DerlediklerimizGüncel

Mustafa Peköz | Öcalan ile avukatların görüştürülmesi ne anlama geliyor: İstanbul seçimlerini etkiler mi?

Öcalan ile avukatlarının görüşmesinin, İstanbul seçimlerinin iptalinin gündemde olduğu sürece denk getirmesi planlı, bilinçli bir taktiğin sonucudur

Abdullah Öcalan, 8 yıl sonra ilk kez avukatlarıyla görüştürüldü. Abdullah Öcalan, 8 yıl sonra ilk kez avukatlarıyla görüştürüldü. Daha sonra Öcalan ve yanında bulunan diğer 3 arkadaşının ortak imzasını taşıyan ve çok boyutlu politik mesajlar içeren bir açıklama yayımlandı.

Öcalan ile yapılan görüşmenin iki boyutu bulunuyor. Birincisi zamanlamasıdır. İkincisi Öcalan’ın yapmış olduğu açıklamanın içeriği ve biçimidir.

Zamanlama iktidarın bir planıdır

Devletin Öcalan ile avukatlarını görüştürmesini, İstanbul seçimlerinin iptalinin gündemde olduğu sürece denk getirmesi planlı, bilinçli bir taktiğin sonucudur. İktidar ne yapmak istedi? Yerel seçimler boyunca Kürtlere karşı onur kırıcı, ayrıştırıcı açıklamalar yapıldı. Hatta ‘defolun gidin’ söylemleri sıklıkla tekrarlandı.

Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarına paralel olarak bugünlerde pek sesi çıkmayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, neredeyse bütün Kürt seçmen kitlesini “terörist” ilan eden açıklamalarıyla çok ciddi bir tepki aldı. Bunun da büyükşehir sonuçlarını ciddi oranda etkilediği görüldü. Adana, Mersin, Hatay, Antalya, İstanbul gibi illerde AKP-MHP ittifakının kaybetmesinde Kürt seçmen kitlesinin blok oy kullanmasının çok önemli bir etkisi olduğu hem iktidar hem de muhalefet tarafından kabul edildi.

İstanbul’da da Ekrem İmamoğlu’na kazandıran yüzde 8-10 civarındaki Kürt seçmen kitlesidir.  İstanbul seçimlerinin yenilenmesiyle, Kürt seçmen kitlesinin tepkisini yumuşatmak ve ortaya çıkan reaksiyonu bertaraf etmek için Öcalan ile avukatların görüşmesine izin verildi. İktidar böylelikle ‘Kürtlerle yumuşama’ sürecinin başlayacağı mesajını vererek, tekrarlanacak İstanbul seçimlerini kendi lehine dönüştürmek istiyor. Kürt seçmenlerin oluşturduğu yüzde 2’lik bir dilim dahi İmamoğlu’na oy vermekten vazgeçse, AKP için çok önemli bir avantaj sağlayacaktır.

AKP avukatların Öcalan ile görüştürülmesini özellikle İstanbul’da Kürt seçmen kitlesinin yoğun olduğu bölgelerde sürekli gündemde tutacak, hatta yeni bir barış sürecinin başlatılacağını da işleyecektir. Kürtlerin tepkisini kırmak için yeni söylemlere yönelecektir. Örneğin Soylu, bu kez ön plana çıkmayacak, hatta İstanbul seçimlerinde fazla göze çarpmayacak. “Kürt kardeşlerim” vurgusu sıklıkla yapılacak, HDP doğrudan hedef tahtasına oturtulmadan eleştirecek.

Erdoğan, MHP’nin İstanbul’da aday göstermediğini bilmiyormuş gibi HDP’yi kast ederek “Bağımsız bir partisin, neden kendi adayını çıkartmıyorsun?” dedi. Bu kez Öcalan’ın da ‘HDP’nin kendi adayını göstermesi gerektiğini söylediği’ gibi politik dedikoduları sıklıkla yapacak, böylelikle Kürt seçmen kitlesinin kafası karıştırmaya çalışılarak HDP’ye yönelik tepki oluşturmaya çalışılacaklar. Hatta İstanbul seçimlerini AKP alırsa, Demirtaş’ın serbest bırakılacağına dair iddialar dahi yazılacak ve kamuoyuyla sıklıkla paylaşılacak.

Evdeki hesap çarşıya uyar mı?

Peki, Öcalan ile avukatlarının görüştürülmesiyle başlayan plan, AKP’nin beklediği karşılığı bulur mu? Bundan dolayı AKP’ye bir yönelim olur mu? Ya da Kürt seçmen kitlesinde sandık başına gitmeme gibi bir refleks oluşur mu? Mevcut politik tabloya bakıldığında bu planın istenilen etkiyi yaratacağını sanmıyorum. Hatta İstanbul’da 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nde İmamoğlu’na oy vermemiş yüzde 1-2 oranındaki HDP’li Kürt kökenli seçmen kitlesinin de bu kez oyunu İmamoğlu’na vereceğini söyleyebiliriz.

AKP’nin belirlediği planın karşılık bulması için MHP’yi aşacak bir söylem kullanması gerekir. Öcalan’ın tekrarladığı “2013 Newroz Bildirgesi’nde belirttiğimiz ifade tarzına” uygun bir dil ve politikanın oluşturulması gerekir. İktidarın AKP kanadı bunu yapma gücü var mı? Yok. Çünkü Bahçeli buna izin vermez. Erdoğan’ın Kürt meselesindeki söyleminin sınırlarını Bahçeli belirliyor. O karar vermeden Erdoğan’ın bir açıklama yapması beklenemez. Bahçeli, ‘beka’ sorunu gördüğü İstanbul’u almak için buna sesiz kalabilir mi? Bu olmadan AKP’nin Kürtlere yönelik geliştirdiği bu taktik planının tutacağını düşünmüyorum.

Ancak, hangi koşullarda olursa olsun HDP aday çıkartmaz, İmamoğlu’nun kazanması için çok daha fazla aktif bir siyaset izler. Çünkü İmamoğlu’nun tekrardan kazanması Kasım 2019’da erken genel seçimlerin yapılması anlamına gelecektir ve iç politik dengeler ciddi oranda değişecektir.

Mektubun dörtlü imzayla yayımlanması

Öcalan, bugüne Kürt hareketinin mutlak lideri olarak bütün açıklamaları tek başına yaptı. Birey olarak yaptığı bütün açıklamaları tartışmaksızın kabul ettiren liderlik gücünü elinde bulunduruyordu. Kandil dahi kimse Öcalan’ın lider olarak söylediğini tartışmamıştır. İlk kez dörtlü imzalı bir açıklama yapıldı. Öcalan ile birlikte yanında bulunan diğer üç tutuklu arkadaşının imzası bulunuyor. Bu durum Öcalan’ın bireysel liderlikten kolektif liderliğe geçişi olarak değerlendirilebilir mi? Böyle olmadığı açıktır.

Kendisi böyle yapsa dahi, Kandil’in böyle davranmayacağı açıktır. Peki, Öcalan’ın dörtlü imzalı açıklaması nasıl okunmalı? Öcalan’ın avukatlarıyla sözlü olarak ne konuştuğu hakkında bir bilgi yok. Kamuoyuna sunulan kısa yazılı bir metin var. Ancak bu metnin her paragrafı kendi içerisinde önemli politik mesajlar içeriyor. Dörtlü imza ile yayımlanmasının nedeni birkaç gerekçesi olabilir.

Birincisi, alınan kararların tartışıldığı ve ortak bir iradeye dayandığı mesajını içeriyor. Mektubun içeriği güncellik bakımından cezaevlerindeki açlık grevleri olmasına rağmen temel sorun hem iç politik hem de Suriye/Rojava’daki gelişmelerdir. Öcalan, bu mektubu dörtlü imzayla yayımlayarak, ‘kolektif’ kararlar olarak kamuoyuna deklare ederek, bir bakıma sorumluluğu ve olası eleştirileri yanındaki arkadaşlarıyla paylaşma gereği duymuştur. İkincisi de gelecekte mektubun Öcalan’a ait olup olmadığı üzerinde bir spekülasyona meydan vermemek, bu kısa mektupta söylediklerinin yanındaki arkadaşları tarafından da bilindiği ve onaylandığını belirtmek istemesidir.

Açık grevi açıklaması

Herkesin merakla beklediği konulardan biri Öcalan’ın açlık grevleriyle ilgili açıklamasıydı. Doğrudan açlık grevini bırakın açıklaması yapmayan Öcalan şunları belirtmiş: “Cezaevleri içindeki ve dışındaki arkadaşların direnişlerine saygı duymakla birlikte, sağlıklarını tehlikeye atacak ve ölümle sonuçlandıracak konumlara taşıracak noktaya taşımamalarını önemle belirtmek isteriz. Bizim için onların akli, fiziki ve ruhi sağlıkları her şeyin üstündedir. Ayrıca en anlamlı yaklaşımın zihinsel ve ruhi duruşun geliştirilmesiyle bağlantılı olduğuna inanıyoruz.” Bunun politik-diplomatik anlamı, açlık grevinin uygun koşul ve zamanlama içerisinde bırakılması önerisidir. Bu açıklamanın başka bir yorumu olmayacağı açıktır. İstanbul seçimlerini dikkate alan AKP, Kürt seçmen kitlesini dikkate alarak açlık grevlerinin talepleri konusunda bir adım atar mı? Milliyetçi seçmenin tepkisi nedeniyle, imkânsız olmasa da çok zor görünüyor.

Rojava’da Türkiye hassasiyeti

Öcalan’ın ikinci önemli açıklaması ise Suriye/Rojava’daki gelişmelerle ilgilidir: “İnanıyoruz ki Demokratik Suriye Güçleri kapsamında Suriye’deki sorunların çatışma kültüründen uzak durularak; içinde bulundukları konumun, durumun Suriye’nin bütünlüğü çerçevesinde Anayasal güvenceye kavuşturulmuş yerel demokrasi perspektifinde çözüme ulaştırılması amaçlanmalıdır. Bu bağlamda Türkiye’nin hassasiyetlerine de duyarlı olunmalıdır.”

QSD komutanının Rakka bölgesinde aşiretler ile yapılan bir konferansta yapmış olduğu görüşmede “Türkiye ile dolaylı görüşmelerin yapıldığını” açıklamasıyla devletin Öcalan ile avukatlarını görüştürmesi arasında bir bağ var. ABD’nin “Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alıyor” açıklamasıyla Öcalan’ın QSD’ye yönelik “Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alın” açıklaması arasında bir paralellik bulunuyor.

Devletin Öcalan ile avukatlarını görüştürmesinin esası bu meseledir. Açlık grevleri gerekçedir. Ankara, Suriye’de oldukça sıkıştığı gibi tampon bölge meselesinde adeta çözümsüz kaldı. Aynı şekilde TSK ve beraberindeki güçlerin Tel Rıfat’ta ciddi kayıplar vermesi, Irak sınırındaki çatışmalarda kayıpların hızla artması savaş düzeyinin artma ihtimalini gösteriyor.

ABD Rojava’dan çekilmeyeceği gibi YPG merkezli QSD’nin askeri gücünün profesyonelleşerek iktidarlaşması süreci ilerliyor. Ayrıca savaşın Türkiye’nin içine doğru akacağına ve yazın daha da tırmanacağına dair önemli işaretler var. Böyle bir süreçte Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülerek verdiği Rojava mesajıyla dolaylı olarak devreye girerek yeni bir dengenin oluşturulması sağlanmaya çalışılıyor.

Daha önce birkaç makalemde belirttiğim üzere ABD’nin Ankara ile Kamışlı’yı bir masada buluşturması sürpriz olmayacak gibi görünüyor. Öcalan da dolaylı olarak bu sürecin bir parçası haline getirilmek isteniyor.

2013 Newroz konseptine bağlılık

Öcalan’ın “İçinden geçtiğimiz tarihi süreçte derin bir toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç vardır. Sorunların çözümünde her türlü kutuplaşma ve çatışma kültüründen uzak, demokratik müzakere yöntemine şiddetle ihtiyaç vardır.

Türkiye’nin ve hatta bölgenin sorunlarını, başta savaş olmak üzere, fiziki şiddet araçlarıyla değil, yumuşak güçle yani akıl, politik ve kültürel güçle çözebiliriz” ve “Bizlerin İmralı’daki duruşu, 2013 Newroz Bildirgesinde belirttiğimiz ifade tarzının daha da derinleştirerek ve netleştirerek sürdürme kararlılığındadır. Bizim için onurlu bir barış ve demokratik siyaset çözümü esastır” şeklindeki açıklamaları da ‘demokratik siyasetin’ esas alındığına ve ‘toplumsal uzlaşma’ eksenli çözümde ısrar ettiğine dikkat çekiyor.

Burada öncelikli olarak devlete bir mesaj veriyor. ‘Onurlu bir barış’ ile demokratik siyaset içinde çözüm aradığını belirtiyor. Muhalefete birlikte hareket etme mesajını veriyor. Aynı zamanda savaşı yükseltme kararı alan Kandil’e de “Fiziki şiddet araçlarıyla değil” ve “Onurlu bir barış ve demokratik siyaset çözümü esastır” sözleriyle mesaj verdiğini söyleyebiliriz.  Politik dengeyi değiştirmek için savaşı yükseltme kararı alan Kandil bu mesajı nasıl okur? Nasıl bir politik sonuç çıkartır? Birlikte göreceğiz.

7 Mayıs 2019 Sendika.org

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu