Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Yerel Yönetimler Kurulu’nun “Örgütlü toplumla demokratik yerel yönetimlere” başlığıyla Pazar günü düzenlediği “Demokratik Yerel Yönetimler Konferansı”nın sonuç bildirgesi paylaşıldı.
Kürtçe ve Türkçe olarak paylaşılan bildirge, Türkiye ve DAİŞ’in saldırıları sonucu Kuzey ve Doğu Suriye’de hayatını kaybeden kadın ve çocuklara atfedildi.
Bildirgede ye alan başlıklar şöyle:
“2023 seçimleri Türkiye’nin demokratikleşmesini amaçlayan halklar açısından istenilen başarı düzeyine ulaşamamıştır. Toplumun bütününe yayılan adaletsizlik, eşitsizlik ve ekonomik kriz büyümeye devam etmektedir. Otoritenin tek bir elden ve merkezden yönetilme istemi, bugün yaşadığımız çoklu kriz halinin temel sebeplerinden biridir. Tekçi yönetim anlayışını büyütmek isteyenlere karşı yerelden ve yerinden yönetimde ısrar edeceğiz.
‘Kayyımlara dair özeleştiri’
Türkiye’de siyasetin iki kutba sıkıştırılmak istenmesi, bugün bizlere Üçüncü Yolu daha kıymetli ve büyütülmesi gereken bir mücadele hattı olarak gösteriyor. Üçüncü Yol siyasetimizi yerel yönetimlerde uygulama, büyütme ve toplumsal mücadele birlikteliğine dönüştürme yolunda ısrarlı ve kararlıyız. 31 Mart 2019 seçimleri bizler açısından yeni bir dönemi ifade ediyordu. 2016 yılında başlayan kayyım atamaları ile birlikte halkların kentleri, kimlikleri, kültürleri, dilleri topyekûn bir saldırı konseptine tabi tutulmuştu. Bu nedenle 2019 sonrasında belediyelerin yeniden kazanılması hem bizler açısından hem de halklarımız açısından ayrı bir önem taşımaktaydı. Ancak halkların ortak irade beyanıyla kazanıma dönüşen belediyelerimizi koruma ve gasp edilmesinin önüne geçme noktasında yeterli mücadeleyi yürütemedik. Halkların kazanımına yönelen bu saldırılar karşısında gerekli toplumsal refleksi örgütleyemedik. Kayyımların kentlerimizi talan eden uygulamalarına karşı yeteri düzeyde kamuoyu oluşturamadık. İktidar ortaklarının hepimize sirayet ettirmeye çalıştığı kanıksama halini bu dönem içerisinde de yaşadık.
Bizler geçmişin bizlere gösterdiği tüm eksiklerimizden ve yetmezliklerimizden payımıza düşeni aldık. Bu nedenle gelecek dönem mücadelemizde, halklarımıza dönük sorumluluğumuzu biliyor, görüyor ve bu bilinçle hareket edeceğimizin sözünü veriyoruz.
‘Toplumsal mücadeleyi büyütmek zorundayız’
31 Mart 2019 seçimlerinde HDP ile başlattığımız mücadele; her türlü baskı, korku, yıldırma ve tehdit ile engellenmeye çalışıldı. Siyasi mücadelemizin toplumsallaşmasının önüne geçmek için iktidarın güdümündeki tüm zor aygıtları devreye konuldu. Cumhuriyetin birinci yüzyılında sürekli hale gelen hukuksuzluklar ve bir halkı yok sayan uygulamalara karşın; Cumhuriyetin ikinci yüzyılını demokratik bir hale getirmek için toplumsal mücadeleyi büyütmek zorundayız.
‘Tecrit, Türkiye halklarını nefessiz bırakan bir uygulama’
Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu Demokratik Cumhuriyet fikri daha eşit ve özgür bir Türkiye’nin mümkün olduğunu ortaya koymaktadır. Sayın Öcalan şahsında sürdürülen İmralı tecridi, bugün tüm Türkiye halklarını nefessiz bırakan bir uygulamaya dönüşmüştür. Bu nedenle bugün İmralı’da sürdürülmek istenen tecridi kırmak için toplumsal mücadeleyi büyütecek ve Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması talebimizi bulunduğumuz her alanda ifade edeceğiz.
Toplumcu belediyecilik
Partimiz, klasik sistem belediyeciliğini aşan ve halkı merkezine alan bir yerel yönetimler anlayışı geliştirmiştir. 1979 yılında üç kadın belediye meclis üyesi ile başlayan toplumcu belediyecilik deneyimi, yıllar içerisinde katlanarak büyümüş ve yüzleri aşacak noktaya gelmiştir. Geçmişten bugüne bize miras kalan bu kazanımları korumak ve büyütmek tarihsel sorumluluğumuzdur.
HEP’ten HEDEP’e mücadele birikimimizin gücüyle, yerel demokrasiyi geliştiren ve yerinden yönetimi esas alan anlayışımız devam etmektedir. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü belediyecilik anlayışına dayanan kazanımlar bu dönemler içerisinde yaşam buldu. Bizlere düşen bugünden itibaren kazanımlarımızı büyütmek ve toplumun tüm alanlarında uygulanabilir kılacak mekanizmalar yaratmaktır. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak, devraldığımız bu mirası esas alıp toplumun kendini yönetme isteminin karşılık bulması için var gücümüzle çalışmalarımızı yürüteceğiz.
Şark Islahat Planı’ndan kayyımlara…
Kürt halkının kendini yönetme talebi ve istemi geçmişten bugüne kadar saldırılar ile engellenmeye çalışılmıştır. Şark Islahat Planından umumi müfettişliklere, OHAL valiliklerinden kayyımlara kadar her türlü gasp aracı uygulamaya konulmuştur. İrade gaspının son temsilcileri ise 2014 yılında yapılan MGK’da karar altına alınan Çöktürme Planı kapsamında kayyımlar olmuştur. Kayyım atamalarına olanak veren yasa maddesinin kabul edilmesinin ardından 2016 yılında 95 DBP belediyesine, 2019 yılında ise 48 HDP belediyesine kayyım atanmıştır. Kayyım atanan belediyeler tek adam rejiminin izdüşümüne dönüştürülmüştür. Çoğulcu yönetimi temsil eden belediye meclisleri lağvedilmiştir. Denetim imkanını da ortadan kaldıran bu uygulama kayyımların tahribatlarının ve yolsuzluklarının önünü açmıştır.
‘Belediyeleri halkın evi haline getireceğiz’
Kayyımların kentlerde yarattıkları her türlü tahribatı ortadan kaldıracak ve halkın değerlerine yönelen her saldırıya karşı yeniden inşayı esas alacağız. Kentlerimizi hırsızlardan, gaspçılardan, talancılardan arındıracak ve küllerinden yeniden doğar hale getireceğiz. Kürdistan’da iktidar blokunun her türlü eşitsiz koşul ve hileyle gasp ettiği belediyeleri alarak halkın evi haline getireceğiz. Bu belediyeler topluma hizmet etmek yerine yolsuzluk, rant ve çıkar üçgeninde hareket etmiştir. En temel hizmetleri yapamayan ve belediyeciliği rant ilişkilerinden ibaret gören bu anlayış, toplumu yönetmeye ve temsil etmeye layık değildir. Sadece kayyım atanan yerlerde değil, geriye kalan tüm merkezlerde iktidara karşı HEDEP’e verilen her oyun, hem kayyıma cevap hem de belediyeleri halkın evi haline getirme mücadelesi olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz.
‘Mor çizgimizden taviz vermeyeceğiz’
Eş Başkanlık, radikal demokrasi anlayışına dayanan demokratik yönetim modelidir. 2006’dan bu yana uyguladığımız bu modele yönelen, erkek egemen iktidarın ve eril zihniyetin yaklaşımlarına karşı asla taviz vermedik, vermeyeceğiz. Geçmiş dönemde eş başkanlık, eşit temsiliyet ve fermuar sistemimizi tartışan, tartıştıran anlayışlarla karşılaşmaya başladık. İktidarın eş başkanlık sistemine suç isnat etmesi üzerine onlarca kadın seçilmişimiz gözaltına alındı, tutsak edildi. Kadın seçilmişlerimiz eş başkanlık sistemini savunmaktan bir adım geri atmadı. Bunca bedel ödenmişken, eril yaklaşımların yerel yönetimlerimize sirayet etmesine karşı her alanda mücadele edeceğiz. Adaylık süreçleri de dahil olmak üzere temel ilkemiz olan eş başkanlık, eşit temsiliyet ve fermuar sistemini uygulamayı sürdüreceğiz. Mor çizgimizden asla taviz vermeyeceğiz.
‘Demokratik Cumhuriyet ve yerel demokrasi’
İlk yüzyılında katı merkeziyetçi şekilde inşa edilen ve demokrasi, adalet ve özgürlüklerden uzak olan Cumhuriyetin panzehiri ve Demokratik Cumhuriyetin parolası yerel demokrasidir. Yerel demokrasi, her yerelin kendi özgüllüklerini esas alarak halka rağmen değil halkla birlikte yönetmenin mimarisidir. Her türlü iktidarcı biçime ve merkeziyetçi dayatmaya karşı toplumu koruyan ve farklılıkların eşit düzlemde katılımını sağlayan kurucu fikirdir. Yerel demokrasi Türkiye’nin yönetim mimarisinin demokratikleşmesi açısından gerçekçi tek alternatiftir.
Yerel demokrasi, sadece yerellerde yaşanan sorunların değil, merkeziyetçilikten kaynaklanan sorunların çözümünün de anahtarıdır. Merkez ile yerel arasındaki yetki paylaşımı ve iş-rol koordinasyonunu yereli esas alarak inşa etmek Demokratik Cumhuriyetin imkanını yaratır. Merkezin atama ve müdahalelerinin son bulması ve yaşamın her alanının yerelden düzenlenmesi demokratik yaşamın vazgeçilmez unsurudur. Cumhuriyetin yerel demokrasiyle taçlandırılması, merkezi güçler arasındaki iktidar oyunlarının yereldeki halka ve gündelik yaşamlarına olumsuz etkilerine karşı toplumu güçlü şekilde koruyacak tek yoldur.
‘Halkı belediye yönetimlerimize taşıyacağız’
Türkiye halklarının tümünü ve yedi bölgeyi Demokratik Yerel Yönetimler anlayışımızla tanıştırmak, 100 yıllık cumhuriyet tarihindeki klasik, devletçi, rantçı belediyecilik anlayışından farklı bir yaklaşımla buluşturmak tarihsel görevimizdir. Sistem partilerinin belediyeciliği nedeniyle en temel belediye hizmetlerini bile alamayan Türkiye halklarını, belediye hizmetlerinde karar alma ve uygulama sürecinin yerinden, açık, şeffaf ve halkın katılımıyla yapıldığı bir anlayışla buluşturarak halkı belediye yönetimlerine taşıyacağız.
Bizler açısından masada ve sandık üzerinde kurulan değil, toplumsal yaşamın içerisinde kurulan ve halkı özne olarak gören demokratik ittifak anlayışı esastır. Muhatap ve ölçek fark etmeksizin halkı yönetimde belirleyici hale getiren; açık, şeffaf ve deklare edilmiş ortak mücadele zeminlerini gözeten; toplumcu belediyecilik anlayışını esas alan; hizmetleri eşitlik temelinde ayrımcılığa izin vermeden yoksulları ve dezavantaj grupları gözeten; engelsiz kentler yaratan; anadil başta olmak üzere ulusal ve inançsal farklılıkları tanıyan ilkelerimizi esas alacağız.
İlkeler temelinde kurulacak demokratik ittifaklar ile 2024 yılı yerel seçimlerinde belirleyici olacak ve tarihsel rolümüzü oynayacağız. 2024 yılı seçimleriyle birlikte yeni bir aşamaya geçeceğiz ve yerel demokrasiyle yerinden yönetimi Türkiye’ye yayacağız.
Seçim sonuçlarına sıkışan, siyaseti toplumsallaştırmaktan uzak duran anlayışlar gerçek bir dönüşümün parçası olamaz. Fakat çoklu krizler yaşayan ve yüz yıllık tekçi, merkeziyetçi anlayışı çıkmazda olan rejime karşı Türkiye halkları açısından artık her seçim siyasal dönüşümün önemli bir bileşenidir. Bu açıdan önümüzdeki ilk seçimde önümüze koyduğumuz hedefleri başaracağız ve Demokratik Cumhuriyeti yerellerden inşa edeceğiz.
‘Kayyımları göndereceğiz’
Kürt halkının iradesini hiçe sayan kayyımları göndereceğiz. Kadın özgürlük mücadelesiyle kazanacağız. Çok sayıda yeni belediye kazanarak AKP-MHP ittifakını Kürdistan’dan göndereceğiz. Tüm Türkiye’de, halkın olduğu her yerde yönetime katılmasını sağlayacak ve Demokratik Yerel Yönetim anlayışını toplumla buluşturarak merkeziyetçi akla en güçlü cevabı vereceğiz. Önümüzdeki seçimler halkın evi olan belediyeleri halka iade etme, siyaseti toplumsallaştırma ve en yerelden başlayarak Demokratik Cumhuriyeti örme seçimleridir.”