Gazeteci Beritan Canözer hakkında ‘basın yayın yoluyla ‘örgüt propagandası yapmak’ suçlamasıyla açılan davanın 3’üncü duruşması Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Gazeteci Canözer için 7,5 yıla kadar hapis cezası istendi.
Savcılık, Canözer’in kendisine ait sosyal medya hesabından farklı tarihlerde birden fazla kez ‘şiddete çağrı’ niteliğinde görüntüler paylaştığını öne sürerek, paylaşımlarında ‘örgüt propagandası’ yapıldığını iddia etti.
Gazete Karınca’ya konuşan Canözer, suçlamaya konu olan içeriklerin 2014-2016 yılları arasında yaptığı haber olduğunu söyledi. Canözer, dava sürecini şöyle özetledi:
Daha önce Beritan Sarya isimli bir hesap ve o hesaptan paylaşılan haberler gerekçe gösterilerek gözaltına alınmış, ardından soruşturma davaya dönüştürülmüştü. Şimdi Beritan Sarya hesabının bana ait olmadığı tespit edilmesine rağmen oradaki paylaşımlardan da yarılanıyorum. Sonrasında benim kişisel hesaplarımın araştırılmasıyla dosya başka bir boyut daha kazandı. Dava, şimdi benim gerçek hesaplarım ve Beritan Sayra hesabı üzerinden devam ediyor.
Gazetecilik faaliyetlerinin suça gerekçe gösterildiği Canözer, “Davanın 3’üncü duruşması görüldü. Savunmalarımızda hep aynı minvaldeydi aslında. Biz, mesleğimizin gereklerini yerine getirmeye ve halka haber ulaştırmaya çalışıyoruz. Sonra da bu haberlerimizi kişisel hesaplarımızdan elbette paylaşıyoruz ancak bütün bunlar suç olarak görülüyor” dedi.
‘Sansür yasası’ndan sonra verilen cezaların yasal dayanağı olmayacak’
AKP-MHP iktidarının hazırlayarak ‘dezenformasyonla mücadele’ adı altında Meclis’e sunduğu ve kamuoyunda ‘sansür yasası’ olarak bilinen yasa teklifinin görüşmeleri ise sürüyor.
“Bugüne kadar verilen cezalar her ne kadar meşru olmasa da yasal dayanağı vardı ama bundan sonra cezaların yasal dayanağı olmayacak. İstedikleri kişiye herhangi bir paylaşım üzerinden hapis cezaları verebilecekler” diyen Canözer, yasanın gazeteciler nezdinde tüm bir toplumu hedef aldığına dikkat çekti:
Aslında toplumun haber alma hakkına yönelik bir saldırı. Biz gazeteciler bu durumla birlikte yaşıyoruz zaten. Baskıların dozu artacak. Başvurabileceğimiz yasal bir merci bırakılmayacak belki elimizde. Ama artık sıradan bir vatandaş bile sözünü söyleyemeyecek. Gazeteciler nezdinde tüm bir toplum hedef alınıyor. Asıl ve doğrudan etkilenen kesim toplum olacak.
“28 madde geçmişse…”
Gazetecilik meslek örgütlerinin, ‘sansür yasası’na itiraz ve tepkilerinin ise zayıf olduğunu söyleyen, Canözer “Biz gazeteciler ve örgütleri açıklamalarla itirazlarımızı dile getirdik belki ama yeterli olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bu yasanın 28 maddesi geçmişse, biz güçlü bir ses çıkarma noktasında iyi bir örgütlenme sağlayamamışız demektir” değerlendirmesini yaptı.
Canözer, ‘sansür yasası’nın Kürt basınındaki karşılığına ilişkin ise şunları kaydetti:
‘Kürt basını kalemini bundan sonra da bırakmayacaktır’
Ben 9 yıldır sahada çalışıyorum. 9 yıldır polisi, askeri, jandarmasıyla sansür yasasının her haline sonuna kadar fiili olarak hissediyoruz. Sansürün yasalaşması bu tabloyu daha da vahim bir noktaya getirebilir ama biz Kürt basını olarak bu baskıları yıllardır yaşıyoruz. Kürt basını kalemini bu zamana kadar bırakmadı, bundan sonra da bırakmayacaktır. Ape Musa’lar önümüzde örnek olarak duruyor.
Beritan Canözer’in gazetecilik faaliyetlerinin suça gerekçe gösterildiği davasının bir sonraki duruşması 17 Kasım’a ertelendi.