AKP’nin adaletten anladığı, toplumsal muhalefetle mücadele etmek, bunun için ne gerekiyorsa yapmak, siyasi her türlü “cezada” verilen hükmü ağırlaştırmak, yeni yeni suçlar icat etmek, bununla birlikte Avrupa Birliği fonlarıyla yeni hapishaneler inşa ettirmektir.
Genel kamuoyunun gündemine daha çok Hacı Bişkin’in 3 yeni S Tipi Cezaevi kuruldu yazısıyla giren hapishaneler o kadar yeni ki hapishanelerde çalışan “infaz memurları” bile böyle bir hapishanenin olduğundan bihaber.
Görüşçüsü olduğum tutsağında bulunduğu hapishanede sürgünlerin olduğunu öğrenince kaldığı hapishaneyi aradım ve “infaz memuru”, tutsağın sürgün-sevk edildiği yer için, “Iğdır S tipi yazıyor ama yanlış olabilir, S tipi diye bir hapishane şimdiye kadar duymadım” demişti…
Yani AKP’nin yeni inşa ettirdiği hapishane türlerine hapishanede çalışanlar dahi yetişemiyor!
Geçtiğimiz 4-5 ay içerisinde S tipinde; Antalya S Tipi Kapalı Cezaevi, Bodrum S Tipi Kapalı Cezaevi, Iğdır S Tipi Cezaevi olmak üzere 3 yeni hapishane kuruldu ve şu ana kadar bunlardan Iğdır S tipine tutsaklar sürgün edilmeye başladı.
Tutsaklardan öğrenebildiğimiz kadarıyla Şubat ayının başından bu yana tutsakların kaldığı S tipi hapishaneleri; hak ihlallerinin, tecrit uygulamalarının merkezi ve bir nevi de İmralı koşullarının yayılmış hali gibi duruyor.
Iğdır S tipi hapishanesinde kalan yoldaşımızın kısa görüşmelerde de olsa aktardıkları kadarıyla bu hapishanedeki gelişmeleri anlatmak, hapishanelerde yükselen direnişe destek olmak ve artan hak ihlallerine karşı koyabilmek açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.
Birincisi ve belki de en önemlisi tutsakların dışarıyla bağlantısı, telefon görüşmeleri ve kapalı görüşler aracılığıyla oluyor. Yani televizyon, kitap, dergi, haftalık gazete gibi haber alabileceği hiçbir şey henüz tutsaklara verilmiş durumda değil. Bu durum, tecrit uygulamalarını ciddi düzeyde derinleştirmiş gibi duruyor.
Örneğin aradan geçen sürede tutsaklar, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, HDP’nin kapatılması tartışmaları, Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi-tutuklanması gibi birçok genel ve Türkiye gündemine etki eden gelişmeleri dahi öğrenememiş durumdaydılar.
Tutsakların haberdar olduğu konular, 2-3 kere yapılan 10 dakikalık telefon görüşmelerinde öğrendikleri haricinde sürgün edilmeden önceki hapishanelerdekilerle kalmıştı.
Bunlara ek olarak, şu an hapishanede birer ve üçer kişilik koğuşlar var ve tek kalanlar kendisi ve ara sıra gördükleri gardiyanlar dışında kimseyi göremiyor. Tek kalan tutsaklar havalandırmaya da tek çıkıyor ve 1 saat havalandırmada kalabiliyor.
Yan yana olan hücrelerde ise şimdilik hem boşluklar mevcut hem de adli tutsaklar yerleştirilmiş durumda. Bu da politik tutsaklar arasındaki iletişimi büyük ölçüde zorlaştırıyor. Tutsaklar birbirlerini sadece telefon görüşmelerine çıkarken eğer karşılaşırlarsa görebiliyorlar.
Koğuşlar ise, sadece bir odadan oluşuyor; tuvalet, banyo, mutfak, ranza, masa hepsi aynı yerde ve zaten koğuşta bunların dışında da şimdilik bir şey yok. Bu arada mutfak dediysek, mutfak yaklaşık 1.5 metrelik bir tezgahtan oluşuyor.
Şu an koğuşlarda ne televizyon ne radyo hiçbir şey yok. Tutsakların sürgün edilmeden önceki hapishanelerdeki eşyaları da ya hiç hapishaneye getirilmemiş ya da getirilmiş olsa bile tutsakların bunlara ulaşması epey bir dilekçeden sonra oluyor.
Yani toparlarsak, bütün yeni hapishanelerde olduğu Iğdır S tipi Hapishanesi’nde de hak ihlalleri üst düzeyde yaşanıyor. Tecrit uygulamaları oldukça derin. Buralardaki hak kazanımları için vakit kaybetmeden hem içerde hem dışarda ısrarlı bir biçimde mücadeleyi özel olarak yoğunlaştırmamız gerekiyor.
Iğdır merkezine araçla 15 dakika, havalimanına ise yürüyerek 10 dakika mesafede olan, yeni yapıldığı için boyaları henüz parlayan Iğdır S tipi hapishanesi, tecrit uygulamalarının derinleştirildiği, tutsakları düşünsel olarak dış dünyadan koparmayı amaçlayan özel hapishanelerden sadece biri.
Özel olarak yeni olan S tipi hapishanelerde genel olarak da bütün hapishanelerdeki tecridi anlamsızlaştırmak, parçalamak ise kelimenin gerçek anlamıyla bizim elimizde.
Tutsakların içerdeki direnişine destek olabilir, onlarla dayanışmayı yeterince zorlayabilir ve fiziksel mekanların ötesinde yan yana olmayı başarabilirsek tecrit önce yaşamsal anlamda silikleşecek sonrasında ise fiili olarak ortadan kalkacaktır.