GüncelMakaleler

MAKALE | Bu dosya mahkeme salonlarında kapanmıyor sokağı zorlayalım!

Kürt ulusunun siyasi öznelerine yapılan bu saldırıların, boşa düşürülmesinin yegane yolu; yaşanan hukuksuzluklara karşı parçada biriken tepkileri, sokakta birleştirerek toplamda bir karşı koyuşa dönüştümek olduğu görünüyor.

Devlet 2015’den bu yana Kürt ulusu üzerinde yürüttüğü imha ve diz çöktürme operasyonlarının bir parçası olarak siyasi soykırım çalışmalarını arttırarak sürdürüyor.

Büyükşehir belediye başkanlarının, hiçbir hukuki dayanağı olmadan gerçekleştirilen kayyum atamasının ardından, mahkeme kararları üzerindeki AKP-MHP etkisini gösteren örnekler artarak devam ediyor. Devletin kendi yasalarını ve kurumlarını askıya alarak gerçekleştirdiği hukuksuzluklar söz konusu Kürt ulusunun siyasi temsilcileri ve onunla yan yana gelen demokratik güçler olduğunda bütün adaletsizlikler açık açık yapılmaktan çekinilmiyor.

HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş 3 yıla yakın  süredir tutuklu bulunuyor. Daha önce AİHM tarafından parlemanto çalışmalarından dolayı tutuklu bulunduğu gerekçesiyle tahliye edilmesi talep edilen Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “AİHM’in verdiği kararlar bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar işi bitiririz” denildikten bir hafta sonra 4 yıl 10 aylık hapis cezası onanarak hapishanede tutulmaya devam edilmişti.

Geçtiğimiz hafta ise mahkeme kararıyla tahliye olan Demirtaş mahsup işlemleriyle bir hafta bekletilip  tahliye olmadan, yeni bir tutuklama kararıyla  alıkonuldu. Daha önce “suç teşkil etmediği” gerekçesiyle dosya içerisine dahi konulmayan nedenlerle yeni bir dosya açılmış bu dosyadan jet hızıyla Demirtaş ve HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hakkında tutuklu yargılanma kararı çıkarılmıştır.

AKP-MHP iktidarı kendi ifadesi ile ikinci hamleyi yaparak Demirtaş’ın tahliye olmasının, Yüksekdağ’ın tahliye olma ihtimalinin dahi önüne geçmiştir.

Bir diğer örnek olarak DTK eş sözcüsü, HDP milletvekili Leyla Güven, HDP milletvekili Musa Farisoğulları ve birçok Kürt siyasetçi hakkında 2009 yılında açılan KCK ana davası sonuçlandı. On yıllara varan hapis cezaları yargıtay tarafından  onaylandı.

Yüzlerce Kürt siyasetçinin yargılandığı dava dosyası daha önce devletin kendi kurumları (Cumhurbaşkanlığı kalemi) eliyle “FETÖ tarafından açılan bir dava” olarak ifade edilmesine karşın dosya kapatılmamış, aksine onlarca siyasetçiye FETÖ’cü hakim ve savcılar tarafından verilen cezalar onaylanmıştır.

Bu yargılamanın hala sürdürülüyor olması ve yargıtayın FETÖ tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen bir yargılamayı onaylaması söz konusu Kürt ulusu ve onun örgütlü güçleri olduğunda faşist kliklerin nasıl ortak payda da buluşabildiğini bir kez daha gösteriyor.

Devlet klikleri arasında bu denli kanlı bıçaklı olunan bir süreçte dahi söz konusu ezilenlerin örgütlü mücadelesi olunca ortak payda da buluşmaya devam ediyor. Geniş halk kitlelerini karşı karşıya getirmeye çalışmaktan bir an geri durmuyor. Bugün yasaları çerçevesinde serbest bırakması gerekenleri yasalara rağmen serbest bırakmıyor.

Dışarıda bulunan siyasi özneleri ise ilişkide bulunduğu kitlelerden (%13-%50) yalıtmaya , geniş kitleler açısından da HDP’nin yasallığını sorgulayan bir noktaya evriltmeye çalışıyor. Kürt sorunu, Diyarbakır’da HDP önünde sürdürülen bekleyişin çözümü gibi birçok konuda kitlelerle Kürt ulusunun siyasi öznelerini karşı karşıya getirmeyi hedefliyor.

Gerçekleştirilmek istenen demokrasi nöbetlerini, kitlelerden yalıtılmış, sadece milletvekillerinin omuzlarına kalan bir pratik haline dönüştürmeyi siyasi özneleri kitlelerden yalıtılmış, geniş kitleler tarafından mahkum edilmiş bir pozisyona iteklemeye çalışıyor.

Şüphesiz ki HDP önceki dönem eş başkanları, HDP milletvekilleri ve KCK ana davasında yargılanan onlarca kişinin ortaya koyuğu pratikler ezilenler cephesinden meşru ve devletin kendi yasalarında dahi bir çoğunun yargılanması gerçekleştirilemeyecek pratiklerdir.

Ancak devlet hukuksuzluğa karşı kitlelerin tepkisiyle karşılaşmadığı oranda pervasızlaşacak bir pozisyondadır. Kapanan, kapanması gereken dosyaları bu kadar açıktan yürütüp on yıllara varan cezalar verme cesareti buna dayanmaktadır.

Bu çerçevede devletin önümüzdeki süreçte Kürt ulusunun siyasi özneleri tarafından gerçekleştirilen pratik-politik-örgütsel çalışmalara saldırırken kendi yasalarından ziyade bu güçlerin kitlelerle kurduğu bağı gözeteceğini görmek gerekiyor.

Kürt ulusunun siyasi öznelerine yapılan bu saldırıların, boşa düşürülmesinin yegane yolu; yaşanan hukuksuzluklara karşı parçada biriken tepkileri, sokakta birleştirerek toplamda bir karşı koyuşa dönüştürmek olduğu görünüyor.

AKP-MHP ittifakının andaki zemini dağıtan, hedeflediği zemini bertaraf eden anlayış sokaktan geçiyor. Önümüzdeki süreci karşılayacak, devletin hukuksuz yargılamalarına dur diyecek, güç de siyasi tutsaklara özgürlük (Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, …) talebinin karşılık bulma durumu da siyasi öznelerin kitlelerle kurduğu bağ ile ilintili bir yerde duruyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu