EmekGüncel

EMEK | Yeni Dönem Eski Yöntem; Halka Acı Reçete!

"Direnişlerin büyütülmesi için elimizden geleni yapmak, yan yana birlikte mücadele etmek, fiili-meşru mücadeleyi büyütmek önümüzdeki dönemin rengini belirleyecektir"

Pandemi ile beraber şiddetlenen ekonomik krizden çıkmak için, emperyalist-kapitalist sistem bilindik yollara başvurmaktadır.

Bu bilindik yöntem emperyalist – kapitalist sistemin her krizinin faturasını işçi ve emekçilere çıkarmasıdır. Pandemi ile birlikte kalkan paketleri adı altında atılan her adım emek dünyasının kazanılmış haklarının bir bir gasp edilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Krizin fırsata çevrilmesi diye ifade edilen şeyde işte budur.

İktidar attığı atacağı adımı işçi ve emekçilerin tepkilerine göre belirlemekte, gelen tepkiye göre ya devam etmekte ya da atacağı adımı erteleyip bir fırsatını bulduğu anda tekrar gündeme getirmektedir.

Bu duruma verebileceğimiz en iyi örnek kıdem tazminatının gaspı ile ilgili yaşanan tartışmalardır. İktidar, meclis kapanmadan önce dillendirip yasa olarak getirmek istediği kıdem tazminatının gaspı ile ilgili önergesini gelen tepkiler üzerine geri çekmek yani ertelemek zorunda kalmıştı.

İktidar, kıdem tazminatı meselesini işsizliğin, yoksulluğun arttığı, pandeminin ilk dönemden yaygın olarak halkın yaşamını doğrudan etkilediği bir dönemde, işçi ve emekçilerin bir bölümünü etkileyecek bir biçim de parçalı olarak tekrar gündeme getirdi.

Parçalı olması daha önceden de bildiğimiz bütünün karşı koyuşunu engellemek için yapılan bir taktik olarak kullanılmaktadır. İstihdam paketi olarak açıklanan, gerçekte ise kıdem tazminatı ve emeklilik hakkının kalıcı gaspından esnek ve sigortasız çalıştırmanın yaygınlaştırılmasına dek bir dizi hak gaspının yasalaştırılmak istendiği torba yasa meclise sunuldu.

25 yaş altı ve 50 yaş üstündekiler “belirli süreli iş sözleşmesi” ile kıdem tazminatından mahrum edilecekleri bir çalışma yaşamının içine sokulmak istendi. 25 yaş altı ve 50 yaş üstü çalışanlar için tam anlamıyla belirsizlik yaratacak belirli süreli iş sözleşmesi istihdamı arttırma kılıfı altında, işçi ve emekçilerin bir kesimini etkileyecek bu girişimin, çalışanların tamamının haklarını gasp edecek düzenlemenin ayak sesleri olduğu açıkça ortadadır.

Emeğin örgütlü yapısındaki güçsüzlüğü de hesap ederek kazanılmış haklara hücum eden iktidar, kıdem tazminatı gaspına karşı kıpırdanmaların olması ve işçi ve emekçilerin bu yasa tasarısına karşı birlikte, bir araya gelerek oluşturdukları enerji karşısında geri adım atmak zorunda kaldı. İktidarın en büyük korkusu olan ezilenlerin bir araya gelerek birlikte mücadele etmek karşısında izlediği yol; ya zor yolu ile dağıtmaya çalışmak ya da geri çekilir gibi yapıp daha uygun bir fırsatını bulduğu anda tekrar denemek olarak karşımıza çıkmaktadır. Kıdem tazminatı meselesinde karşımıza çıkan budur.

İktidar kıdem tazminatı üzerinden çalışma yaşamını yeniden şekillendirmek istemektedir. Bundandır ki kıdem tazminatı gaspı ile ilgili meseleler gündemden düşmüş gibi gösterilmeye çalışılsa da iktidarın gündeminden düşmemektedir.

Keza son dönemde açıklanan tüm ekonomik programlarda çalışma yaşamının yeniden düzenlenmesi hedef olarak konmaktadır. Esnek, güvencesiz çalışma şekilleri işçi ve emekçilerin kazanılmış hakları gasp edilerek hayata geçirilmek istenmektedir. Bu durum iktidarın açık hedefleri arasındadır.

Ekonomik krizi atlatmanın çaresini emek cephesine topyekûn saldırıda bulan iktidar bu yolla sermayeye alan açmaya çalışmaktadır. İstifa eden Berat Albayrak “İstihdamda esnek çalışma üzerine kurulu bir model üzerine çalışıyoruz”. Berat Albayrak’ın istifa etmesinin ardından yeni döneme giriyoruz diye açıklama yapan Erdoğan’ın konuşmalarını incelediğimizde, iktidarın krizden çıkış yolu olarak emeğin kazanılmış haklarının gaspını yöneldiğini görebiliriz.

“Ülkemizi yerli ve uluslararası yatırımcılar nezdinde riski az, güveni yüksek, kazancı tatminkâr bir cazibe merkezi haline getirmekte kararlıyız.” “… Dünyanın en güçlü ve zengin ülkelerinin dahi bir sonbahar yaprağı gibi savrulduğu böyle bir dönemde, Türkiye’nin maslahata uygun tedbirlerle yoluna devam etmesi gayet tabiidir.

Bunun için, yaşadığımız kritik dönemin ruhuna uygun şekilde, gerekiyorsa devlet ve millet olarak fedakârlık yapmaktan, acı da olsa doğru reçeteleri uygulamaktan kaçınmayacağız.” “Yerli ve uluslararası yatırımcıların kazancını kendi kazancımız olarak görerek, yatırımcılara her türlü kolaylığı gösterecek, desteği vereceğiz”

İnsani bir kriz durumunda dahi, açlıkla, ölüm arasında tercih yapmak zorunda bırakılan işçi ve emekçilerin hiçbir talebini karşılamayan iktidar sahipleri krizden etkilenen sermayenin yanında durmakta, bu durumu açıkça ifade etmekten çekinmemektedir.

Erdoğan’ın yeni dönem vurgusu ile beraber yaptığı konuşmadaki ayrıntılara baktığımızda sermayeye daha da büyük avantajlar getireceklerini ifade etmiş ve bununla birlikte halka acı reçetenin yazılacağını kaydetmiştir. İşsizlik ve yoksulluğun pençesinde yaşam mücadelesi veren halka krizin acı reçetesini de ödemek zorunda bırakılacağı açıkça ilan edilmiştir.

Esnek, güvencesiz, örgütsüz bir çalışma yaşamı iktidarın yerli ve yabancı sermayeye verdiği en önemli vaadi olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’nin emeğin kazanımları tasfiye edilerek ucuz işgücü haline getirilmesi yeni dönem programı olarak bizlere sunulmaktadır. Erdoğan’ın da dediği gibi iktidar bu doğrultuda adımlarını atmaktan çekinmeyecektir. Emek cephesindeki örgütsüzlüğü kendine avantaj olarak gören iktidar bu alanda saldırıyı arttıracağının haberini vermektedir.

Bundan dolayı bu saldırı karşısında duran irili ufaklı her türlü direnişe tüm şiddetiyle saldıracaktır. Maden işçilerinin eylemleri, Bimeks işçileri, toprağına sahip çıkan köylülere azgınca saldırmasının bu konseptle bağlantısı vardır. İktidar ezilenleri bir araya getirecek ve onlara umut aşılayacak hiçbir direnişe tahammül edememektedir. Bu durumu iktidarın sınıfsal refleksi olarak değerlendirebiliriz.

Esas olan önümüzdeki dönemde keskinleşecek sınıf çatışmasında kitlelerin birlikte mücadele etmesinden korkan iktidar, bu alanı boş bırakmamakta umut olabilecek kıvılcım yaratma potansiyeli gördüğü bütün direnişlere devletin tüm kurumlarıyla saldırarak boğmaya çalışmaktadır. İktidarın zayıf noktası da bu birliktelikten geçmektedir.

Ezilenlerin birlikte fiili-meşru mücadele hattını örmesi önümüzdeki dönem egemenlerin tüm hesaplarını alt üst edecek tek gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. İktidar bu bilinçle hareket etmektedir, bizim de bu bilinçle hareket etmemiz gerekmektedir.

İktidar sahipleri, krizden çıkış yolu olarak ezilenlere her cephede tam bir saldırıyı öngörmektedir. Bu saldırıya karşı koyan her bir direniş, umut olma – kıvılcım olma potansiyeli taşımaktadır.

Egemenlerin topyekûn saldırısına karşı parça parça, tek tek birbirinden kopuk olan mücadelelere omuz vermek, bu direnişleri birleştirmek karşımıza sorumluluk olarak çıkmaktadır.

Direnişlerin büyütülmesi için elimizden geleni yapmak, yan yana birlikte mücadele etmek, fiili-meşru mücadeleyi büyütmek önümüzdeki dönemin rengini belirleyecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu