler bir araç olarak kullanıldı. Pandeminin kaynağının LGBTİ+’lar ve yalnız yaşayan kadınlar olduğu açıklamasının Diyanet’çe açıklanmasından tutalım da buna çanak tutan bürokratların konuşmalarına…
Barolar tarafından devlet kurumlarının nefret açıklamalarına dönük tepkilerinin, barolara dönük saldırıları meşrulaştırmak için kullanılmasından çocukların gökkuşağı çizimli “evde kal” etkinliklerinin “LGBTİ+ lobisinin işleri” olduğu propagandasına… dek toplumu ve toplumun demokratik kurumlarını yeniden dizayn etmede “kullanışlı araç” olarak görüldü LGBTİ+’lar.
Ancak bundan daha önemlisi nefes aldırmayan yasaklara, nefret suçlarının bizzat devlet eliyle işlenip teşvik edilmesine, pandemi ile birlikte LGBTİ+’lar açısından yaşam alanlarının giderek darlaşmasına rağmen varlık mücadelesinde görünürlülüğün arttığı bir ay oldu Haziran.
Tüm ay boyunca varlık/onur mücadelesi sürdü. Tehditler, “yallah Hollanda’ya” minvalinde çapsız nefret örnekleri, yasaklar; gökkuşağı renklerinin sokakla buluşmasını, şimdilerde en hareketli muhalefet alanı olan sosyal medyada bu mücadelenin güçlü bir şekilde yansımasını engelleyemedi. Bir başka örnek olarak Orlando Katliamı’nın 4. yıldönümü vesilesiyle YDK’lılar olarak bizlerin de örgütleyicisi olduğu Kadıköy anmasındaki yasaklara rağmen ısrar, önemliydi.
Değinmeden geçmeyelim; Harry Potter ile daha çok tanınan İngiliz yazar J.K.Rowling’in, trans kadınların “kadınlığının tartışmaya açıldığı” paylaşım ve ardından yazısı ile yeniden hortlatılan tartışma da tüm ay boyunca gündemdeydi. Kuşkusuz başlı başına bir değerlendirme yazısına ihtiyaç duyulan bu konudaki düzey ve yaklaşımların, LGBTİ+ fobiyi kadınlar içerisinde geliştiren türde bulduğumuza dikkat çekip, bu tartışmaya dahil olduğumuzda da “trans kadınlar kadındır” önkabulüyle katılabileceğimizi belirterek kısa bir değini yapalım.
Onur Haftası’nda neler yaptık?
LGBTİ+ mücadelesinin kadın mücadelesiyle çok fazla ortak koordinatı var, dolayısıyla (aynılaştırmadan ama tamamen de ayrıksılaştırmadan) Onur Haftası bizler açısından da önemli bir gündem başlığı oldu.
Pandemi süreci başladığından bu yana salgın koşullarında nasıl bir araya gelebiliriz’i tartışıyorduk. İnternet üzerinden çeşitli programlarla çoklu görüşmeler yaparak bunun eksikliğini bir parça gidermeye çalıştık. Kuşkusuz hiçbiri yüz yüze olmanın, birbirimize dokunabilmenin yerini tutan görüşmeler değildi ve ilk fırsatta yeniden toplaşmaya çalışacaktık ama dönemsel olarak ihtiyacımızı bu görüşmeler üzerinden ortaklaştırmaya çalıştık.
Pandeminin üzerimizdeki etkilerini konuştuk, şarap-şiir gecesi düzenledik, neler yapalım’ları konuştuk… derken görüşmelerde söz dönüp dolaşıp Onur Haftası’na geldi.
Önerileri konuştuk, tartıştık… Onur Haftası boyunca görünürlülüğü artıracak şekilde gökkuşağını maskelerimizde, çantamızda taşıma, “Ben Neredeyim” sorusuna yanıt olarak videolar hazırlama ve bir de LGBTİ+ aktivistlerle sosyal medya hesaplarımız üzerinden bir canlı yayın düzenleme kararları aldık.
Maskelerimizi gökkuşağı ile süsledik, videolarımızı çektik ve son olarak HDK Kadın Meclisleri’nden LGBTİ+ aktivist Özcan Dündar, LGBTİ+ aktivist Yıldız İdil Şen ve YDK’dan Aslı Ceren Aslan’ın katıldığı bir canlı yayın programı yaptık. “Ben Neredeyim” sorusu ile başlayan programda pandeminin LGBTİ+’ların hayatındaki etkileri, pandemi ile nefretin normalleştirilmesi çabaları ve kadın ile LGBTİ+ mücadelesinin kesişen noktaları tartışıldı.
Hormonlu Domates ödülleri, sansüre rağmen sahiplerini buldu!
Onur Haftası, çok renkli ve yaratıcı eylemleri ile geride kalırken, her sene olduğu gibi bu sene de “Hormonlu Domates Ödül Töreni” merakla beklenendi. Yıl boyunca gerçekleşen LGBTİ+ fobik tutumların, çeşitli kategorilerde ödüllendirildiği Hormonlu Domates LGBTİ+Fobi Ödülleri Töreni bu yıl 16. kez gerçekleşti. Canlı yayınlanan tören, Youtube uygulaması tarafından iki kez engellense de ödüller; siyasetten medyaya, eğitimden tıbba uzanan fobiler ve fobikler hormonlu domatesler ile buluştu.
İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası hesabından yayınlanan ödüllerin kategori ve sahipleri şu şekilde: “Kurumlar kategorisinde nefret söylemleriyle dolu hedef gösteren ifadelere yer veren hutbe sebebiyle aday gösterilen Diyanet İşleri Başkanlığı; Siyaset kategorisinde LGBTİ+ fobiyi her zaman sürdüren Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek hormonlu almaya hak kazanırken;
Eğitim kategorisinde Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü, Tıp kategorisinde Hekim Metin Çakır, Sivil Toplum kategorisinde Hukukçular Derneği, Medya kategorisinde Hilal Kaplan, Televizyon kategorisinde İsmail Küçükkaya, Beynelmilel kategorisinde Macaristan Başbakanı Victor Orban,
Online Uygulamalar kategorisinde ise Ekşi Sözlük ödülün sahibi oldu. Bu yıla özel kategoriler olan Geymerkezicilik Ödülü GMAG’e, Transfobi Özel Ödülü Harry Potter kitaplarının yazarı J. K. Rowling’e verildi.
Oylama sırasında Sürpriz Ödül olarak duyurulan ödül ise, Pozitif Dayanışma’nın Eyidisli Domates adı ile bu yıl ilk kez gerçekleştirdiği yarışmanın da kazananı olan, HIV ile yaşayanları hedef gösteren Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’a verildi.”