Kamu okullarında son yıllarda öğrenci kayıtları için velilerden ‘bağış’ adı altında belli bir ücret isteniyor. Bu rakam, okulun bulunduğu bölgeye göre değişiklik gösteriyor. Velilere ve eğitimcilere göre istenen bağışların sebebi devletin ödenek vermemesi.
Gazete Duvar’dan Pelin Akdemir’in haberin haberine göre, Bostancı’da bir okul için 60 bin lira kayıt parası istendiğini anlatan bir öğrenci velisi, kendi çocuğunu kayıt ettirirken okulunun bulunduğu muhite dikkat ettiğini ifade ediyor.
Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul da konuyla ilgili, “Okulların niteliklerini birbirinden farklılaştırarak öğrencileri ve velileri acımasız bir yarışın içine sokuyorlar” diyor.
Bakan ‘Bağış yapılabilir’ dedi
Eski Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, geçen yıl ağustos ayında yaptığı açıklamada, “Bir veli isterse okulun güçlenmesi için okul aile birliğine bağış yapabilir ama kayıtla kesinlikle ilişkilendirilmeyecek” demişti. Son yıllarda öğrenci kayıtlarında ‘bağış’ adı altında idare ve okul aile birliği tarafından belirlenen bir tutar isteniyor. Velilerin aktardığına göre, birinci sınıf öğrencilerin kayıtlarında, okulun konumuna göre 20 bin ile 60 bin lira arası bağış istendi. İstenen ücretlerin farklı olmasının sebebi olarak, öğrencinin ikamet adresine kayıt yaptırıp yaptırmadığı, okulun bulunduğu bölgedeki velilerin ekonomik durumu, öğretmen seçimi gibi faktörler gösteriliyor. Bazı okullarda ise ‘bağış’ istenmeden, kurayla öğretmen seçimi yapılarak öğrenci kayıtları alınıyor.
‘Bağış alınmasının sebebi, devlet ödeneğinin yetersizliği’
İkamet adresine kayıt yaptırılan öğrencilerin velilerinden daha az ücret istenirken, ikamet dışında kalan bir okula kayıt yaptırılan öğrencilerin velilerinden daha fazla isteniyor. Okulun bulunduğu konumda yaşayan velilerin ekonomik durumunun daha iyi olması da daha fazla ücret istenmesine neden oluyor. Çocuğunu çevresinden duyduğu bir öğretmenin sınıfına kaydettirmek isteyen veliden de öğretmen seçimi için ayrıca bir ücret talep ediliyor.
İdare ve okul aile birlikleri, istenen bağışları okulun temizlik personeli, güvenlik personeli, kırtasiye ihtiyaçları ve okulun genel bakımı için kullanıyor. İdare ve okul aile birlikleri, bağışı, devletin okullara gönderdiği ödeneğin yeterli olmaması nedeniyle aldıklarını iddia ediyor.
‘Veli profili, okulları sınıfsal olarak da ayırıyor’
Veli Zeynep Birben, bir okulda veliye, “20 bin lira bağış yapabilirsiniz” denildiğini anlatıyor. Birben, geçen sene yaşadıkları olayı, “Okul müdürümüz geç geldiği için bağış toplayamamıştı. Geldikten sonra bütün velilerden 2 bin 500’er lira aldı. İkinci sınıflardan aidat istemişti. Veliler vermeyince, ikinci sınıfların bulunduğu katı temizlememişti” sözleriyle aktarıyor.
İsmini vermek istemeyen bir veli ve okul aile birliği üyesi, okula olan talebe göre istenen ‘bağış’ miktarının değiştiğini söylüyor. Okul aile birliklerinin ‘bağış’ istemek zorunda kaldığını aktaran veli, “Bostancı’daki bir okulun 60 bin lira istediğini duyduk. Devlet, sadece bir temizlik personelinin masraflarını karşılıyor. Okulun temizliği, güvenliği için daha fazla personele ihtiyaç var. Bu personelin gideri için de velilerden bağış toplanıyor. Her şey devletin okullara ödenek göndermemesinden kaynaklanıyor” diyor.
Veli, CİMER üzerinden yapılan şikayetler nedeniyle denetim geçiren okullarda ise idarecinin başka bir okula gönderildiğini aktarıyor ve devam ediyor: “Sosyo-ekonomik yapısı düşük olan bölgelerde bağış olmadığı için okullar bakımsız, hijyenden yoksun ve güvensiz oluyor. İyi okullar, velilerden alınan bağışlarla bakımı yapılmış okullar oluyor. Ben de kızımı kaydettirirken okulun veli profiline baktım. Kadıköy’deki bir okulla Ümraniye’deki okulun sınıfsal farkı ortaya çıkıyor. Bu durum öğretmenin performansını da etkiler.”
‘Bakanlık bu durumu teşvik eden politikalar içerisinde’
Veli Derneği Bursa Şubesi Başkanı Barış Dinga, alınan bağışların son 10 yıldır iktidarın eğitim politikasının bir parçası haline geldiğini söylüyor.
Okullara temizlik personeli, güvenlik, kırtasiye malzemelerinin temini için ödenek aktarılmadığı için idare ve okul aile birliklerinin ‘bağış’ almaya mecbur bırakıldığını söyleyen Dinga, şöyle konuşuyor: “İktidarın, eğitim alanında uyguladığı politikalar özelleştirme ve dinselleştirme. Çocukların tarikat ve cemaatlere bırakılması, okulların imam hatiplere çevrilmesi sonucunda velilerin de çok seçeneği kalmadı. Ya özel okullara çocuklarını verecekler ya da kurtarılmış olarak gördükleri kamu okullarını tercih edecekler. Okul tercihi konusunda fazla bir alternatif kalmıyor. ‘Bağış’ alınması da eğitimdeki dinselleşme ve eğitimin ticarileşmesiyle alakalı.”
Bağışların eğitimin piyasa düzenine açılmasına ve parayla alınıp satılan bir metaya çevirmesine sebep olduğunu ifade eden Dinga, “Öğretmenler tezgâhtara, öğrenciler müşteriye dönüştürülüyor. Bu bir yerden sonra eğitimin tamamen özelleştirilmesine neden olacak. İnsanlar para vermeye alışacak, durum meşrulaştırılacak. Burada bilinçli bir tercih var. Var olan yetersizlikten ziyade, bilinçli bir eğitim politikası haline dönüştürülüyor. Milli Eğitim Bakanlığı, bırakın buna karşı bir tedbir almayı, bunu teşvik eden politikalar içerisinde” diyor.
‘Özel okul gibi ticarileşmeye açık kamu okulları doğdu’
Eğitim-Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye anonim şirket gibi yönetilmeli” sözünü hatırlatarak, bu cümlenin eğitim alanında kayıtta alınan yüklü miktarda para ve okulda kimi hizmetlerin fiyatlandırılması ile hayata geçirildiğini belirtiliyor. Kantinlerin, lojmanların, sosyal konutların, öğretmen evlerinin özelleştirildiğini aktaran Kurul, “Hem eğitim hem de sağlık alanında ‘parayı veren düdüğü çalar’ anlayışı egemen. Eğitimin özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesi öylesine yaygınlaştı ki kamu okulları da piyasa dinamiklerinin içine çekilerek özelleştirme pratiklerinin parçası haline geldi. Özel okullar ve kamu okulları ayrımı birbirini de etkileyerek özel okul gibi ticarileşmeye açık kamu okulları doğdu. Kamu okulları, tüm çocuklar için eşdeğer nitelikli ve demokratik bir eğitim vermekten hızla uzaklaşıyor” diyor.
‘Velileri acımasız bir yarışın içine sokuyorlar’
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ‘kayıt parası’ yerine ‘bağış’ diyerek isteğe bağlı bir süreç olduğu algısını yaymaya çalıştığını söyleyen Kurul, “Okulların niteliklerini birbirinden farklılaştırarak öğrencileri ve velileri acımasız bir yarışın içine sokuyorlar. Veliler, çocukları için iyi bir okul arayışı içinde bağış ödemeye zorlanıyor” diye konuşuyor.
Kurul, ortaya çıkan eğitimde fırsat eşitsizliğini şöyle aktarıyor: “Okullar arasında eğitimin niteliği, okula gelen öğrencilerin kültürel ve ekonomik sermayesi bakımından farklılıklar var. Bunun çeşitli nedenleri var; yaşadığımız kentlerde yoksul mahalleler ile zengin mahalleler, bölgeler kapitalizme uygun biçimde toplumsal sınıfsal olarak birbirinden ayrıştı. Zengin bölgelerde daha çok özel okul, daha güçlü eğitim veren devlet okulları ortaya çıktı. Bu okulların öğrencileri, hatta öğretmenleri de birbirinden farklı nitelikler taşıyor. Kayıt parasının yüksek düzeyde istenildiği devlet okulları, velilerin eğitsel, kültürel ve ekonomik sermayelerinin daha yüksek olduğu okullar. Bu okullarda merkezi sınavlarda öğrencilerin başarısı da daha yüksek. Başarıyı etkileyen çok sayıda etken var. Veliler kağıt üzerinde mahalle değişiklikleri yaparak başka bir semtteki okula çocuğunu neden yüksek bağış talebi ile kayıt yaptırmak istesin ki?”