DerlediklerimizGüncel

HEYBET AKDOĞAN |  PARADİGMALARIN İFLASI-2 

"Familius," Romalılarda "evcilköle" anlamına da gelmektedir. Ve Roma düzeni içinde "Family" anlamı bir tek adama ait kölelerin bütünü demektir. Günümüz aile kurumlarına baktığımızda ezilen kadının içler acısı durumu, konuya sınıfsal bir bilinçle bakan herkes için apaçık ortadadır.

Medeniyet toplumlarını oluşturduğumuzdan beri kadınların ezilmesi, toplumsal çelişkilerimizin en göze çarpan yanını oluşturmaktadır. Birey üzerine kurulu devlet kültürü, kişinin şahsında erkeği sistemin öznesi haline getirmiştir.   Kuvvet ve şiddet gücüyle varlığını idame ettiren devlet, bedensel olarak kadim tarihten günümüze ataerkil iradeyi esas almıştır.

Toplumsal cinsiyetçiliğin günümüz modern toplumlarında had safhada olması, ataerkil zihniyetin kaçınılmaz trajedisidir. Kapitalist toplumun özü gereği her şeyi metalaştırması, kadını da metalaştırmıştır. Varlığıyla toplumsal yaşamda çelişki yaşayan kadın hâliyle bastırılmış varlığını dışavurumsal tepkilerle dile getirmeye devam etmektedir.

Eşitsiz sistem kendi yasası gereği sadece erkeği zihinsel olarak geride bırakmıyor, orantısından daha fazla kadını da zihinsel ve aynı zamanda bedensel olarak geride bırakıyor. Sınıflı toplumların acımasız yapısı böyle olduğu için; kadın-erkek arasındaki aile ilişkileri ve aşk ilişkileri hiçbir zaman özgürlüğün ve mutluluğun kendisi olamamıştır. Ailesel ve toplumsal rekabetler, kadın-erkek arasında bir yaşam savaşı olmuştur.

Mitolojileri okuduğumuzda ana tanrıçaların evcil düzeni koruduklarını görüyoruz. Bu yüzden anahanlık dönemini çoğunlukla eşitçil düzene örnek olarak gösteriyoruz. Somut olarak doğru bir ispat olsa da; ilkel toplumda yaşayan atalarımızın sınıf bilincine sahip olmadıkları aşikâr bir realitedir. Bu nedenle bir müddet sonra babahanlık kurumunun tanrılık iktidarını ele

geçirdiğini mitolojilerden okuyabiliyoruz. Yaşanmış bu olaylar sınıf bilincinin olmayışından kaynaklandığı için, tarihte ana tanrıçaların zamanla, erkek tanrılar gibi baskıyı ve sömürüyü yaşatmayacaklarına dair bir kesin bir görüşü, savunamayacağımızı düşünüyorum.

İlkel insanlık tarihimizden  modern insanlık tarihimize kadar sınıf bilincinin bir yaşam mücadelesi hâline dönüşememesinden dolayı, yapı itibarıyla insan olan kadın ve erkeğin çelişkilerinin de kendiliğinden bir şekilde çözüme kavuşturulmasının mümkün olmadığını biliyoruz. Antik tarihimizin kadın simgelerinden biri olan Kleopatra’nın taht kavgası uğruna yaptıkları; kadının, erkek karşısında hayretler uyandıracak hırsını ve gücünü sergilemektedir.

Bunun yanı sıra insanca yaşamak için, kendi canlarını feda eden devrimci kadınlarımızda; tarihimizin ve günümüzün, cinsiyetten arınmış “saf insan” kimlikleriyle ölümsüz, savaşçı örnekleridirler. Tarihinde bizlere gösterdiği gibi; kadında, erkekte yaşanılan dönem içerisinde varolan sınıfsal duruma göre orantılı olarak karakter ve rol kazanırlar.

“Family” sözcüğünün aile olduğunu biliyoruz. Fakat kelimenin tarihte hangi niyetle kullanıldığına baktığımızda hayretler içinde kalmamak elde değil. Romalılarda bu kelime sadece aileler için değil, köleler içinde kullanılmıştır. “Familius,” Romalılarda “evcilköle” anlamına da gelmektedir. Ve Roma düzeni içinde “Family” anlamı bir tek adama ait kölelerin bütünü demektir. Günümüz aile kurumlarına baktığımızda ezilen kadının içler acısı durumu, konuya sınıfsal bir bilinçle bakan herkes için apaçık ortadadır.

Aile kurumu içinde ezilen kadının yanında, sistemin gereği olarak erkek de ezilmektedir. Bu nedenle eşler arası çatışma önemli sorunlar doğurmaktadır. Bunun yanı sıra kadının erkeğe oranla daha çok ezilmesi bildiğimiz bir deyimin bir olgu olarak  oluşmasına sebep olmuştur: “Kadının fendi erkeği yendi” deyimi aile içinde doğal bir ilişkinin olmadığını ve eşler arası entrikaların da sebebini belirtmektedir.

Uygar toplumumuzda yaşanılan cinayetlerin, tecavüzlerin vd. suçların özünde yatan suç psikolojisinin, sınıfsal sorunlardan kaynaklandığı bilimsel bir tespittir. Toplumsal kurumlarımızın tüm alanlarında sağlıklı ve mutlu ilişkiler ancak sınıflı toplumların, sınıfsız topluma dönüştürülmesiyle gerçekleştirilir.

Kadın-erkek eşitsizliğinin  ve toplumsal cinsiyetçiliğin sebebi olan sistem, sosyalizmi tanıyarak ve sosyalizme inanarak aşılabilir.

*HEYBET AKDOĞAN | PARADİGMALARIN İFLASI-1

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu