Güncel

Cumartesi Anneleri | Hasan Gülünay’ın kaybedilişinden bu yana 28 yıl geçti!

Cumartesi Anneleri 799. haftasında, 28 yıl önce Tarabya’daki evinden Sirkeci’ye giderken, gözaltına alınıp kaybedilen Hasan Gülünay’ın akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri 799. hafta eyleminde, Hasan Gülünay’ın akıbeti soruldu. Online olarak gerçekleştirilen açıklamada konuşan kızı Deniz Gülünay ‘Hesabını devletten soracağım’ dedi.

Deniz Gülünay, “Babam ve yoldaşımın anısını önünde saygıyla eğiliyorum” diyerek, şunları söyledi: “Babamı arama mücadelemiz 28. yılında. Devletin kaybettiği yakınlarımızı arama mücadelemiz kuşaktan kuşağa devam ediyor. Babam kaybedildiğinde biz küçüktük, annemle eylemlere katıldığımızda neden o meydan oturduğumuzun farkında bile değildik. Şimdi, bu mücadelenin öznesi haline geldik. Soluğu yetmeyenin yerine o meydanda büyüyen çocuklar ve torunlar devralmış durumda.”

Babası kaybedildiğinde, tüm kayıp yakınları gibi travma yaşadıklarını ifade eden Deniz Gülünay, bir mezarının olmayacağını bilmenin ve bunu düşünmenin ise ayrı bir travma olduğunu vurguladı.

Gülünay, şunları söyledi: “Yaşadığımız bütün bu travmalara rağmen mücadeleye sarılmamız, bizi güçlü kıldı. O meydanda oturan aileler hüzünlü baksalar da, bir eksik oturmuş olsa da kocaman bir aile olduk. Kocaman bir aileye sahip olmanın verdiği güçle mücadelemiz bugünlere kadar devam etti. Mevsimlere, aylara, yıllara sığmayan bir mücadele verdik, vermeye devam ediyoruz.

“Birlik ve beraberliğin en güzel yaşandığı adrestir Cumartesi Anneleri. Yaşadığımız bunca baskı, gözaltı, yok saymalara rağmen kayıplarımızı aramaktan vazgeçmedik. Ben yaşadığım müddetçe Hasan Gülünay’ın hesabını devletten soracağım ve ismini unutturmayacağım.”

Deniz Gülünay’ın ardından Gülünay ailesinin avukatlarından Gülseren Yoleri konuştu. Yoleri, Cumhuriyet Savcılığı’nın etkin bir soruşturma yürütmediğini vurguladı. Gülünay dosyasının zaman aşımına uğratıldığını ifade eden Yoleri, şunları söyledi:

“Birçok kayıp dosyasında olduğu gibi ortadaki pek çok gerçeğe, açık beyana, delile rağmen bu dosyada da Hasan Gülünay’ın akıbeti karanlıkta kaldı. Ancak hem hukuki yönden, hem toplumsal kesimlerin gücü ile yürütülen mücadelede devletin cezasızlık politikasının son bulacağına, Hasan Gülünay için adaletin gerçekleşeceğine inanıyorum”

Haftanın basın açıklamasını okuyan Ümit Tekat Dişli ise şunları ifade etti:

“Hakikatin açığa çıkarılması ve adaletin sağlanması için eksik olan şey siyasi ve adli iradedir” diyen Dişli, siyasi iktidar ve adli makamlara seslendi: “Hasan Gülünay’ın akıbeti açıklansın, faillerinin cezalandırılması için uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirin.”

Dişli, kayıpların bulunması, faillerin yargılanması için mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti ve kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceklerini ifade etti.

Ne olmuştu?

23 Mayıs1992 tarihinde Artvin’de gözaltına alındıktan sonra işkence ile öldürülen Ali Ekber Atmaca’nın üzerinden İstanbul’da aynı mahallede yaşadığı Hasan Gülünay’ın kimliği çıktı.

Bu nedenle 32 yaşındaki 4 çocuk babası Hasan Gülünay, polis tarafından aranmaya başlandı. Eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Gülünay, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden işyerine gitmek üzere çıktı ve bir daha geri dönemedi.

Hasan’ın iş yeri telefonunu arayan bir kişi, Terörle Mücadele Şubesi’nden aradığını söyleyerek Hasan Gülünay’ın gözaltında olduğu bilgisini verdi. Ancak savcılık ve İstanbul Emniyeti’ne başvuran aileye, Hasan’ın gözaltında olmadığı, arandığı söylendi. Bunun üzerine aile memleketlileri olan ve o dönem İstanbul Emniyetin’de üst düzey yetkili olan Hüseyin Kocadağ’la görüştü. Kocadağ aileye ‘Hasan Gülünay sağ, içeride işkence yaraları iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar’ dedi. Aile bu bilgiyi kamuoyuna duyurdu.

Hasan’la aynı tarihlerde İstanbul Emniyet  Müdürlüğü’nde sorguda olan bir tanık, yüzünü görmediği bir kişinin işkencede ‘Ben Hasan Gülünay beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar!’ diye bağırdığını açıkladı. Bu iki açılamanın ardından hem ailenin hem de tanıklık yapan kişinin evleri polis tarafından basıldı ve konuşmamaları için tehdit edildiler.

Başbakan, İçişleri Bakanı ve TBMM başta olmak üzere tüm resmi mercilere başvuran aileye devletin cevabı; “iddialarınız gerçek dışı, başvurularınız  emniyet teşkilatını karalamaya yönelik” oldu.

Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz bırakıldı.Yargı makamları,  güvenlik güçleri tarafından verilen bilgilerle yetindi. Olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili bir soruşturma yürütmeden  zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Karara yapılan itiraz reddedildi. Dosya 2013 yılında  Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.

Anayasa Mahkemesi de davada AİHM’nin zorla kaybetmelerle ilgili kabul ettiği delil standartlarını uygulamadı. 21 Nisan 2016 tarihinde yalnızca ‘yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine’ hükmetti. Ancak bu ihlalin de sonuçlarının ortadan kaldırılması için zamanaşımını gerekçe göstererek etkili bir giderim yolu sunmadı. Dava AİHM’e taşındı.

Anayasa Mahkemesi de  davada AİHM’nin zorla kaybetmelerle ilgili kabul ettiği delil standartlarını uygulamadı. 21 Nisan 2016 tarihinde yalnızca ‘yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine’ hükmetti. Ancak  bu ihlalin de sonuçlarının ortadan kaldırılması için  zamanaşımını gerekçe göstererek etkili bir giderim yolu sunmadı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu