Mardin: Süryanice Marde. Kürtçe: Merdin’dir, kaleler anlamındadır. Farklı farklı milletler, dinler yaşar Mardin’de.
Bir zamanlar; Asuri’lerin, Hurri’lerin, Med’lerin yaşamış olduğu şehirdir. İnsan olmanın, halk olmanın mucizesidir Mardin. İnsanın insana saygısıdır Mardin. Sessizdir bu şehir. Derin düşüncelere bırakılmıştır. Yalnızlığa terk edilmiştir. Serin yaylarına koçerler göçer Mardin’in. Tarihi misafir eder;kervansaraylarıyla, hanlarıyla.
Medeniyetler beşiğidir Mardin. İçinde Kürdü, Ermenisi, Süryanisi, Arabı bir yürek olmuş yaşarlar bu şehirde. Yıkılmış kale duvarlarının harabelerinde, baykuşlar tarihin dilini konuşur. Terk edilmiş köyleri vardır Mardin’in. Nice Axmedoların, Şurzanların ellerindeki kalemleri kırılmıştır, kitapları yakılmıştır.
Analar ve çocuklar yalınayaklıdırlar, karalastiklidirler. Mardin’in yolları tozludur, gençleri Govend başında kirpikleri tozludur. Gübre kokar Mardin’in dağları, kan kokar. Hz.Ömer göz dikmişti Mardin’e, Nusaybin Ömer’in kılıç yarasıdır. Nusaybin, Mardin’den önceki şehirdir.
Önceden Şemsiler (Güneşe tapanlar) yaşardı Mardin’de; İslam’ın karanlığı kararttı Şemsiler’in (Güneşe tapanların) ışığını. Mardin’de gerillaların göz bebeklerinden Dicle suyu akar. Ağlayan rüzgârları kanatlandırır, Azman kuşlarını.
Stranlar söylenir Mardin’de; bazen ağlayarak, bazen zafer duygularıyla. Mardin’de Heso amcam çul sermiştir kapısının önüne; yokluğunu, unutulmuşluğunu postuyla sermiştir çulun üstüne. Tohumlar açar Mardin’de başları kanlı. Karanlık gecelerde efsaneler okur dengbejler dam üstlerinde; Müslüman’ın, Yezidi’nin, Süryani’nin, Arabın acıları bir olur dökülür bir dudaktan.
Bir genç kız pencereden dışarı bakar, Nil nehrinin dalgalarıdır saçları. Kelepçelenmiştir Mardin’in tarihi, Yusuf kuyusuna gömülmüştür; haykıra, haykıra, çığlık, çığlığa. Her kelimesinde Mezopotamya’yı anlatır Mardin. İnsanlığın beşiğidir Gülüstan şehri. Konuşsa devrim olur, sussa ortaçağ olur. Sarp kayalarında kartallar yuva yapmıştır. Taşlarının içinde, emeğin alınteri saklıdır, kurumamıştır. Tanrılar izler yukardan Mardin’i; gök ile yerin arasında, tanrılar lanetlenir, aşk, emek, can kutsanır.
Toprağı çatlaktır bu şehrin; bahtı gibi, kaderi gibi yarık yarıktır. Geceleri parlayan yıldızları katliamlara, infazlara ölümlere tanık olmuştur, bu yüzden geceleri ışık saçan yıldızlar Mardin’in lori ağıtlarıdır.
Taşların memleketidir gülüstan şehri, o taşlar ki kederlere, mutluluklara, tanık, yüzyılların şahididir, Mezopotamya’nın ruhuyla işlenmişlerdir. Mardin’de Xane ana oturur mezar kenarında, elinde ibriği özgürlüğün şehidi oğlunun mezarını sular Şoreşger yüreğiyle. Mardin dağların süsüdür.
Güneş midir doğan, ay mıdır batan bu gizemli şehirde. Suriye’den mülteciler sığınır bu şehire. Vatansızlar yuvasıdır Mardin. Kiliseler öksüzdür bu kadim şehirde. Çanları İsa’yı çağırır Meryem ananın figanıyla.
Gülüstan toprağı, Şahmaran yuvasıdır Mardin. Musa Anter’in resmidir Mardin. Cehaletin, İhanetin, aydınlığın otağında feryad-ı ekber’dir. Bir dünyadır Mardin. Halk olmanın sevincidir Mardin. Suskundur bu şehir. Güneşe dönüktür yüzü, Gülüstanlar büyür Mardin’de.