İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi Hapishaneler Komisyonu, İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan hapishanelerde yaşanan hak ihlallerini içeren 2022 yılına ait “İç Anadolu Bölgesi Raporu’nu” dernek binasında düzenlediği toplantıyla kamuoyuyla paylaştı.
Raporu, İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Nuray Çevirmen, İHD Ankara Şube Hapishaneler Komisyonu Üyesi avukat Ümit Can Akbulut ve Avukat Mahir Uslu açıkladı.
Rapor, İHD Ankara Şubesi’ne doğrudan gelen başvurular, avukatların hapishanelere yaptıkları ziyaretler, tutukluların gönderdiği mektuplar ve aileleriyle yaptıkları görüşmelerden derlenen ihlaller sonucunda hazırlandı. Rapora göre, 2022 yılı içerisinde hapishanelerde en az 78 tutuklu yaşamını yitirdi.
36 tutuklunun hastalıkları nedeniyle vefat ettiğinin belirtildiği raporda, hasta tutuklular içerisinde birinin 70 yaş üzeri ve 4 tutuklunun da 80 yaş üzerinde olduğunu vurgulandı. 6 hasta tutuklunun da ölmeden çok kısa süre önce tahliye edildikleri, 1 tutuklunun ölüm nedeninin bilmediği, 16 tutuklunun intihara sürüklendiğinin vurgulanarak, bu tutuklulardan 2 tanesinin 17 yaşında çocuk, 2’sinin kadın olmak üzere 25 tutuklu şüpheli şekilde yaşamını yitirdiği bilgisi paylaşıldı.
Açlık grevleri
Türkiye hapishanelerinde yaşanan hak ihlallerinin sonlandırılması ve adil yargılanma talepleri nedeniyle Sibel Balaç’ın Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’nde 19 Aralık 2021 tarihinde ölüm orucuna başladığı, ölüm orucunun 298’inci gününde infaz erteleme kararı verildiği ve 12 Ekim 2022’de tahliye edildiğinin aktarıldığı raporda, Çorum/Sungurlu T Tipi, Afyon 1 Nolu T Tipi, Bafra T Tipi, Bolu F Tipi, Ereğli Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi’nde açlık grevi eylemlerinin yapıldığına dikkat çekildi.
Sağlık hakkı
Hapishanelerde en az 651’i ağır olmak üzere en az bin 517 hasta tutuklunun bulunduğuna dikkat çekilen raporda, İç Anadolu Bölgesi hapishanelerinde en az 150 tutuklunun sağlık hakkının ihlal edildiği vurgulandı. Hak ihlallerinden bazıları şu şekilde: “Tek kişilik bölmeli nakil araçları ile hastane sevkleri yapılmaktadır. Bu durum özellikle astım, epilepsi ve ağır hastaları olumsuz etkilemekte, risk teşkil etmektedir. Adli Tıp Kurumu tarafından, tam teşekküllü hastane ve üniversite hastaneleri tarafından ‘hapishanede kalamaz raporları’ kabul edilmemiş ve ağır hasta mahpusların infazların infazları ertelenmemiştir. ATK bu kararlarda tıbbi ve etik ilkelerin dışında politik karar süreci yürütmektedir. Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde yüzde 85 engelli olan ve ağır MS hastası olan bir kadın mahpus cezaevinde kalabilir raporu verilerek Sincan Kampüs hastanesinde tutulmaktadır.”
İşkence ve kötü muamele
Geçtiğimiz yıl İç Anadolu Bölgesi’nde en az 73 tutuklunun işkence veya kötü muameleye maruz kaldığının altı çizilen raporda “Adalet Bakanlığı’nın bu konudaki verileri paylaşmaması, hapishanelerle haberleşmenin sürekli olarak engellenmesi, haberleşmenin sıkı bir biçimde denetlenmesi, özellikle taşra hapishanelerinden haber alma konusunda yaşanan güçlükler, adli mahpusların yaşadıklarını basına, yetkili makamlara ve insan hakları örgütlerine (çoğunlukla) iletmemesi nedeniyle işkence ve kötü muameleye maruz kalan mahpus sayısının belirtilen sayının çok üzerinde olduğunu ortaya çıkarmaktadır” diye belirtildi.
Sevk ve sürgünler
En yoğun hak ihlallerinin yaşandığı başlıklardan birinin sevkler olduğuna dikkat çekilen raporda sevklerden çok kısa süre önce tutukluların bilgilendirildiği ve bazen hiç haber verilmeden sevklerin gerçekleştiği belirtildi. Sevk olan tutukluların eşyalarının kendisine teslim edilmediği, sevk sırasında tutukluların çıplak aramaya maruz bırakıldığı belirtildi.
Sonuç ve öneriler
Raporda yer alan sonuç ve öneriler şöyle: “Ulusal ve uluslararası insan hakları hukukunda; mahpusların hakları ile ilgili oldukça gelişmiş standartlar olmasına karşın mahpuslar ilgili hakları ve düzenlemeleri doğrudan kullanamamakta, tutuldukları yerlerde bulunan yetkililer aracılığı ile ancak kullanabilmektedir. Yetkililer, hapishane müdürleri, kaynağını uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve Anayasa’dan alan yasal düzenlemelere aykırı işlemler ve uygulamalar yapmaktadır.
Bu durum mahpuslarda, ailelerinde, avukatlarında ve insan hakları örgütlerinde hapishane sistemine ilişkin ciddi güvensizlikler oluşturmaktadır. Bir bütün olarak bu saptamalar, hapis cezalarının infazında özgürlüğünden yoksun bırakılmanın kendi başına yeterli bir ceza olduğu gerçeğinin göz ardı edildiği ve gerek hapishanenin fiziksel koşulları ve gerekse uygulanan rejimin, çekilmekte olan cezanın şiddetini daha da arttırdığını göstermektedir. Mahpusluğun bu “ağırlaştırılmış” koşullarını etkin biçimde denetleyecek bir mekanizma bulunmamaktadır. Mahpusun avukat görüşü, arkadaş görüşü ve aile görüşlerinden mahrum bırakılması, yine dışarıyla iletişim bağı olan telefon, faks ve mektup hakkının engellenmesi gibi uygulamalar insanlık onuruna aykırı uygulamalardır. Mahpusun işkence ve onur kırıcı ceza işlemlerine maruz bırakılması demektir.
* BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 10. maddesinde açık bir şekilde ‘Özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişiler insani muamele ve insanın doğuştan kazandığı insan onuruna saygılı davranış görme hakkına sahiptir’ denilmektedir. Yine BM Mahpusların Islahı İçin Temel Prensiplerin 1. maddesinde; “Bütün mahpuslara doğuştan sahip oldukları insanlık onurunun ve değerin gerektirdiği saygıyla muamele yapılır” denilmektedir. Oysa İç Anadolu Bölgesindeki cezaevlerinde insanlık onuruna yakışır muamele yapılmamakta ve mahpuslar şiddet, hakaret ve kötü muameleye ve hak ihlallerine maruz kalmakta, hasta olanların tedavileri aksatılmakta, iletişim ve bilgi edinme hakları engellenmektedir.
* Cezaevlerinde son dönemlerde artış gösteren işkence-darp vakalarına son verilmeli, sorumlu olan kişiler hakkında soruşturma açılmalı ve cezai yaptırımlar uygulanmalıdır. Mahpuslara yapılan işkence, onur kırıcı ve kötü muameleler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile yasaklanmıştır.
* Hapishanelere bağımsız sağlık kurumlarının girmesine ve inceleme yapmasına izin verilmelidir. Hapishanelerin denetiminde başta meslek kuruluşları ve insan hakları örgütleri olmak üzere ilgili kuruluşların yer alacakları şekilde yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
* Hakkında yasaklama, toplatma kararı olmayan gazetelerin hapishanelere alınmasının önündeki engeller kaldırılmalı ve temini sağlanarak gazeteler mahpuslara verilmelidir.
* Ailelerinden uzakta olan mahpusların, maddi koşullar ve hastalıklar nedeniyle gelemeyen ailelerine yakın cezaevlerine nakil talepleri kabul edilmelidir.
* Cezaevlerinde meydana gelen intihar vakalarının önüne geçmek için mahpusları ruh ve bedensel bütünlüklerine yönelik tehditler ortadan kaldırılmalı, insan onuruna yaraşır uygulamalar geliştirilmelidir. Gerekli önlemi almayan ve etkisi olan kişiler varsa etkin soruşturmalar yapılmalı ve yaptırımlar uygulanmalıdır.
* Yeterli ve sağlıklı beslenmek temel insan hakkıdır. Sağlık sorunları olan mahpuslar, doktorlarca reçete edilmiş yiyecekleri alma hakkına sahiptirler. Cezaevi idareleri tarafından hasta tutuklu veya hükümlülere diyete uygun yemek sağlanmalıdır.
* Hapishanelerdeki sağlık personeli sayısı arttırılmalıdır. Hastaların havasız, kışın soğuk, yazın sıcak ringler ile hastaneye sevk edilmesi, hastane önlerinde ringler içerisinde saatlerce bekletilmesi uygulamalarına son verilmelidir. Ağır hastaların ring araçları ile değil ambulansla hastanelere sevki sağlanmalıdır. Tek kişilik ring aracı tamamen kaldırılmalıdır.
* Hastaların revire çıkarılmaları, hastaneye sevkleri hızlandırılmalıdır. Teşhis, tedavi ve kontrollerinin uzman hekimler tarafından yapılması sağlanmalıdır.
* Kelepçeli muayene ve tedavi yöntemi uygulamasından vazgeçilmelidir. Bu uygulama nedeniyle birçok hasta mahpusun tedavisi yapılamamaktadır.
* Uluslararası ve ulusal kanunlardan da anlaşılacağı üzere, mahpusların yeterli tıbbi yardım görme hakları mevcuttur. Bununla birlikte, mahpuslar insanlık onuruna saygılı bir biçimde muamele görme ve yaşama hakkına sahiptir. Fakat büyük bir sorun olan ve kamuoyunun vicdanını kanatan hasta mahpusların yaşamış oldukları sorunlar çözüm üretilmeden ortada durmaktadır. Teşhis ve tedavisi yapılmadan adeta işkence çektirilen, hapishanede hayatını kaybeden ya da ölümüne ramak kala bırakılıp kısa sürede hayatını kaybeden insanların olduğu bir toplum, adalete olan inancını da kaybeder. Türkiye hapishanelerinde bulunan hasta mahpusların acil ve kalıcı tedavileri yapılmalı, hapishane koşullarında tedavisi yapılamayan/yapılmayan hasta mahpusların da acilen infazları durdurulmalıdır.”