DünyaGüncel

“MEM – Sazın tellerine asılı kalanlar” belgeseli gösterime giriyor

"Anadilinde inleyen ozanın" hikayesi “MEM” belgeseli bu Pazar Ulm Tohum Kültür Merkezi’nde gösterilecek.

Yönetmenliğini sanatçı Hasan Sağlam yaptığı “MEM” adlı “dil-inanç ve kültür” belgeseli, korona pandemisi sonrası ilk kez, 10 Ekim bu Pazar günü  saat 14.00’te Tohum Kültür Merkezi (TKM) Ulm’da gösterilecek. Belgesel filmin galası pandemi öncesi Stuttgart’ta yapılmış, araya korona koşulları gerince gösterimlere ara verilmiş tüm randevular ileriye dönük olarak iptal edilmişti.

Yeni koşullarla birlikte, Avrupa’nın bir çok yerinde gösterilecek olan ve yönetmeni Hasan Sağlam’ın olduğu belgeselin kamera çekimleri Martin Donne, Süleyman Çivi ve Emrah Eryılmaz tarafından yapıldı.

 Bleichstr. 1 Ulm adresinde bulunan TKM’de gerçekleştirilecek Pazar günkü programda yönetmen Hasan Sağlam ile film üzerine, izleyicilerin söyleşi olanağı da olacak.

MEM- sazın tellerine asılı kalanlar”

Belgesel filmin basın tanıtım metninde Hasan Sağlam, “Bu belgesel, Dersim’in sözlü tarihine katkıda bulunan, kültürü, inancı, değer yargılarını, yaşanan zulümleri, acıları, yokluk, sefalet ve bunların kapladığı toplumun dokusunu kendi dilinde aktaran, bu nedenle yaşarken ozan statüsüne kavuşan birkaç Dersimli ozandan biri olan Mehmet Çapan’a verilen bir selamdır…

Vahşice tabi tutulan dil yasağında, kendisini Türkçe ve Almanca daha fazla ifade etse de hüznü kendi dilindedir. Duyguları, algıları, kılamları, öfkeleri, aşkları kendi ana dilindedir…

Onu kendi dilinde müziğe yönelten ise sevgi ve minnetle okşadığı imzalı plakları, sesini kullandığı tekniği ile ölümsüz kıldığı hocası Ruhi Su’ dur…

Hüznü, aynı zamanda dilinin kayboluşuna ve beraberinde kaybolacak olan inancın sesinin, dağların, derelerin, börtü böceğin adının, onların süslediği masalların, kılamların tınısının kayboluşunadır…”

Metnin devamında, “Dersim’in doğasına, kutsal coğrafyasına, suyuna, toprağına, ziyaretlerine karşı işlenen vahşi suçlar nedeniyledir. Dersim’e duyulan özlemdendir…

Sılo Qız’ler, Mehmet Çapan’lar bütün bu dokuyu damıtanlar, aktaranlar olarak Dersimin yasaklanan dilinin direnişidir de aynı zamanda…

Yoksul bir Dersimli olarak doğan MEM, zor koşullara rağmen önemli bir meslek olan öğretmenliğe ulaşsa da 12 Eylül’ün yüzbinlerce ailenin dağılmasına yol açan, insanları oradan oraya savuran, açlıkla savaşmak zorunda bırakan bir dönemin hayatta kalanlarından biridir…

Bu savrulmanın mağduru olarak Mehmet Çapan, Dersim’den geldiği İstanbul’a, oradan Yunanistan’a ve son olarak Almanya’ya uzanan fiziksel yolculuğuna paralel, kendi dilinde, kendi içsel Dersim’inde de bir yolculuk yapar…

Sürgün Dersim’lilerin en iyi bildikleri zulüm olsa da sürgünde kendi Dersim’ini yeniden kurmayı bilenler de Dersimlilerdir… İşte MEM, Almanya’da evini kurduğu küçük Dersim’ine anılarını, acılarını, arılarını ve ehlileştirilmemiş otlarını taşırken, burada Dersim’in arşivi Silo Qiz’a  “Apo Sileman”la selam durur…

“ Tukê şiya wertê qomê ma/ eke tora perskerd serba ma/ vazê MEM naleno ebê zone ma/ Apo Sîleman, Xalo Sîleman, Khalo Sîleman”

12 Eylül vahşet döneminde, birlikte gidecek parası olmadığı için annesini Dersim’e yolcu edişini ve bilmeden hayatından da uğurlayışını, fark ettiğinde acılara gömülüşünü “Daye daye” çığlığıyla duyurur…  Daye daye! özelde annesine olsa da aynı zamanda tüm Dersim 37-38 soykırımı mağdurlarına ve yine “güzel insanlar” dediği “Ermeniler’e” yolladığı ağıttır…

“Destana Dere Laçi”, “Duzgın Bawa”, “Mezela Seyde mın”, “Ovacıxe verra” ise Dersim’e uygulanan zulmün kayıtlarıdır. Bu yüzden bu belgesel, yaşarken kadri bilinmesi gereken Mehmet Çapan’a nam-ı diğer ile “MEM”e hayatta iken gönderilen bir selamdır…

Bizden sonrakilere bu değerli emaneti teslim edecek bir araçtır… Unutulmasın, bilinsin, tanınsın çabasıdır…” denildi.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu