Lübnan’daki gelişmeler bu aralar dünya gündemini meşgul eden önemli konular arasında. Ülkede uzun bir süredir ekonomik krizle boğuşan halk, iletişim alanında dayatılan yeni vergilerle birlikte sokaklara aktı. 17 Ekim’de başlayan protestolar halen devam ediyor.
Özellikle Beyrut’ta kentin farklı bölgelerinde eylemler yapan, caddeleri trafiğe kapatan kitle hükümeti istifaya çağırıyor ve “Devrim” sloganları atıyor.
Lübnan’da bulunan Newroz Kültür Derneği ile ülkedeki isyan dalgasından önce gerçekleştirdiğimiz aşağıdaki söyleşi, son sürece direkt değinide bulanamasa da Lübnan’daki genel duruma ve bunun içinde de kadınların durumuna parmak basarak isyan dalgasının anlaşılmasına ışık tutar nitelikte.
– Bize kurumunuzu tanıtabilir misiniz? Newroz Derneği ne zaman kuruldu ve neler yapıyor?
– Newroz Sosyal ve Kültürel Derneği, 2014 yılında oluşturuldu. Derneğimiz Lübnan’da resmi bir kurumdur ve birçok sosyal, kültürel ve politik çalışma yürütmektedir. Farklı partiler ve örgütlerle de ortak çalışmalar yürütüyoruz. Ancak dernek çalışmalarının esasını kadın faaliyeti oluşturuyor. Bu nedenle “Kadın Haklarını Savunma Topluluğu’nun” bir parçasıyız.
Bu topluluk, Lübnan, Filistin ve Kürt kadın kurumlarından oluşan bir şemsiye platformdur ve 140 tane kurum yer alıyor içinde…Genel olarak da Lübnan’da kadın çalışmaları güçlü bir şekilde yürütülmektedir. Rojava Devrimi süresince birçok kadın sokaklara çıktı ve dayanışma gösterdiler. Konsolosluk, Birleşmiş Milletler ve Parlamento binaları önünde sayısız miting ve yürüyüşler gerçekleştirildi. Biz de bu çalışmaların başını çeken kurumlardan birisi olduk.
– Biraz da Lübnan’daki genel durumu anlatabilir misiniz?
– Lübnan toplumu oldukça komplike bir toplum. Ortadoğu’nun en karma toplumuna sahip diyebiliriz. Yaklaşık 18 farklı dini grup var ve etnik olarak da çok çeşitlilikten bahsedebiliriz. Ancak bütün dini ve politik grupların parçalanmış olması bu mozaik içinde bir olumsuzluktur. Bütün bu kesimleri bir araya getirip, ortaklaştırmak hiç kolay değil.
Mevcut ekonomik durum çok kötü ve toplumsal olarak bu konuda bir huzursuzluk var, ancak her kesim kendi inancını yaşayabildiği için ciddi bir değişimden veya devrimden de ürküyorlar. Bu çelişkiler çatışmakta, ancak ekonomik bunalım halkı sokaklara çıkmaya zorluyor.
– Bu tablo içinde kadınların durumu nedir?
– Her yerde olduğu gibi Lübnan’da da yaşam koşulları kadınlar için çok daha zor. Örneğin hala çocuk yaşta evlendirmeler söz konusu. 13-15 yaşında çocuklar evlendiriliyor ve buna karşı ciddi bir müdahale yok hükümet tarafından. Din gerçekliğine ve geleneklere siyasetten daha fazla önem veriliyor. Politikacılar bu meseleleri dile getirmiyorlar. Buna benzer meselelerin kitlelere ve camiilere ait olduğu savunuluyor. Buna karşı, yani esasen bu bölünmüşlüğe karşı bütünlüklü bir toplum şeklini yakalamak için yoğun kitle çalışmaları yürütüyoruz.
Kadın mücadelesi çok eskiye dayanıyor!
– Genel olarak dünya çapında kadın mücadelesinin güçlendiğini görebiliyoruz. Lübnan’da kadın mücadelesinin genel durumuna dair bilgi verebilir misiniz?
– Lübnan’da kadın mücadelesi esasen 1940’larda filizlenmeye başlamış. Kadınlar o yıllarda fazlasıyla emek verip, bedeller ödediler. 1952 yılında kadınlar oy kullanma hakkı kazandı, ki o süreçlerde Ortadoğu’nun çoğu bölgesinde bu hak henüz tanınmamıştı. Geçmişten bugüne dek yürütülen kadın mücadelesinden birçok ders alabilir, birçok şey öğrenebiliriz. Lübnan’da birçok dini kesim ve ayrışım olmasına rağmen, kadınlar arası dayanışma güçlü demek abartı olmayacaktır.
Ama bu güçlü dayanışma ve çalışmaya rağmen parlamentoda yer alan kadın sayısı oldukça az. Ki varolan kadınlar da ya babalarından ya da ölen eşlerinden devraldılar siyasi çalışmaları. Kadınlar parlamentoda temsil edilmiyorlar.
Biz buna karşı da çalışmalar yürüttük ve hala yürütüyoruz. Bu yılki seçimlerde aralarında benim de yer aldığım toplam 99 kadın aday vardı, ancak bu sayı içerisinden yalnızca 6 kadın seçilebildi.
Seçim süresince kadınlar sürekli engellerle karşılaştılar. Örneğin televizyon programlarına çıkartılmadılar, davet edilmediler veya engellendiler. Buna karşı kadın örgütleri, kadın adaylarla dayanışma içinde oldular.
Seçilen 6 kadın milletvekili farklı dini inançlara sahipler ancak aralarında kadın çalışmaları söz konusu olduğunda ciddi bir ilişki var ve bu bize umut ve de güç veriyor.
Parlamento içinde daha fazla kadın yer alırsa, mutlaka bir etki yaratabileceğimize inanıyoruz. Demokratik kitle çalışmalarımızı esas alıyoruz, ancak siyasi arenada da bulunmamız gerektiğine inanıyoruz.
Kapanmayan yara: Mültecilik!
– Ortadoğu’da emperyalist güçlerin hakimiyetinde süren ve bitmeyen, hatta artırılan savaş ve zulüm halkları göçe zorlamaktadır. Lübnan da bu göç seli içinde mültecilerin sığındıkları bir ülke oldu. Mültecilerin yaşam koşulları nasıl burada ve siz dernek olarak bu konuda çalışmalar yürütüyor musunuz?
– Lübnan’da çok sayıda mülteci yaşıyor ve mültecilerin çoğunluğu Filistin ve Suriye’den göç etmişler. Mültecilerle de dayanışma içindeyiz ve onların çalışmalarını da destekliyoruz. Filistinlilerin Lübnan’da çalışma izni için yürütülen kampanyada yer aldık. Birçok alanda ciddi engellerle karşılaşıyor mülteciler.
Özellikle Filistinli mülteciler çok ağır ve zor yaşam koşulları içinde hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Yaklaşık 5000 mülteciden bahsediyoruz. Onların koşullarını düzeltmek için ciddi çalışmalara ihtiyaç var.
Yerli halkın geri endişeleri de ayrı bir mücadele alanı. Mültecilerin çoğunluğunun Müslümanlardan oluşması Lübnanlıları endişelendiriyor. Diğer yandan kısıtlı olan iş olanaklarının daha fazla azalacağından da korkuyorlar. Bu da mültecilere karşı ırkçı saldırıların artmasına neden oluyor. Diğer yandan Birleşmiş Milletler de yeterli bütçeye sahip olmadıklarını ve Lübnan’ın mülteci sorununu kendisi çözmesi gerektiğini ifade etti.
Kadınlar haksız savaşları ve zulmü durdurabilir!
– Rojava Devrimi, işgal girişimleri ve kadın mücadelesine dair neler söyleyebilirsiniz? Lübnan halkı içinde nasıl bir etki yarattı?
– Rojava devrimi burada da yankı buldu. Genel olarak rejim yanlısı kesimin de büyük olmasından dolayı toplumun bir bölümü bu süreçte taraf belirlemekte çekimser kaldı. Devletin açıklamaları sürekli tarafsız bir karakterde oldu. Ki daha bir süre önce Lübnan’ın 100. kurtuluş yıldönümü kutlamasında başbakan “Türk barbarlığından kurtulduk” diye bir açıklama yapmıştı. Diğer yandan Hizbullah da çetelere karşı destek için rejime 10.000 kişilik askeri güç yolladı ve birçok kayıp verdi.
Bu da toplumda tepkiye yol açtı. Buna rağmen Rojava Devrimi ve Kobane süreci yoğun ilgi gördü ve biz de Newroz Derneği olarak basın tarafından çok ilgi gördük. Özellikle Kobane ve Afrin direnişinde kitleler sokaklara döküldü.
Lübnan Komünist Partisi de dahil olmak üzere birçok devrimci, ilerici ve demokratik parti ve örgüt eylemlere destek sundu. Rojava’ya olan sempati artmaya başladı, ancak koalisyon güçleri de dahil olunca durum biraz değişmeye başladı. Kürtlere yönelik eleştiriler çoğaldı ve farklı tartışmalar yürütülmeye başlandı.
Kadınlar ise genel olarak beklediğimizden fazla ilgi gösterdiler. Özellikle kadının ordulaşıp DAİŞ vahşetine karşı savaşması Lübnanlı kadınlar için çok etkileyiciydi. Lübnanlı kadınlar bize o süreçlerde sürekli sorular sorup, oradaki örgütlenmeyi öğrenip anlamaya çalışıyorlardı. Biz de onlara bunun bir tarihinin olduğunu ve bir gecede gökten düşen bir şey olmadığını anlatıyorduk.
Dört parça Kürdistan’da verilen direnişlerin, her biri birer önder olan Kemal Pir’lerden Sakine Cansız’lara kadar uzanan bir tarihin ve mücadelenin ürünü olduğunu anlatmaya çalıştık. Kürtlerin özgür olmasının, Ortadoğu’nun özgürlüğü anlamına geldiğini anlatmaya çalıştık.
Kadınlar tarafından gösterilen bu yoğun ilgi sonrasında çeşitli delegasyonlardan oluşan bir heyetle Afrin’e gittik. Filistinli ve Lübnanlı kadınların da yer aldığı 10 kişilik bir grup ile Afrin direnişi süresince Kongre Star’ın organizesiyle Afrin merkezine gittik ve orada bir hafta kaldık. Amacımız oradaki Kürt kadınlarıyla dayanışma içinde olup Türkiye’ye bir mesaj vermekti.
Farklı uluslardan kadınlar Kürt kadınlarının mücadelesiyle dayanışma içinde oldular. Afrin’den dönmek istediğimizde TC sivil araçlara saldırıyordu ve bu nedenle oradan bir süre çıkamadık. Türkiye’nin sivilleri hedeflediğine tüm heyet olarak tanık olduk. Lübnan’ın resmi bir televizyon kanalının aracıyla oradan güvenli bir şekilde çıkabildik. Bu hepimiz için unutulmaz bir tecrübe oldu ve Rojava’da kadınların yürüttüğü mücadeleyi daha iyi anlamamızı sağladı.
– Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
– Kadınların olmadığı yerlerde neler olduğunu hepimiz görüyoruz. Kadınlar olarak haksız savaşları ve zulmü durdurabiliriz. Bunun için de daha fazla birlik olmamız gerekiyor.
– Açıklamalarınız için teşekkür ederiz.
– Ben teşekkür ederim.