Geçtiğimiz günlerde Beylikdüzü Belediyesinin düzenlediği bir etkinliğe CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. Kılıçdaroğlu’nun bu etkinlikte yaptığı konuşmanın Kadına Şiddet ve İşsizlik arasındaki ilişkiyle ilintili olan kısmı kamuoyunda tepkiyle karşılandı.
Kılıçdaroğlu konuşmasında: “Kadına şiddetin engellenmesi isteniyorsa bunun tek adresi var, CHP’dir. Bizi kötülediler. CHP şöyledir, böyledir diye. 15 yıldır memleketi biz mi yönetiyoruz ne yaptık biz. Benim parayla pulla bir ilgim yok. Kul hakkı yemem. Onun ne kadar büyük bir günah olduğunu biliyorum. Benim görevim size hizmet etmek. Kadına yönelik şiddetten söz ettiler. Doğrudur. Erkek işsizse, eve yeteri kadar para gelmiyorsa, akşam tencere kaynamıyorsa bu erkek de gelir hıncını karısından alır. Evde huzurun olmasının yolu evde bereketin olmasıdır. Ekonomiden geçer huzurun yolu. Evde para olursa, pul olursa, geçim olursa niye kavga çıksın? Kavga çıkmaz, bunlar olmazsa çıkar. Kavga ortamını yaratan temel neden ekonomiktir.” ifadelerini kullandı. Bu konuşma Kılıçdaroğlu’nun ve Kılıçdaroğlu CHP’sinin içinde bulunduğu siyasetsiz ve politikasız oluşun dışavurumudur. On yıllardır politika üretmek yerine iktidar politikalarına göre kendini konumlandıran, muhalalefet olmayı iktidar yancısı olmanın arkasına koyan zihniyetin kadınlara, kadın cinayetlerine dahası genel anlamıyla kadın sorununa bakışının özetidir aslında.
Türkiye gündeminde her daim en büyük sosyo-ekonomik sorun olarak karşımıza çıkan ‘işşizlik’in gerek toplumsal, gerek psiko-sosyal gerekse de iktisadi boyutu Kılıçdaroğlu tarafınca o kadar anlaşılamamıştır ki Kılıçdaroğlu, deyim yerindeyse Kadın Cinayetlerini meşrulaştırmanın hamiliğini yapma yoluna gitmiştir. Kılıçdaroğlu’nun bu konuşmasından Kadına Şiddet ve Kadın Cinayetleri gündeminden bihaber olduğunu çıkarsamak hiç de zor değil. Öyleki Kılıçdaroğlu eşine şiddet uygulayan erkeklerin hepsinin işsiz olduğunu düşünüyor(!) eşlerine şiddet uygulayan zenginleri, beyaz yakalıları, bürokratları ve yahut herhangi bir işle iştigal olan bütün erkekleri birden aklayıveriyor. Kıskançlık “krizleriyle” ya da “namus” kisvesi altında ortaya çıkan şiddetten, işlenen cinayetlerden hiç söz etmiyor Kılıçdaroğlu. Bilmediğinden mi? İşine gelmediğinden mi?
Kadına şiddet toplumsal bir sorun olarak incelendiğinde bu konuyu tartışmak için ve hatta daha ileri gidip bu konuya çözüm geliştirmek için “tahlil”leri ezberin ötesine taşımak, durumun çok boyutluluğunu kavramak gerekir. Ekonomik sıkıntı bir ailede şiddeti tetiklerken bir başka ailede aile bağlarını güçlendirebilir. Zengin insanların ya da bürokratların eşlerine, kızlarına şiddet uygulamasını ekonomiyle ilişkilendirmek akla aykırıdır zira irdelenmesi gereken psikolojidir, sosyo-kültürel normatif algılar/olgulardır.
Bunlara benzer onlarca kadına şiddet vakası vardır farklı koşullar etrafında ve farklı ekonomik sınıflardan kimselerce gerçekleştirilen. Bu doğrultuda Kılıçdaroğlu’nun bütün bu sosyal unsurları göz ardı edişi konuyla bir fikri olmadığının en somut kanıtıdır. İşsizliği iktisadi ve sosyolojik boyutuyla açıklığa kavuşturmak yerine kadın cinayetleriyle ilişkilendirmek CHP’ye politikasızlığın getirdiği acizliktir. Öyle ki sözde kadın-erkek eşitliğinin savunucusu CHP’ye, kadın cinayetlerini ve kadına şiddeti aklamak için bir tek parende artmadığı kalan AKP’den, AKP’li Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’den kınamalar ve de nasihatler gelmekte gecikmemiştir.
Kılıçdaroğlu’nun bu konuşmasından çıkarsa ancak koca bir siyasi tarih tahlili bir kenara, kadın sorunun siyasi tezahürü bir kenara, sosyo-ekonomik tahliller ayrı bir kenara savrulmuş durumdadır ki bu CHP’nin içinde bulunduğu durumu özetler niteliktedir.
Bir Özgür Gelecek okuru