2 Temmuz 1993’te meydana gelen katliamın 26’ncı yılında hayatını kaybeden 35 kişiyi anan HDK Halklar ve İnançlar Komisyonu, “Halkların birlikte yaşam kültürlerini yok sayarak savaş ve katliam doğuran devlet ve yönetim yaklaşımlarının son bulması için; Türkiye halkları olarak varlığın doğduğu toprakta yaşam hakkını kutsal sayıyor; ortak yaşamın, tüm renklerin birbirini anladığı ve ifade ettiği, barış içerisinde ortak vatanlara dönüşebileceğine olan inancımızı yeniliyoruz” açıklamasında bulundu.
Katliamdan yaklaşık 20 yıl sonra, davanın zamanaşımı gerekçesi ile düşürülmesine dikkat çekilen açıklamada, 13 Mart 2012’de dönemin başbakanı Erdoğan’ın, dava hakkında, “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” sözünü hatırlatıldı.
Açıklamanın devamında, “Teklikler üzerinden inşa edilen bu devlet politikası, Anadolu ve Mezopotamya gibi halklar mozaiği bir coğrafyada kadük, işleyemez haldedir ve sürekli katliam/kırım yöntemleriyle ayakta kalmaya çalışmaktadır. Koşullar halklar için bir kriz ortamı doğururken etnik, inançsal, kültürel, sosyal değerlerinden koparılmıştır. Yapay teklik ideolojisi, gerçek ve uygulanması mecburmuş gibi gösterilerek, sınırları devlet ve iktidar aygıtının ihtiyaçlarına göre belirlenmiş, tek tip devşirme bir nüfus yaratılmaya çalışılmaktadır” diye bildirildi.
Halklar ve İnançlar Komisyonu, “26 yıldır katliama giden aşamaların ısrarla gölgede bırakılması, katliam sürecinde rol alanların cezasız kalması, davanın zamanaşımı gerekçesiyle kapatılması, katliamın bir plan çerçevesinde yapıldığının göstergesidir” dedi.
Sivas katliamını Malatya, Maraş ve Çorum katliamlarının bir devamı olarak niteleyen HDK tarafından yapılan açıklamada şunlar kaydedildi: “İktidar ve devşirme bürokratik oluşumlar; darbe dinamikleri ile ayakta kalmaya çalışmış, inancı iktidar aracı yaparak inancın ve etnik kimliğin ahlaki-toplumsal dokusundan sapmış tekçilik-ırkçılık ikilisi ile suç bagajı oluşturan bir tarihi bugün Türkiye halklarının sırtında ağır bir yüke dönüştürmüştür.” (Haber Merkezi)