Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Yürütme Kurulu, Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfı ve halklarının “1 Mayıs Birlik, Mücadele, Dayanışma Günü”nü kutladı ve “Newroz ruhuyla 1 Mayıs’a” çağrısında bulundu.
H. Merkezi: Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Yürütme Kurulu yaklaşan 1 Mayıs için yazılı açıklamada bulundu.
HBDH açıklamasında, faşizme karşı mücadele çağrısında bulundu ve şu ifadelere yer verildi: “Faşist diktatöre, OHAL’e, faşist devlet terörüne, sömürgeci-işgalci savaşa, bölgesel savaş kışkırtıcılığına, katliamlara, şovenizme, gözaltı, hapishane ve tutuklama terörüne, cins ayrımcı, kadın düşmanı faşist rejime mücadeleyi her şekilde yükseltelim. Görkemli Newroz direnişinin devrimci çağırısına, enternasyonal birlik, dayanışma, mücadele günü 1 Mayıs’ta AKP-MHP faşist koalisyonuna karşı büyük bir direnişle yanıt olalım, faşizmin kaçınılmaz yenilgisini hazırlayalım.’’
HBDH Yürütme Kurulu açıklaması şöyle:
“Faşist saray cuntası ve AKP-MHP hükümeti faşist ve inkarcı sömürgeci saldırılarını aralıksız sürdürüyor. Hitler-Musolini özentisi Erdoğan bir kan denizinin ortasında saltanatını sağlamlaştırmak, işbirlikçi burjuvazinin ve AKP-MHP çetelerinin çıkarlarını ve geleceğini güvence altına alarak, egemenliğini kalıcılaştırmak istiyor. Katliamlarla, işgallerle, sistematik gözaltı ve tutuklamalarla, devlet terörünün değişik biçimlerini yaygınlaştırarak, sömürgeci kirli savaş ve yalana dayalı faşist psikolojik harple işçi sınıfı ve ezilenleri, halklarımızı teslim almaya çalışıyor. Halklarımız, işçi sınıfı ve ezilenler, Newroz’da olduğu gibi 1 Mayıs’ta da sokakları ve alanları doldurarak hak ettiği cevabı verecektir.
AKP-MHP iflas halindedir
Sömürgeci faşist AKP -MHP savaş hükümeti, içte Kürt halkı, Kürt ulusal özgürlük hareketi ve devrimci harekete karşı kirli ve kuralsız bir savaşı tırmandırmakta, dışta ise komşu ülkelere saldırmakta, bölgenin en saldırgan devleti olarak bölge halklarını tehdit etmektedir. İçeride ırkçı-ulusalcı gerici bir kitle hareketi örgütlemekte, gerici bir iç savaşı tırmandırmaya yönelmektedirler. Sömürgeci inkar ve imha rejimi, uygulaya geldiği savaş konseptini geriye çekmeden, sömürgeci-işkalci savaşın “sivil” ayağını güçlendirmeye, onu sivil savaş konseptiyle tamamlamaya, yeni sürecin ihtiyaçlarına ve bölgedeki gelişmelere göre savaş konseptini kapsamlaştırmaktadır. Diktatör Erdoğan ve ortakları, ABD ile Rusya arasındaki rekabetten Kürt düşmanlığı politikasını geliştirmek için var gücüyle yararlanmaya çalışmaktadır. Dün işgal politikalarını Rusya Federasyonuna dayanarak yürütüken, şimdi ABD’ye dayanarak ve NATO’yu sürece katarak sürdürme arayışında. Hiç bir sorunu çözemeyen, iflas halindeki sömürgeci faşist AKP-MHP diktatörlüğü “son Türk devletinin bekası”nı ırkçılıkta ve Kürt düşmanlığında arıyor. Ayakta kalabilmek için içerde faşizme, dışarıda saldırganlık, işgal ve savaşı politikalaraına sarılıyor. Halklarımızın, işçilerin ve ezilenlerin ohal’e, faşizme ve savaşa karşı mücadelesini her şekilde geliştirmek, özgür ve onurlu yaşam mücadelesini yükseltmek için bir Mayıs’ın devrimci geleneğiyle birleşelim, örgütlenelim, faşizmi yenelim.
Yönetme yeteneğini git gide yitiren, ayakta kalmakta zorlanan diktatörlük zayıflığının farkında. Erdoğan’ın yamağı Bahçeli’nin erken seçim gerekçeleri bunu itirafıdır. “Ülkenin, sistem tartışmalarıyla boğulmak istendiği bugünkü şartlar altında 3 Kasım’a kadar istikrar ve dengeyle ulaşması zorlaşmaktadır. Bu riski kaynağında kesmek başlıca amacımızdır.’’ Diktatörlük her geçen gün zayıfladığının güçsüzleştirdiğinin farkındadır. Halklarımızın yaklaşan fırtınasından, hesap sorma arzusundan, büyüyen öfkesinden korkmaktadır. Bu korkuyla saldırganlaştığı gibi, uydurma bir seçimle, hile hurda ile çalıp çırparak, faşist zulüm ve zorbalıkla, ırkçılık ve savaşla, faşist devlet terörü ile meşruiyet kazanmayı amaçlamaktadır.’’
İşçiler, emekçiler, kadınlar ve gençlere çağrı
Açıklamanın son kısmında işçi, emekçi, kadın ve gençlere şu çağrı yapıldı: “Faşist diktatör ve AKP-MHP koalisyonu, halklarımızın demokratik talep ve istemlerini ezerek ayakta kalmak istiyor. Yaklaşan büyük ekonomik krizin üstü “savaş ekonomisiyle” kapatılmak isteniyor. İşçi sınıfı ve emekçilerin tüm kazanımları yok sayılıyor. İşten atmalar yaygınlaşıyor. “İş kazası” adı altında hergün işçi katliamları yaşanırken, “Kiralık İşçilik” ve “Özel İstihdam Büroları”yla köle işçilik yasalaştırılmış, kıdem tazminatları ve iş güvencesi gasp edilmiştir. Yüzbinlerce kamu işçisi görevinden alınırken, süren iç ve dış savaşa muazzam düzeylerde bütçe ayırılıyor. Kadınlar katlediliyor, taciz-tecavüz ve katliam, devlet ve AKP eliyle yaygınlaştırılıp meşrulaştırılıyor, kadın düşmanlığı, kürt düşmanlığı gibi devlet politikası oluyor. Özerk demokratik eğitim isteyen öğrenciler, inanç özgürlüğü isteyen Aleviler, basın özgürlüğü isteyen gazeteciler, Aydınlar, akademisyenler, ekolojistler, laik demokratlar ve LGBTİ’ler hedef alınıyor. Faşist sömürgeci-işgalciler faşist rejime boyun eğmeyenlere yaşam hakkı tanımıyor. Ama inadına halklarımız boyun eğmiyor, itiraz, eleştiri ve direniş her kesimde en değişik biçimlerde sürüyor. Şimdi, Newrozun gücü ve bir Mayıs’ın devrimci geleneğiyle onur ve özgürlük için birleşme ve mücadeleyi büyütme zamanı.
Faşist diktatörlük güçlü değil
Faşist diktatörlüğün saldırganlığı kimseyi yanıltmasın. Faşist diktatörlük ve onun başı, diktatör Erdoğan faşist propoganda aygıtları ve piskolojik savaş borozanlarının sunduğu gibi güçlü değil. Ama kendiliğinden kolayca yıkılmayacağı, uydurma seçimlerle çekip gitmeyeceği de kesin. Halklarımız işçiler ve ezilenler, direnenler bizler daha güçlüyüz. Faşizme, işgale ve savaşa karşı, özgürlük ve demokrasi için, insanca ve onurlu bir yaşam için birleşik anti-faşist direnişi sokak sokak, meydan meydan, mahalle mahalle, kent kent her alanda ve her biçimde örgütlemeli ve geliştirmeliyiz. HBDH olarak birleşik antifaşist direnişi geliştirmek için tüm güç ve imkanlarımızla üzerimize düşenleri yerine getirmeye devam edeceğiz. Gün, şehitlerimizin bizlere bıraktığı direniş ve feda ruhunu kuşanıp birleşik devrim hareketini büyütme günüdür. Bunu başaracağız ve de başarmak zorundayız. Yeter ki bir mayısın birlik mücadele geleneğini kuşanalım! Yeter ki kendi gücümüzün fakına varalım! Yeter ki cüretle ileri atılalım!’’