Dünya da hiçbir saldırgan güç kendisini haklı çıkaracak bir kamuoyu yaratmadan harekete geçmez. Gerçekleri alt üst etmeden çarpıtma ve hileye başvurmadan kamuoyu yaratamazlar. İttihatçı-Kemalist TC. devlet tarihi ve geleneği gerçekleri alt üst etme, kitabı tersten okuma, çıkarlarına geldiği gibi anlama ve yorumlamada oldukça ustadır. Türk dış politikası ve diplomasisi tam da bu temel üzerine inşa edilmektedir.
R.T.Erdoğan Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına saldırmayı hedeflediğinde tıpkı ittihatçılar gibi kendisine gerekçe olarak sınır bölgelerinin güvenliği ve toprak bütünlüğünün çıkarlarını öne sürmüştür.
Sınır güvenliği gerekçesini bahane ederek saldırısı için de hukuksal dayanak olarak Adana Mutabakatı’nı öne sunuyor. Tutanak metnini istediği gibi okuyup yorumlayan ve uygulama gerekçesi yapan muktedirlerin dayanakları sağlam değildir. Adana Mutabakatı’nı okuyan asgari bir akıl sahibi olan herkesin anlayacağı şudur. “Türkiye’ye gerektiğinde Suriye topraklarına operasyon yapma hakkı” vermiyor.
Ancak akıl ve vicdan tutulması yaşayan ve her şeyi tersten okuyan AKP-MHP’nin baş aktörü, gerçekleri alt üst etmede ve yandaşlarını inandırmada oldukça usta olduğunu Adana Mutabakatı okumasında da gösterdi. Ancak gerçekler Erdoğan’ın okuyup, anladığı gibi değildir.
Turancı hayalleriyle gerçekleri sürekli yer değiştirmeye çalışan Erdoğan hükümeti kapı gibi gördüğü Adana mutabakatıyla en kısa zamanda Şam’a giderek, Selahattin Eyyubi’nin kabri başında fatiha okuyarak Emevi Camii’nde namaz kılacaktır(!) Çünkü onun Adana Mutabakatı’ndan anladığı tek şey “Türkiye gerektiğinde Suriye topraklarına girip operasyon yürütme hakkıdır”.
GERÇEKLER NELERDİR?
Putin, Erdoğan’ın ABD ile anlaşıp Suriye topraklarına müdahale etme fikrine hazırlıklarına karşı aldığı ön tedbirdir. Erdoğan’ın aklında sürekli olarak sınır bölgelerinde “terör varlığını” bahane ederek “Güvenlik koridoru” kurmak vardı. Putin bu aklı tanıyıp bildiği için önceden tedbir alıyor ve bu tedbirin adını “Adana Mutabakatı” olarak koyuyor.
Putin bu mutabakatla Erdoğan ile Esad arasında bir diyalog, bir el sıkışma olarak öngörüyor. Erdoğan ise bunu tam tersinden anlıyor (!) Kendisine sunulmuş bir müdahale hakkı olarak okuyor. Elinde hiçbir meşru yasal hak, dayanakları sağlam hiçbir gerekçe yokken Suriye’de güvenlik koridoru kurup Kuzey Doğu Suriye topraklarını işgal etmek istemesi Kürt ve özgürlük düşmanlığından kaynaklanmaktadır.
Gerek Erdoğan’ın gerek Çavuşoğlu’nun tersten okumaları devam ediyor. “Rejim tarafından PKK’ya karşı tedbir alınmazsa güçlerimiz onu kovalama hakkı var” söylemleri saldırı için kamuoyu yaratmak içindir.
ADANA MUTABAKATI NEDİR?
Rusya ve Türkiye arasında yapılan ve beş maddelik olarak belirlenen mutabakat metni her iki ülke parlamentolarından geçmeyen bir görüşme tutanağıdır. Tutanağının tümünde Türkiye’nin Suriye’ye girip tek yanlı harekat yapmasına ilişkin tek kelime yok. Gizli bir madde de yok. 20 Ekim 1998 de Adana’da imzalanan mutabakatta Türkiye’nin Kürt özgürlük hareketine, PKK’ ye karşı mücadelesini taahhüt altına alıyor. Beş maddelik anlaşmayla Türkiye’nin Suriye topraklarına girme hakkı vermiyor. Rusya, Ankara’nın saldırgan politikasına karşı önlem olarak Şam ile arasında doğrudan diplomatik temas kurulmasını istiyor. Mutabakatın bunun dışında hiçbir anlamı ve amacı yok.
1998 yılında kabul edilen Adana Mutabakatı dönemin başbakanı Davutoğlu tarafından 2010 da imzalanan ve Nisan 2011’de resmen yürürlüğe konan “Terör ve Terör örgütlerine karşı ortak işbirliği anlaşmasıyla genişletiliyor. Gerektiğinde ortak operasyonlar yapılması öngörülüyor.
Aralık 2010 da Tunus’ta başlayan halk hareketliliği Libya, Mısır üzerinden Suriye’ye ulaşıyor. 2013 yılında Esad yönetimi ülke topraklarının ancak %30-40’ını kontrol edebiliyor. Ne 1998 ne de 2010 yılında imzalanan ve yürürlüğe konan anlaşmanın uygulanma şansı hiç yoktur.
Erdoğan doğal lideri olarak düşünüp hayal ettiği Tunus’tan uzanan Suriye ye kadar yaratılması düşünülen Sunni İslam kuşağı rüyası gerçekleşmiyor. Bu rüyayı engelleyen bir yerde Esad’ın durmasını affedemiyor. Kabullenemiyor.
Erdoğan Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırma ihtiyacını gördüğünde hemen her fırsatta kendisine hukuksal dayanak yapmak istediği Adana Mutabakatı aldatmaca üzerine kurulu bir düzmecedir. AKP-MHP hükümet başı Erdoğan gerek kendi iç kamuoyunu gerekse dış kamuoyunu yalan ve sahtekârlık üzerine inşa etmeye çalıyor.
ANHA 21 Ekim 2021