Van Barosu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Van Şubesi ve Van Tutuklu Aileleri ile Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği (Van TUHAY-DER), Serhat ve Karadeniz’de bulunan hapishane raporunu Van Borusu Tahir Elçi Konferans Salonu’nda açıkladı.
Açıklanan raporda, Van F, Van Yüksek Güvenlikli, Van T Tipi, Patnos L Tipi, Ahlat T Tipi, Bayburt M, Rize Kalkandere L ve Trabzon Beşikdüzü T Tipi Kapalı Hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri yer aldı.
‘Tedaviye ulaşma imkanı kısıtlaması yaşam hakkı ihlalidir’
Raporu okuyan ÖHD Van Şube üyesi Ersin Biricik, yaşanan hak ihlallerin başında hastane sevklerinin geç yapılması ve zorla muayene dayatmalarından dolayı tutsakların tedavi olmadan geri gönderildiğini söyledi. Hasta tutsakların tedavi koşullarının olmadığını işaret eden Biricik, “Hapishane koşullarında kalamayacak kadar ağır hasta olan mahpusların hapishanede tutulmaya devam edilmesi, tedaviye ulaşmanın önündeki engeller, ulusal mevzuata ve uluslararası sözleşmelere aykırı olup, tıbbi tedaviye ulaşma imkanı kısıtlandığından yaşam hakkı ihlaline yol açılmaktadır” dedi.
‘Haberleşme hakkı ihlal ediliyor’
Hapishanede yapılan görüşmeler sonucunda tutsaklara 3 ile 10 kitap arasında kota tanındığını ve birçok hapishanede de Kürtçe kitap ve mektupların tercüman olmadığı gerekçesi ile verilmediğine dikkat çeken Biricik, “Bu husus mahpusların eğitim ve haberleşme özgürlüğünün ihlali anlamı taşıyor. Yine hapishanelerin tamamında yasal olarak günlük yayınlanan ‘Yeni Yaşam, Evrensel, BirGün’ gibi gazetelerin verilmediği ve yine ulusal bazda yayın yapan muhalif TV kanallara izin verilmiyor. Özellikle yaşanan ekonomik krizden dolayı son 6 ayda posta ve telefon ücretlerine 3 defa zam yapıldığından kaynaklı mahpusların aileleri ve dış dünya ile iletişim kurmakta zorlandıkları tarafımıza aktarılmıştır. Hapishane idareleri mahpusların iletişimini sağlamakla yükümlüdür aksi taktirde bu durum mahpusların haberleşme haklarının ihlal anlamına gelmektedir” diye belirtti.
‘Özel eşya ve kitaplara da el konuluyor’
Hapishanelerde spor, atölye, öğretici kurs veya başkaca faaliyetler ile havalandırma gibi ortak aktivitelerin yapılmadığını vurgulayan Biricik, tutsakların ağır bir tecrit altında olduklarını ve sosyalleşme imkanlarının tamamen ellerinden alındığını belirtti.
Ortak sohbet ve spor hakkının engellenmesiyle tecridin daha da derinleştirildiğinin altını çizen Biricik, “Tutsakların dış dünya ile olan ilişkileri neredeyse tamamen kesilmiş. Hapishanelerde tecrit çok yoğun olarak yaşanmaktadır. Tecrit uygulaması, İHAM tarafından kişinin bedensel veya ruhsal sağlığı üzerindeki etkileri gibi kriterlere bağlı olarak insanlık dışı veya onur kırıcı muamele kapsamında değerlendirilmektedir. Birçok hapishanede ayda bir ve haftada bir olmak üzere koğuş aramalarının olduğu, yapılan koğuş aramalarının amacı dışına çıktığı ve yasaklı bir şey arama amacından ziyade tutsakları rahatsız etmek amaçlı bir çalışma yürütülüyor. Koğuş aramalarında mahpuslara askeri nizamın dayatıldığı, mahpuslara ait özel eşya ve kitaplara da el konuluyor” diye konuştu.
‘Pişmanlık dayatması yapılıyor’
Ceza infaz süresini bitirmesine rağmen bazı hapishanelerde “koşullu salıverilme” döneminde olan tutsakların Hapishane İdare ve Gözlem Kurulu tarafında gerekçesiz kararlarla tahliyelerin engellendiğini kaydeden Biricik, 30 yıllık tutsaklar başta olmak üzere birçok tutsağa “pişmanlık” dayatılmak istendiğini aktardı.
Biricik, “Tutsaklara pişmanlık dayatması yapılarak, ‘PKK yi terör örgütü olarak görüyor musun? ‘Dışarı çıkınca evlenecek misin? HDP hakkında ne düşünüyorsun?’ gibi subjektif sorular sorularak koşullu salıverilme haklarından yararlanamıyor. Hukuka aykırı olan ‘Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik’ ile hapishane idarelerinin mahpuslara karşı sınırsız yetkiyle donatılarak keyfi kararlar alabileceği uygulamalar gerçekleştirilmektedir” ifadelerini kullandı.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridin sonlandırılması talebiyle hapishanelerde başlatılan açlık grevi ve boykot eylemlerini hatırlatan Biricik, şunları kaydetti: “Tutsakların talebi, Abdullah Öcalan üzerindeki hukuka aykırı tecridin son bulması, Öcalan’ın ailesi ve avukatları ile görüşmesinin sağlanmasıdır. Tamamen ifade özgürlüğü kapsamında kalan bu eylemsellik, hapishane idareleri tarafından mahpuslara dönük disiplin cezaları uygulanmaktadır. Bu durum ifade özgürlüğüne müdahale anlamına gelmektedir. Bu sebeple mahpuslar daha fazla hak ihlaline uğramadan; herhangi bir yaşam hakkı ihlali olmadan Abdullah Öcalan’a uygulanan hukuka aykırı tecridin kaldırılması gerekmektedir. Devlet, anayasa ve kanunlarda kendisine yüklenen yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getirmeli, mahpuslara yönelik uygulanan hak ihlallerine son vermelidir. Tüm bu hukuksuzlukların bir an önce kaldırılması için ilgili yerlere sesleniyor ve söz konusu yaşanan hak ihlallerine son verilmesi çağrısında bulunuyoruz.” (MA)