Faşizme karşı mücadele eden güçler, faşizmin sadece askeri olarak kendilerine yönelmediğini, başta gözaltı ve tutuklama olmak üzere “karşı propaganda” için özel birimler kurduğunu ve bu birimleri aktif olarak çalıştırdığını bilmektedirler. Faşist TC devleti sadece devrimcilere, komünistlere değil kendi içinde klik mücadelelerinde de bu yöntemi çok sık kullanmaktadır. Denilebilir ki; bu konuda oldukça ustalaşmış durumdadır. Elbette bunun sebebi, TC devletinin köklü bir devlet geleneğine sahip olmasıdır. Bu anlamıyla hafife alınacak bir güç değildir. Kökleri Bizans’a, Osmanlı’ya uzanan bir geçmişe sahiptir.
“Bizans Oyunu” boşuna söylenmiş bir laf değildir. Sınıflı toplumlarda, sınıfın baskı aracı olan devlet aygıtının ele geçirilmesinde, hem kendi içinde klik mücadelelerinde hem de düşmanlarına yönelik karşı hamlelerde bu gibi yöntemler sıklıkla devreye sokulmaktadır. Hatta TC devleti açısından bu bir siyaset tarzıdır. Ankara’nın mahfillerinde siyaset böyle sürdürülür. Meclis ve diğer görünür kurumlar ise işin sadece ekran yüzüdür.
TC tarihi açısından bunun sayısız örneklerini vermek mümkündür. Son olarak “Muharrem İnce’nin saraya gittiği” haberi bu politika yapış tarzının örneklerinden birini oluşturur. Yaşananlardan anlaşıldığı üzere AKP, MİT aracılığıyla gazeteci kimlikli birini kullanarak CHP içinde karşı bir operasyona girişmiş üstelik bunu da bizzat kendisini Kemalist olarak tanımlayan ve bu anlamıyla CHP’ye yakınlığı kuşku götürmeyen bir gazete aracılığıyla yapmıştır. Sonrasında ise yaklaşık bir hafta boyunca bütün kamuoyu, MİT eliyle gerçekleştirilen bu manipülatif operasyonun sonuçlarını konuşmuştur. AKP yerine CHP tartışılmış, ekonomik kriz yerine yine CHP liderinin aldığı tutum konuşulmuştur.
Bu son örnek bile faşizmin karşı operasyonlarda nasıl ustalaştığını göstermeye yeter. Bu durum devrimcilere devletin çalışma tarzını anlamak için bir şeyler anlatmalıdır. Devlet aygıtının bütün olanaklarını kullanan AKP, istihbarat teşkilatı aracılığıyla rakip hakim sınıf kampının temsilcisi parti içinde, sonradan yalan haber olduğu ortaya çıkan bir haberle operasyona girişmiş ve bundan da sonuç almıştır. Burada dikkat çekici olan nokta, bu karşı operasyonun bizzat kendisini CHP’li olarak ve hatta keskin Kemalist olarak tanımlayanlar aracılığıyla gerçekleştirilmiş olmasıdır.
Bu bir devlet geleneğidir. Yönetim ve siyaset yapış tarzıdır. Bu iyi anlaşılmalıdır. “Osmanlı’da oyun çok”tur lafı boşuna söylenmemiştir. Bu söz, “Bizans oyunları”ndan Osmanlı ve TC’ye uzanan yönetim tarzını özetler niteliktedir. Bu yönetim tarzının bir yanında, devletin baskı aygıtları, silahlı güçleri etkin olarak kullanılırken, diğer yanında da esas olarak kitlelerin manipüle edilmesi, gerçeklerin çarpıtılması, düşman olarak gördüklerinin psikolojik olarak yıpratılması amaçlanır. Hatta denilebilir ki TC devletinin varlık gerekçelerinden biri de budur. Soykırım üzerine kurulu bir devlet gerçeği beraberinde, kendisine rıza üretmek için toplum üzerinde bu yöntemlerin etkin olarak kullanılmasına yol açmıştır.
Kendi içinde rakip kliğin temsilcisi olan partiye yönelik MİT aracılığıyla böyle operasyonel bir çalışmaya imza atma başarısını gösteren AKP, kendisine düşman olarak gördüğü devrimci ve komünistlere karşı da bu tür operasyonlar gerçekleştirmektedir. MİT içerisinde bu yönlü bir daire örgütlenmesi olduğu bir sır değildir. Psikolojik savaş, Özel Harp Dairesi’ne bağlı “Psikolojik Harp Dairesi (PHD)” tarafından yürütülmektedir. Bütün organizasyon bu kurum tarafından yapılmaktadır. Hangi kurumun nasıl bir rol oynayacağı ve hangi görevleri yerine getireceği belirlenmekte ve pratik olarak uygulanmaya konulmaktadır.
Psikolojik Savaşa Karşı Devrimciler Uyanık Olmalıdır!
TC devletinin 1952 yılında NATO’ya girmesiyle birlikte MİT’in ve kontrgerillanın yeniden örgütlenmesi gündeme gelmiş ve böylelikle emperyalistlerden de deneyim ve tecrübe aktarımı sağlanarak, devrimci ve komünist harekete yönelik karşı-devrimci propaganda saldırılarında daha da ustalaşmıştır. 1980 öncesinde kontrgerilla ve MİT’in devrimcileri ve halkı hedefleyen oldukça fazla “özel harp operasyonları” olmuştur. Bunlardan bir kısmı açığa da çıkmıştır.
Maraş ve Çorum katliamlarından, devrimci örgütler arasındaki sorunlardan provokasyonlara kadar bir dizi olayda MİT’in karşı devrimci çalışmasının etkili olduğu bilinmektedir. TC devleti özellikle 90’lı yıllarla birlikte Kürt ulusal özgürlük hareketine yönelik uyguladığı savaşla eş güdüm halinde psikolojik savaşta daha da ustalaşmıştır.
Psikolojik savaşın hedefleri Özel Harp Dairesi kurucularından C. Akyol tarafından şöyle açıklanmaktadır:
“1- Ayaklanmanın nedenlerini ortadan kaldırmak, 2- Asiler (devrimciler kastedilmekte, bn.) arasında anlaşmazlık yaratarak, bölünmeler meydana getirmek, bunu istismar etmek, liderleri bertaraf etmek, 3- Ayaklananların moralini bozmak, mukavemet azimlerini yıkmak, 4- Asileri tecrit etmek, mahalli halkın desteğinden mahrum etmek, bilakis mahalli halkın desteğini, karşı koyma kuvvetleri tarafında kazanmak, 5- Asilere yabancı ülkelerden gelen desteğe engel olmak, destekleyen ülkelere düşman devlet kavramı içinde propaganda vasıtasıyla yıkıcı faaliyetlerde bulunmak, 6- Asileri en zayıf zamanlarında ciddi ve kesin sonuçlu bir harekata teşvik ve tahrik etmek, 7- Ayaklanmaları bastırma kuvvetlerinin moralini yükseltmek, harekatını muvaffak kılacak şekilde desteklemek, 8- Hükümet otoritesinin tahribini önlemek, icrayı kolaylaştıracak bir tarzda hükümeti desteklemek.” (Cihat Akyol, Ayaklanma Karşı Koyma Harekatında Psikolojik Harp, s. 46)
Psikolojik savaşın hedefleri arasında hemen hemen her örgütlenme vardır: “CIA merkezlerinin programlarında yer alan psikolojik ve ordu-dışı dolaylı savaş çalışmalarında uygulanacak çeşitli yöntemler, yerel koşullara göre değişir. Psikolojik savaş kapsamında, propaganda, gençlik ve öğrenci örgütleri, iş ve işçi örgütleri (sendikalar vb.) meslek ve kültür dernekleriyle siyasal partiler içinde yapılacak çalışmalar girer…” (Aktaran: Halid Özkul; Emperyalizm CIA ve Türkiye, s. 23)
Psikolojik savaş gerçeklerin saptırılmasıdır. Kavramlara farklı anlam yüklenmesidir. Mevcut gerçeğin yok edilerek yerine yalanın inşa edilmesidir. Düşman olarak hedefe konulanın yıpratılmasıdır. Hedefe yönelik güvensizlik yayılmasıdır. Hatta bunu tıpkı M. İnce ve CHP örneğinde olduğu gibi mümkünse bunu düşmanların arasında hayata geçirmektir vb.
Psikolojik Harp Dairesi (PHD) eliyle gerçekleştirilen psikolojik savaşta hemen her yöntem ve kavram kullanılır. Düşman olarak görülen hedefin, ideolojik duruşundan, kültürel ve siyasal pratiğine kadar hemen hemen her konu malzeme olarak kabul edilir. Gerçeklerin çarpıtılarak manipüle edilmesi ve böylelikle düşman saflarında kafa karışıklığı, moral bozukluğu, şüphe tohumları vb. yaratılması amaçlanır.
Psikolojik savaşta kadın bedenine yönelik saldırılar, cinsellik vb. önemli yer tutar. Medyanın birbiri ardına “yakalanan teröristlerin örgüt içinde tecavüze uğradıkları”, “örgüt liderlerinin kendilerine harem kurdukları” haberleri sebepsiz değildir. Toplumun en zayıf noktalarından biri olarak cinsiyet sorunu, her daim, her yerde ve her zaman prim yapabilecek kadar derinlere nüfuz etmiştir çünkü.
Psikolojik Savaşta Medyanın Rolü!
Günümüzde iletişim teknolojisinin yaygınlaşması, özellikle de sosyal medya mecrasının etkin kullanımı, PHD’nin devrimcilere yönelik karşı-devrimci operasyonlarında daha etkili olmasına yol açmıştır. Özellikle kaynağı belirsiz sosyal medya hesaplarından yapılan “devrimci” içerikli paylaşımlarla gerçekler tersyüz edilmekte, yalan haberler yapılmakta, gerçeğin sadece bir kısmı ön plana çıkarılmakta ya da manipüle edilerek psikolojik savaş yürütülmekte ve böylelikle devrimci ve komünist hareket saflarında güvensizlik, bozgunculuk yaratılmak hedeflenmektedir.
Kontrgerilla, yalan ve iftira propagandasını birkaç bölüme ayırmaktadır: “Siyah propaganda; başka bir kaynaktan gelen kapalı bir propaganda türüdür. Yalan ve rivayetlerden istifade eder. Gerçek kaynağı bilinmez. Gri propaganda; hiçbir kaynak bildirmeyen propaganda türüdür. Rivayetlerden yararlanır, hiç yoktan ortaya çıkar, çabuk yayılır, doğruluğu araştırılmaz…” (Münir Güneri; Psikolojik Harbin Önemi ve Yöntemi, s. 10) Bu politika, hakim sınıfların hemen her ülkede başvurduğu hileli bir karşı-devrimci savaş yöntemidir. Yalan, iftira ve hayali haberlerin yayılması için özel olarak örgütlenen kurumlar yaratarak ya da kişiler kullanılarak halkın etkilenmesine çalışılır.
PHD, Türkiye’de düzene karşı olan kurum, kişi ve parti/örgütlere karşı, psikolojik savaşa son derece önem vermektedir. Örneğin, 1993 yılında çıkartılan “Psikolojik Savaş Genelgesi” bu gerçeğin somut bir ifadesidir. Elbette o zamandan bu yana bu “genelge” güncellenmiştir. Uzun olması pahasına genelgede belirlenen icra faaliyetlerinden birkaç bölümü aktarmak, bu konuda donanımlı olmak açısından yararlı olacaktır.
“b) Terör örgütleri lider kadrosunun yaptıkları açıklamalarının kamuoyuna yansımasının engellenmesi. İCRA KURULUŞU; Devlet, İçişleri, Adalet Bakanlığı, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM), Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü,
- c) Muhalif gazetecilerin örgütlerin lider kadrosuyla yaptığı röportajların kamuoyuna yansımasının engellenmesi. İCRA KURULUŞU: Devlet, İçişleri, Adalet Bakanlığı, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM), Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü,
- d) Örgüt içi toplantılarda lider kadronun birbiri aleyhinde yaptığı ve örgüt dokümanına yansıyan suçlamaların, devlet yanlısı basın-yayın organlarına sızdırılarak, kamuoyuna intikalinin sağlanması. İCRA KURULUŞU: İçişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, MİT Müsteşarlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü,
- e) Örgütlerin lider kadrosu hakkında yapılacak özel araştırmalar sonucu elde edilecek bulguların, fıkra, karikatür, şarkı türünden aşağılayıcı tarzda yayın yapılması. İCRA KURULUŞU: İçişleri Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı,
- d) Psikolog ve psikiyatristlerce örgüt lider kadrosunun ruh yapılarının tahlil edilmesi ve menfi yönlerinin kitle iletişim araçlarıyla kamuoyuna duyurulması, İCRA KURULUŞU: İçişleri Bakanlığı, YÖK Başkanlığı,
Genelgede psikolojik savaşın daha etkin bir tarzda yaşama geçirilmesi için iletişim araçlarına özel bir önem verilmiş, bunun yanında birçok yazara görev verilmesi ve TV’lerde programların yapılması kararlaştırılmıştır. Şimdiki durumda buna internet sitelerini ve sosyal medya hesaplarını dahil etmekte hiçbir sakınca yoktur:
“Yazılı basında röportaj, televizyon ve radyolarda açık oturum ve spot programların, Amerika’nın Sesi, Almanya’nın Sesi, BBC gibi Türkçe yayın yapan radyolarda yayınlanmasının sağlanması. İCRA KURULUŞU: Genelkurmay Başkanlığı. İçişleri ve Adalet Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı, TRT Genel Müdürlüğü, BYEGM, A.A Genel Müdürlüğü.”
“Kamuoyunu oluşturan basın-yayın kuruluşlarının sahipleri ve personelinin PKK terör örgütüne destek sağlayan kişi ve kuruluşları hedef alan yayın yapmaları konusunda çalışma yapılması. İCRA KURULUŞU: Devlet ve İçişleri Bakanlığı, BYEGM, A.A Genel Müdürlüğü.”
“Gazete yazarlarının ‘devletin kararlı olduğu ve teröristin devlete sığınmaktan başka çarelerinin olmadığı’ temasını işleyen yazıların çıkartılması. İCRA KURULUŞU: İçişleri Bakanlığı, BYEGM, AA Genel Müdürlüğü.”
“Siyasi parti ve lider kadrolarının, yıkıcı ve bölücü faaliyetlere karşı oldukları kamuoyuna, radyo, televizyon ve basın organları vasıtasıyla yansıtmaları ve bu konuda ortak bir beyan ve bildirinin yayınlanmasının sağlanması. İCRA KURULUŞU: Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı.” (Kaynak: TC İçişleri Bakanlığı Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı/Ankara, Say’: B050HİD0000073/35, 15/07/1993, Konu: Aydınlatma Faaliyetleri Uygulama Amiri No: 4, B. Mehmet Gazioğlu/İçişleri Bakanı)
Şimdiki durumda bu kuruluşlara sosyal medya mecrasının da dahil edilmiş olduğunu tahmin etmek zor değildir. Bu kuruluşların ilerici, devrimci ve komünist harekete karşı yürüttüğü, her türlü iftira ve yalana dayanan kirli savaşın psikolojik yönlendirme merkezleri ile daha etkin bir tarzda sürdürülmesinin boyutlarını ortaya koymaktadır. Faşizm, bütün aygıtlarıyla halkı kazanmaya ve yanlış bilgilerle yönlendirmeye çalışmaktadır.
Faşizmin PHD aracılığıyla yürüttüğü bu psikolojik savaşın stratejik hedefinde devrimci ve komünist hareketin halk kitleleriyle buluşmasını engellemek vardır. Özellikle devrimci ve komünist hareketin kitlelerle buluşmanın somut bir gelişme eğilimine karşılık geldiği her anda bu tür manipülatif haberler devreye sokulmakta ve psikolojik savaş hızla yaşama geçirilmektedir. Bilinir ki, toplumdan ve toplumsal mücadeleden soyutlanmış, politik mücadeleden koparak kendi içine dönen her siyasal güç ölmeye mahkumdur. Yılların deneyimlerine sahip faşist devlet, devrimci ve komünist hareketi mümkünse yok etmeyi, yapamıyorsa kabul edilebilir bir seviyede tutmayı amaçlamaktadır, bunun için de en etkili araçlarından biri saydıklarımızdır.
Son süreçte birçok devrimci harekete yönelik devreye sokulan özellikle de kaynağı belli olmayan ya da şaibeli hesaplardan ve Psikolojik Harp Dairesi’ne yakın olduğu bilinen haber sitelerinden yapılan haberler tam da bu psikolojik savaşa uygun örneklerdir.
Yukarıda saydığımız ve saymadığımız onlarca yöntemle yürütülen psikolojik savaşa karşı başarı kazanmak elbette mümkündür. Bunun için, öncelikle bu yöntemleri iyi bir şekilde inceleyip öğrenmek, sıkı bir örgüt disiplini etrafında irade birliğini sağlamak gerekir. Boş bırakılan her nokta, psikolojik savaş yöntemlerinin başarı zeminini oluşturur. Ancak elbette sıkı bir disiplin yetmez, ideolojik olarak da doğrularla-yanlışları, bize ait olanla düşmanın yönlendirmesini vs. ayırt edebilecek yetkinlikte olmak gerekir. Düşman tüm alanlarda olduğu gibi bu alanda da yenilmez değildir; sadece onu gözde büyütmeden ciddiye almak gerekir.