HDP İstanbul 3. Bölge 2. Sıra Milletvekili Adayı Garo Paylan. Paylan Ermeni Okulları yöneticisi. HDP ve HDK’nin oluşum süreçlerinde bulunan ve HDP’nin kurucu üyelerinden. Garo Paylan ile seçim çalışmalarını, HDP’nin toplumlara samimiyetini ve Ermeni toplumunun HDP’ye bakışını konuştuk.
Başından beri HDP-HDK sürecinin içindesiniz. İlk olarak HDP’nin Türkiye’nin demokratikleşmesindeki misyonunu ne olarak görüyorsunuz?
“Türkiye’de müesses bir nizam var, 100 yıldır devam ediyor. Miladı oraya koyarsak 1915–2015. 1915’in anlamı bizim için soykırımdır ve onunla beraber 100 yıldır devam eden müesses bir nizam var. Ve kötücül bir düzen, hep ötekileştiren hep ayrıştıran… Belli siyasi akımların, yalnızca belli siyasi görüşte ve belli inançtaki insanların taraftarı olduğu, eşitlikçi bir siyasi akımın oluşmadığı 100 yıllık bir düzen… Buna karşı mücadele edenler var. Kürt Özgürlük Hareketi var, sol-sosyalist hareketler var, kadın hareketi var, ekoloji mücadelesi yürütenler var ve kimlik mücadelesi yürütenler var. Pek çok asimilasyona, gadre uğramış halklar var. Dilleri ve kültürleri var, bunun için yürüttükleri mücadeleler var. HDP ve HDK’nin misyonu benim için bütün bu mücadele bloklarının bir araya gelmesiydi. Ve bir araya gelip ortak cümlelerin oluşturulmasıydı. Bunu nihayet başardık. Sistemin en çok korktuğu şeyi başardık. Nihayet bütün bu mücadeleler bir araya geldi ve yeni bir mücadele cephesi oluşturdu. Bu mücadele cephesi yalnızca muhalefet etmiyor, ayrıca yeni yaşamı amaçladığımız iktidarı kurmayı hedefliyor.”
-Yani Yeni Yaşam Bildirgesi ile beraber HDP’nin iktidar hedefi var, bundan sonraki hedefte iktidar olmak var diyorsunuz.
“Tabii kesinlikle. Elbette ki hala geriletmemiz gereken müesses bir nizam var. Mesela Başkan olma hayali kuran Recep Tayyip Erdoğan’ın o hayallerini durdurmak gibi bir derdimiz var. Hala kötücül siyasi akımlar mevcut, hala nefret söylemi üzerinden politika yürüten siyasal akımlar mevcut. Ancak biz onları geriletiyoruz. Onlarla hala mücadele etmemiz gerekiyor ancak, artık yepyeni bir kurucu iddiamız var. Adı ‘Yeni Yaşam’ olan kurucu iddiamız. Ve yeni seçim bildirgemizde 12 başlıkta büyük insanlığa çağrımızı yaptık. Bunlar kurucu iddiamızdır. İktidar iddiasıdır. Onlar olmadan iktida r olamazsınız. İktidar dediğimiz Ankara’daki iktidarın başına geçmek değil… Yaşamın her alanında bütün yerellerde o iddiaları hayata geçirmektir. Bu güçteyiz şu anda, o iktidarı kurabilecek güçte hissediyoruz kendimizi. Çünkü yalnızca mücadele ederek, bir şeylere karşı olarak geçirdik yıllarımızı, bunlar çok önemliydi, ama Yeni Yaşam için artık iktidar olmalıyız.
Ermeni Soykırımı’nın 100. yılını geride bıraktık. 100 yıl içerisinde ‘Ermeni Soykırımı’ demek bile baskıya maruz kalmaya yetiyordu. Ama bugün baktığımız zaman mecliste temsil edilen 3 partinin de Ermeni adayları var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunun çok olumlu olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir Ermeni aday olsaydı ve sanki o Ermeni adayın görüşleri tüm Ermeni toplumunu temsil ediyor gibi gözükseydi bu olumlu bir şey olmazdı. ‘Ermeniler’ diye bir bakış var ama bu doğru değil. Ermeniler de diğer toplumlar gibidir, pek çok farklı ideolojiye inanırlar. Kimisi kimliğini, kimisi inancını vb. pek çok alt kimliği barındıran bir toplum. Dolayısıyla bu anlamda farklı düşüncelere sahip farklı siyaseti partilerde Ermeni adayların olması bizim kimliğimizi normalleştiren bir şey. Yalnızca ‘Ermeni’ bakışından çıkıp ‘Öyle düşünen, böyle düşünen Ermeniler var’ demek için önemli bir iddia. Ermeni toplumunun da politize olması açısından önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.
Ben de şu iddiada olacağım: Eşitlik temelinde bir kurguya inanan Ermenilerin temsilcisi olmayı hedefliyorum. Çünkü şimdiye kadar –büyük oranda- Ermeniler hep mevcut siyasi partileri, iktidara yakın partileri desteklediler. Ancak artık biz de siyaset alanında önemli bir aktörüz. Bizim partimizin hiçbir ‘ama’sı yok. Tüm kimliklere eşit çerçevede bakıyor. Diğer partilerin de Ermeni adaylarının olması önemli ama ben Ermeni toplumunun büyük oranda HDP’ye bu seçimlerde oy vereceğini düşünüyorum. Çünkü hem geçmişle, soykırımla yüzleşmekte hiçbir aması olmayan, hem de eşitlik temelinde bir gelecek kurma çağrısına büyük oranda karşılık vereceğini düşünüyorum Ermenilerin…
Diyelim ki 3 partiden de Ermeni adaylar meclise girdi.”
-Bugün had safhada olan ırkçılık nereye gider? Parlamentoda Ermenilerin olması sokağı nasıl etkiler?
“Bugün AKP’de Mehmet Metiner var Kürt bir milletvekili. CHP’nin içinde de Kürt milletvekilleri var. Ben şöyle bakıyorum; Ermeni meselesinin normalleşmesi adına Markar Esayan’ında Selina Doğan’ında var olması önemli.
Ayrıca şu da var; Ermeni vekil olarak görülmeyi mi tercih edeceğiz, yoksa bir siyasetçi olarak mı görülmeyi tercih edeceğiz? Tabii ki kimliğimizi onurla taşıyacağız hepimiz. Ama esas mesele siyasetteki aktörlüğümüz olacak. Benim de hayalimde bu var. Mesela Selahattin Demirtaş Kürt bir siyasetçi. Ama şimdi 2 yıllık partimizin büyük mücadelesinden sonra yalnızca bir Kürt kimlikli siyasetçi olarak görülmüyor. İyi bir siyasetçi olarak biliniyor. Partimizin Eş Başkanı olarak iyi bir siyasetçi olarak değerlendiriliyor bu çok önemli. Kürt olmaktan vazgeçmedi Demirtaş, Kürt kimliğini onurla taşıyor ama aynı zamanda Türkiye’de eşitlik temelinde yeni yaşamı inşa etmek isteyen iyi bir siyasetçi. Benim de hayalim bu. Beni diğer Ermeni adaylardan ayrıştıracak en önemli başlık belkide bu olacaktır. Hedefim ve hayalim budur. Ermeni kimliğinin normalleşmesi… Ve yalnızca geçmişe takılıp kalmamak… Bakınız bu geçmişi es geçmek değil, soykırımı, Hrant Dink suikastini, diğer cinayetleri vb. başımıza gelen bütün felaketlerle yüzleşeceğiz. Bununla ilgili devletin özür dilemesi için mücadelemizi yürüteceğiz. Ama yalnızca geçmiş meselemiz yok gelecek meselesinde, eşitlik temelinde bir gelecek kurma meselesinde aktör olma iddiamız var. Yoksa yalnızca sembolik bir figür olarak kalmak, Genel Başkan’ın emrettiği yerde susan, emretmediği noktada konuşan bir aday olmamak ve siyaseten bütün alanlarda aktör olmak gibi bir iddiamız var. Bu da Ermeni’nin yalnızca soykırım ile ilgili konuştuğu meselesinin dışına çıkıp siyaseten her alanda aktör olmayı getirecektir. Bu da sokağı ve Ermeni meselesine diğer halkların bakışını normalleştirecektir diye düşünüyorum.”
-Peki, Ermeni Cemaati’nin adaylığınız hakkında değerlendirmeleri nasıl oldu? HDP’ye bakışında bir değişiklik oldu mu?
“Bakın partimin duruşu, partimin politikaları olmasa bir Ermeni aday koyuldu diye kimse o partiye oy vermez. Önemli olan parti politikalarıdır. Geçmişle yüzleşmeyi –ki bizim Ermeni toplumu için çok önemlidir- esas alıyoruz, bir daha aynı şeyler tekrarlanmasın diye… Bu politikalar önemli, yoksa sadece Garo Paylan’ı aday koymanız kimse için bir şey ifade etmez. Tabii ki Ermeni adayın seçilebilecek bir konumda buradan aday olması Ermeni toplumunu ciddi anlamda etkiliyor. Çünkü her toplum kendi temsilcisini görmek ister. Bu anlamda benim varlığımı da bu politikaları destekleyen biri olduğum için Ermeni toplumundan çok çok büyük bir destek alacağımızı düşünüyorum.”
-Vekil seçilmeniz halinde hangi alanda çalışmalara yoğunlaşacaksınız?
“Ben yıllardır Ermeni okullarında yöneticilik yapmaktayım. Ermeni toplumunun geçmişte kendi örgütlenmeleri kendi yapılanmaları vardı. Mesela patrikhane özerk bir yapıydı, ancak devlet bugün patrikhanenin statüsünü kabul etmiyor, hatta patrik seçilmesine bile müsaade etmiyor. Sonrasında Ermeni okulları… Anadilinde eğitim veren kurumlar ile ilgili bir yasa yok. Bütün anadilinde eğitim yapmak isteyen toplumlar için önemli. Bu yönde bir yasa oluşması için mücadele vereceğim. Bu hem Ermeni toplumu için önemli, hem de diğer tüm toplumlar için önemli. Aynı zamanda ekonomi politikaları konusunda ihtisasım var… Ben partinin politika belirleyicilerinden birisiyim, bunu genel siyasete de eşitlik temelinde, toplumdaki ekonomik adaletsizlikleri giderecek politikaları hayata geçirmek üzere siyasetimi yapacağım. Temelinde kendi toplumumdan kendi mücadele alanımdan biriktirdiğim birikimleri, gördüğüm devlet yapısının eşitsiz bakışını değiştirmek için uğraşacağım. Yani buyurgan, parmak sallayan, bazı kimliklere yakın, bazı kimliklere uzak olan devlet anlayışından tüm kimliklerin ve toplulukların haklarının mücadelesini yapan bir siyasetçi olacağım. Bunu da esas olarak eğitim ve ekonomi alanlarında yapmak için uğraşacağım.”
-Peki, HDP’nin Kürt partisi olarak bilindiği dönemlerde vardı… Bu ortadan kalktı mı sizce? Bugün Türkiye halklarına HDP samimi geliyorsa bu nasıl oluştu sizce?
“Çünkü bizim hiçbir ‘ama’mız yok. Bakın diğer partiler belli bir kimliğin, mezhebin, belli bir coğrafyanın partisi. Biz elbette Kürtlerin ve Kürt özgürlük mücadelesinin partisiyiz. Ben bunu bir Ermeni olarak söylüyorum. Mücadele geçmişimizi asla inkar etmiyoruz. Biz Kürt partisi değiliz demiyorum biz Kürtlerin de partisiyiz diyorum. Bunu birbirimiz adına söylemeliyiz. Kürtlerde burası Ermenilerin partisi demeli. Ermeni mücadelesinin partisi demeli. Biz bunu yapıyoruz. Samimiyetimiz de burada işte. Her türlü hak gaspına karşı da mücadele ettiğimiz için de sanırım bunlar daha fazla duyuluyor. Çünkü eskiden, çatışma alanında sözleriniz tam anlamıyla duyulmaz. Bizim her zaman kadın alanında, ekoloji alanında, gençlik alanında vb. sözümüz vardı ama bunlar duyulmuyordu. Şimdi çatışmaların çok daha az olduğu bir dönemdeyiz. Şimdi daha net duyuluyor. Ve mecliste güçlü bir şekilde var olursak, seçim bildirgemizdeki başlıkları daha da fazla duyurabileceğiz. Henüz bütün politikalarımızı yeterince duyurabildiğimizi düşünmüyorum. Bunun için mücadele ediyoruz. Hala partimize karşı ‘ama’lar var, önyargılar var. Bu bariyerleri kırmaya uğraşıyoruz. Bunlar da 3 günde kırılabilecek bariyerler değil. Çünkü 30 yıldır kirli bir savaş yaşandı. Toplumda herkesin birbirine karşı önyargıları var. Bunlar da devlet kaynaklı önyargılar. Bu bariyerleri devirmek ve toplumların önyargısız olarak partimize teveccühlerini iletmeleri için daha çok mücadele yürütmemiz gerekli.”
Seçim çalışmalarınız şu an ne durumda?
“Partimiz sonuçta yeni bir parti ve örgütlenmesine devam etmekte. Seçim aynı zamanda örgütlenme vesilesi de oldu. Yüz binlerce insan emek veriyor. Partimizin hiçbir kaynağı yok. Diğer partilere hazineden yardım yapılırken bizim böyle bir durumumuz yok. Biz kendi yoldaşlarımızın desteğiyle, insan emeğiyle yapıyoruz kampanyalarımızı. İnsanlara ulaşmakta da bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Bazı mecraları parasal yetersizlikten kullanamıyoruz. Ama gücümüz yettikçe birebir sokak sokak, sandık bazlı mücadelemizi yürütüyoruz. Kimse o mahallede oturan onun evine gidip ziline basıp derdimizi anlatıyoruz. Ya Türkiye derin bir otoriterleşmeye gidecek, ya da ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sözü realize olacak. Önemli olan daha çok insana dokunmamız. Ne kadar insana dokunabilirsek o kadar partimize çekebiliyoruz. Reklamdan ziyade birebir çalışmayı esas aldık ve bunun karşılık bulacağını düşünüyorum.
Siyasi Haber okurlarına söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Hep bir klişedir “Bu seçimler çok önemli” sözü ancak bu seçim gerçekten çok önemli. İkna olmamış seçmenlerimiz olabilir, hala ‘ama’ları olan seçmenlerimiz olabilir. İkna olan seçmenlerimize çağrım ikna olmayanları ikna etmek için uğraşsınlar. Bazı önyargılar olabilir ama bu seçimlerde HDP’ye oy vermek Türkiye’nin önümüzdeki onlarca yılını etkileyecek bir tercih olacak. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan’ın iddiasını kesinlikle kırmamız için yalnızca oy vermek değil, oy vermeye ikna etmek geliyor. Artık kalan günlerimizde sandığa büyük bir motivasyonla gitmeliyiz. Her bir oy çok önemli ve her bir oyun Yeni Yaşam çağrısında bir yeri var. Seçim bildirgemizdeki maddelerin ve oyların takipçisi olsunlar, hesabını sorsunlar. Vekil ve seçmen ilişkisi değil, verdiğimiz sözleri hep birlikte realize edeceğiz. Bunun sözünü veriyoruz. Ve 7 Haziran gecesi hep beraber halaylarımızla, horonlarımızla bu zaferi kutlayalım.