Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), Nakba’nın 76. yıldönümüne ilişkin yazılı bir açıklama yayınladı.
“Ey kahraman halkımız, 1948 Nakba’sının 76. yıldönümü ve devam eden Filistin tehcirinde, mücadelenin sonunu getirme, Filistin halkı ve davasının tasfiyesini tamamlamaya dönük yeni ve eşi benzeri olmayan bir durumla karşı karşıyayız. Bugün, modern zamanların en büyük suçu işleniyor. Sömürgeci efendileri ve gerici kuyruklarıyla aynı siyonist çeteler, dünyanın gözü önünde dünyanın en kirli soykırımını işliyor; asimilasyon, ırkçılık, yerleşimcilik, Yahudileştirmenin insanlığa düşman, ahlaken düşük bir pozisyon olduğunu kanıtlıyor ve beyhude bir biçimde bölgemizde ve Filistin anayurdumuzda kendilerine bir yer bulmaya çalışıyorlar.” sözlerine yer verilen açıklamada, Filistin halkının direnişine diikkat çekildi.
Açıklamada şunlar kaydedildi:
” Çünkü halkımız, Nakba’dan sonra yıllar boyunca ve şu ana dek özgürlüğe ve topraklarına duyduğu sevgi, tarihsel haklarına ve davalarının meşruluğuna yaslanmaları ve soykırım karşısında gösterdikleri destansı metanetle örnek oldular ve tüm dünya halklarına sebat, cömertlik ve aidiyet üzerine ders vererek, işgal sürdükçe direnişin de süreceğini kanıtladılar.
Geçen 8 ayda Gazze Şeridi’nde başını dik tutanları, sömürgeci güçlerin vahşetine ve küstahlığına asla teslim olmamış, Filistinli geçmiş nesillerin deneyimiyle ayakta duran, toprağına her tanesine kadar sahip çıkan, her metrekarede bir şehidi toprağa gömen, zeytin ağaçları gibi toprağa kök salan ve siyonist sisteme karşı her yöntemle mücadele edenleri selamlıyoruz. Tarih ve dünya kamuoyunu, tarihi destanların yazıldığı Gazze topraklarında gösterilen bu metanete ve siyonist askeri soykırım makinesiyle girilen mücadeleyi destekleyen herkese saygı duymaya çağırıyoruz.
76 yıl boyunca, siyonist proje Filistinli Arap ulusal kimliğini silme ve Filistin’i gasbına dayanarak; gerçeklere, tarihe dayalı Filistin anlatısını çarpıtmayı başaramamış ve başaramayacaktır.
Gazze’nin şanlı Ekim destanı, siyonist sistemin sömürgeci bir makine ve bütün sömürgeci sistem adına soykırım gerçekleştirmek için bir araç olduğu gerçeğini ortaya çıkarmış, uluslararası kamuoyunun yalanlarını ve ikiyüzlülüğünü, Amerikan sömürgeciliğinin küstahlığına itaatini göstermiştir.
Bu yüzleşme dünyanın tüm insanlarına Filistin halkına dönük işlenen, süregelen suçları hatırlatmıştır – işgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’te devam eden saldırılardan, 1948’te işgal edilen topraklarda yaşayan halkımızın politik, ekonomik ve sosyal haklarını hedef alan ırkçı uygulamalardan ve Nakba’dan bu yana mülteci kamplarında ve diasporada yaşayan halkımızın çektiği sefaletten ayrılamayacak suçlar.
Ey halkımız ve Arap ulusumuz,
Bugün, halkımız ve dünyanın tüm özgür insanları 1948 Nakba’sını tamamlamaya dönük soykırım savaşını uygulayan, sömürgeci güçler tarafından desteklenen siyonist projeyle yüzleşiyor. Halkımız ve dünyanın tüm özgür insanları; inisiyatifi geri kazanma ve sömürgeci siyonist soykırım projesini yenilgiye uğratma hayati göreviyle karşı karşıya, halka dönük soykırım politikalarına, haklarının ihlaline, sömürgeciliğe, barbarlığa karşı, geri dönüş hakkını, kendi kaderini tayin etme hakkını, özgürlüğünü ve haysiyetini savunmak için meşru bir savaş veriyor.
Bugün, dünyada Filistin halkının duruşu, katillerin adaletsizliğinden yakınan bir mağdurun duruşu değildir. Filistin halkının duruşu, bölgedeki suçluları, siyonist savaş suçlularını silahlarla, sözlerle, eylemlerle ve direnişin bütün yöntemleriyle kovalayan, Filistin topraklarında siyonist askeri katil sisteminin tanklarını yok eden, katil askerlere saldırılar düzenleyen kararlı savaşçıların, Kudüs’te, Nablus’ta, Cenin’de, Tülkarim’de haklarını ve toprağını savunan savaşçıların, 1948’de işgal edilen topraklarımızda Filistinli kimliğine sarılan, “İsrailleştirme” politikalarını, Filistin halkına dönük bütün sömürgeci sınırları reddeden savaşçıların, meşru bir davanın haklı sahiplerinin duruşudur.
Nakba’nın yıldönümünde:
Bir: Nakba’nın sonuçlarına ve yeni Nakba’lara itaati reddedelim ve nehirden denize bütün Filistin’de tarihsel haklarımıza tutunalım.
İki: Geri dönüşün anahtarı olarak direnişe sarılalım ve Filistin’deki halkımızın bütün tarihsel hakları, mücadelenin kaynağı olarak kabul edelim.
Üç: Yerinden etme, etnik temizlik ve tasfiye projelerini, ‘ertesi gün’ konseptini reddedelim ve direnelim. Halkımızın haklarını geri almak ve sömürgeci siyonist projenin bütün bölgeyi harabeye çevirmesini engellemek için mücadeleyi sürdürelim.
Dört: Direniş cephesinin birliği ve Filistin halkının kararlılığıyla uyuşması bütün Arap uluslarının ve insanlığın gerçek desteğini, dayanışmasını, siyonist düşmanın çıkarlarına ve halkımıza karşı işlenen suçlara ortak olan tüm devletlere karşı mücadelesini yükseltmesini gerektiriyor.
Beş: Düşmana karşı delinmez bir duvar örebilmek, ulusal topraklarımızda yer alan halkımıza gerçek bir destek sağlayabilmek için sahada direniş tek cephede birleştirilmeli, her savaşçı soykırım savaşına karşı kavgaya katılmalı, kendi kaderimizi tayin etme hakkımızı savunurken, halkımız üzerinde sahiplik iddiasında bulunanların tüm girişimleri reddedilmelidir.
Altı: Giderek büyüyen uluslararası boykot ve Filistin halkıyla dayanışma hareketi, ve Filistin’in Birleşmiş Milletler’e üye olmayan bir gözlemci olarak kabul edilmesi sonrası, Uluslararası Ceza Mahkemesi de dahil, uluslararası bütün anlaşmalar ve sözleşmelerde üyeliğinden yararlanan işgali kuşatma altına almak ve liderlerini yargılatmak için daha fazla harekete geçmek, örgütlenmek, seferberlik gerekiyor.
Yedi: Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), Nakba’nın uluslararası canlı tanığı olarak kabul ediliyor, ve bugün bu suçun devam etmesi; Filistinli mültecilere nerede bulunurlarsa bulunsunlar ihtiyaçlarını sağlayabilmek için UNRWA’nın hukuki ve ahlaki sorumluluklarını yerine getirmesinin acil bir ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Bu amaç için kurulmuş uluslararası bir kurum olarak, kendi ülkesine dönmemiş tek bir mülteci kalmayana dek, UNRWA’nın hizmetlerini kısmasının hiçbir meşru gerekçesi yoktur.
Kahraman Gazze’de, 1948’de işgal edilen topraklarımızda yer değiştirme ve sürgüne direnen halkımıza selam olsun!
Şehitlerimize bağlılıkla; mülteci kamplarındaki ve diasporadaki halkımıza ve Filistin’den Lübnan’a, Yemen’e, Irak’a, Suriye’ye, İran’a, her yerde Filistin toprağında gerçekleşen katliama karşı direnen kahramanlara, Filistin’in, bütün Filistin’in kurtuluşu ve yeniden inşası için yaşamlarını feda edenlere selam olsun. Selam olsun kadın ve erkek tutsaklarımıza, zincirlerin ve özgürlüğün destanının kahramanlarına, özgürlüğünü bizim için feda edenlere!”