Bursa Türkiye’nin tarım, ticaret ve sanayi açısından önemli bir kentidir. Bölgede bulunan iki adet otomotiv fabrikası (Oyak Renault ve Tofaş Fiat), yüz yıla yaklaşan tekstil geçmişi, tarımsal değere sahip topraklarının olması, bölgede ticareti geliştirmiştir. Artan nüfus ve tüketim mallarının çeşitliliği Bursa’yı, kapitalist/emperyalistler başta olmak üzere onların yerli işbirlikçileri komprador burjuvazi, büyük burjuvazi, toprak ağaları, ticaret burjuvazisinin ve elbette milyonlarca emekçi için de iş umudu nedeniyle çok değerli bir bölge yapmıştır.
Bölgenin coğrafik konumu da bu anlamda önemli bir değer sahiptir. İstanbul’a yakın olması ve gerekli alt yapının buna uygun gelişmesi, 18’i aşkın sanayi bölgesinin oluşturulmasıyla önemli bir cazibe merkezi konumundadır.
Bursa iki milyon beş yüz bin nüfusuyla Türkiye’nin dördüncü büyük şehridir. Nüfusu hızla ve sürekli olarak artmaktadır. Sanayideki işçi gerekliliği ve tarımsal değerli alanlara sahip olması, ilin önemini artırmıştır. Nüfusun artması, beraberinde kentin önemli bir ticari alan haline dönmesine neden olmuştur.
Konu genel olarak aşağıdaki başlıklarda ele alınacaktır.
1- Tarihi, Coğrafik ve Demografik yapı
2- Sosyal yapı
3- Ekonomik yapı
4- Tarım
5- Ticari
6- Sanayi
7- Sınıfların Tahlili
8- Genel Politik Durum
Bu başlıkları sırasıyla inceleyelim.
(Not: Araştırma açısından bir zorluğu dile getirmekte fayda var. Veriler objektif ve resmi kaynaklardan elde edilmiştir. Ancak sistematik ve derli toplu tüm verileri bir yerde bulamamanın zorlukları yaşanmıştır.)
1-Tarihi, Coğrafik ve Demografik Yapı
Bursa Doğu Marmara Denizi kıyısına 25 km mesafede Bursa ovası üzerine kurulu oldukça eski bir şehirdir. İnsanlık tarihinin en eski uygarlıklarına ait kanıtlar bulunmaktadır. İznik (Nikea) antik kenti, Apolyont antik kentleri bilinen en önemlileri olmakla beraber çok sayıda farklı yerleşim bölgeleri de bulunmaktadır.
Doğuda Uludağ ile sınırlanmış, batıya Karacabey ovasıyla birleşerek Kemelpaşa’ya kadar uzanan geniş bir tarımsal alana sahip bir bölgedir. Uludağ, geniş dağ kurulumlarıyla vadiye hakim durumdadır. Uludağ, önemli kış turizm merkezidir. Çok sayıda otel bulunmaktadır.
Kentin hızlı nüfus artışına paralel olarak şehir içi yollar yapılmıştır. Şehrin doğusu Ankara tarafı (Ankara yolu olarak bilinmektedir), batısı İzmir tarafı (İzmir yolu olarak bilinmektedir), kuzeyi İstanbul tarafı (İstanbul yolu olarak bilinmektedir). İzmir istikameti yeni düzenlemelerle Ankara yolu istikametine doğru şehri bir boydan bir boya geçmektedir. Bu yol hiç trafiğin olmadığı bir saatte, bir uçtan bir uca yaklaşık olarak 70 km civarındadır. Yaklaşık olarak 1 saat sürmektedir. Trafiğin yoğun olduğu saatlerde bu süre tahmin edilememektedir. Bursa İzmir (Batıdan)tarafından Görükle ile başlamaktadır. Görükle’de Uludağ Üniversitesi kampüsü bulunmaktadır. Burası Türkiye’nin 5. büyük üniversitesi olarak kabul edilmektedir. Batı yakasında Merkez Nilüfer ilçesi bulunmaktadır. Doğu tarafında Kestel ve Gürsu ilçeleriyle şehre girilmektedir. Ankara’dan Bursa’ya girerken sağ tarafta Gürsu ilçesi, sol tarafta Kestel ilçeleri bulunmaktadır. Kestel’i geçince merkez ilçe olan Yıldırım Belediyesi başlamaktadır. Merkez ilçe Osmangazi’dir. Kent içinde ana arter şeklinde hafif raylı sistem bulunmaktadır. Bu sistem batıda bir ana hat ve doğuya bir ana hat olarak devam etmektedir. Ancak batı yakası acemler mevkiinde iki kola ayrılmaktadır. Batı yakası Görükle (Üniversite) tarafına diğeri Sanayi-Mudanya istikametine gitmektedir.
Ayrıca Mudanya’da İDO ve BUDO feribotlarıyla günlük İstanbul seferleri bulunmaktadır. Gene yaklaşık Bursa’ya 50 km uzaklıkta Yenişehir ilçesinde Hava Limanı bulunmaktadır. Şehirler arası tren yolu bulunmamaktadır. Halen devam eden hızlı tren yolu yapı devam etmektedir, 2018’de bitmesi bekleniyor. Ayrıca Uludağ’a yolcu taşıyan teleferik bulunmaktadır.
Bursa merkezde üç belediye bulunmaktadır. Doğuda; Yıldırım, batıda Nilüfer, orta kısımda Osmangazi bulunmaktadır. Demografisinde en ağırlıklı nüfus, Osmangazi Belediyesi sınırları içinde bulunmaktadır. Osmangazi Belediyesi yaklaşık olarak bir milyon nüfusa sahiptir. Yıldırım sekiz yüz bin civarında, nilüfer yaklaşık olarak yedi yüz bin nüfus yaşamaktadır. Toplam Bursa nüfusu, yaklaşık olarak 2.5 milyondur. Nüfus sürekli artmaktadır. Bu nedenle veriler sürekli değişiklik gösterebilmektedir.
Kentte iki adet devlet üniversitesi bulunmaktadır. Birincisi, Uludağ Üniversitesi, diğeri Bursa Teknik Üniversitesi. Uludağ Üniversitesi şehrin batısında, Bursa Teknik üniversitesi batı yakasında bulunmaktadır. Bunun dışında birkaç özel vakıf üniversitesi bulunmaktadır. Ancak birer temsilcilik şeklinde basit programlarla sınır bulunmaktadırlar.
Nüfusu % 85 dolgu; %15 civarında Bursalılar tarafından oluşmaktadır. Bu nüfusunda dağılımı kabaca şöyledir:
Bursa nüfusunun göç alma durumunu gösteren genel yapı: Bursa kökenli % 15, Erzurum kökenli % 25, Artvin kökenli % 25, Bulgaristan göçmeni % 15, Muş kökenli % 2, Van Kökenli % 2, Güneydoğu kökenli % 8, Diğer % 10 olarak tanımlamak mümkündür.
Bursa genel nüfus yapısı ve çalışanların sektörlere göre dağılımı aşağıdaki iki tabloda verilmiştir.
2- Sosyal yapı
Bursa sosyal yaşamı market, kafeterya, tüketim zinciri içerisinde bir halka olarak önemli bir tüketici kentidir. Kent tam anlamıyla tüketim çılgınlığına sürüklenmiş durumdadır. İhtiyaç dışı alımların durdurulamaz dürtüleriyle donatılmış durumdadır. Bu tüketici kültür, şehrin sosyal dokusunda ortak kültürü temsil etmektedir.
Sosyal olarak çelişkilerin çok rahat görüldüğü bir sosyal yapılanma mevcuttur. Kendin yapılanması genel olarak nüfusun önemli bölümünü oluşturan alanlar gece kondu bölgeleridir. Bu bölgeler genellikle, Osmangazi belediyesi ve Yıldırım mahallerinde bulunmaktadır. Bazı gecekondu bölümlerini şöyle sıralamak mümkündür; Emek, Bağlarbaşı, Yenibağlar, Sırameşeler, Kirişhane, Gençosman, Küçükbalıklı, Millet mahallesi, Arabayatağı, Yavuzselim, Hacivat, Eski fakülte bölgesi, Kestel (belediyedir ama Bursa ile birleşmiştir), Gürsu (belediyedir ama Bursa’yla birleşmiştir) sayabiliriz. Burada yaklaşık nüfusun % 80’i bulunaktadır.
Buralarda halk çoğunlukla klanlar şeklindedir. Yani örneğin belli bir bölgede Erzurum, diğer tarafta, Muş veya başka bir yerde Artvinliler ya da Bulgaristan göçmenleri vb bulunmaktadırlar. Elbette tüm bunlara rağmen kozmopolit bir durumun olduğu gözlerden kaçmamaktadır.
2015 seçimlerinde dağılım AKP % 54, CHP % 26.6, MHP % 12.4, HDP % 4.1, Saadet % 1.0, BBP % 0.5 olarak görülmektedir. Burada genel konjonktüre bağlı olarak oraklar % 15 civarında değişiklik gösterebilir. Bu da adayın ve o gün ki yapıya göre değişiklik göstermekle beraber genel eğilim Türkiye genel yapısına paralellik göstermektedir.
Eğitim düzeyi olarak Nilüfer daha elit bir belediye olması nedeniyle Nilüfer’de yüksektir. Ama Osmangazi ve Yıldırım’da düşüktür. Nilüfer’de ağırlıklı olarak CHP iktidarı vardır. Belediye kurulduğundan beri CHP tarafından yönetilmektedir. Osmangazi ve Yıldırım’da ise hep sağ partiler iktidardadırlar.
Özellikle gecekondu mahallerinde olmak üzere tekkeler ve tarikatlar cirit atmaktadır. Kapalı veya açık devlet desteği ile kuran kursları, gece sohbetleri ve para toplama ağlarıyla sarmış durumdadırlar. Hemen hemen herkes bir tarikatın şu ya da bu şekilde etkisi altındadırlar.
Kentte tamamı sağ eğilimli olan yaklaşık olarak 15 civarında yerel gazete bulunaktadır. Bunların başlıcaları Olay (Cavit Çağlar’ın), Bursa Hakimiyet (Celal Sönmez’in), Bursa Haber, Bursa Kent vb. 35 civarında radyo istasyonu bulunmaktadır. Bunların başlıcaları OLAY, AS, Line… TV kanalları ise 7 civarındadır. Başlıcaları Olay TV, Line TV, As TV…vb. olarak sayılabilir.
Şehirde 30’a yakın özel hastane, on civarında da devlet hastanesi bulunmaktadır. Bu hastaneler kentin muhtelif bölgelerine yayılmış durumdadırlar.
Devlet tiyatroları dışında tiyatro yok dersek abartmış olmayız. Özel Ekim Tiyatrosu var ama çok etkin değil. Tayyare Kültür Merkezi’nde gerici bir yaklaşımla Kent Tiyatrosu adı altında faaliyet yürütülmektedir.
3- Ekonomik yapı
Bursa önemli bir sanayi ve tarım kentidir. Türkiye ekonomisinin en önemli bölgelerinden birisidir. Gerek sanayi ve gerekse tarımsal olarak çok önemli bir gelir düzeyine sahip ildir.
Kentin coğrafik yapısı nedeniyle tarıma son derece elverişli alanlara sahiptir. Bu yapısıyla kentin sanayiye açılması bir ekolojik cinayettir. Çünkü bölgede her türlü meyve sebze üretilebilecek önemli bir tarımsal üretim kapasitesine sahiptir.
Bu genel ifadeden sonra ekonomik yapısı üzerindeki değerlendirmemize devam edelim. Kent bugün yaratmış olduğu ekonomik güç itibari ile tarımıyla değil sanayisiyle ön plana çıkmış durumdadır. Bu nedenle tarımsal, sanayitik ve toprak rantı önemli gelir kaynakları haline gelmiştir. Öte yandan artan nüfus yoğunluğuna bağlı olarak önemli bir pazar kenti haline gelmiştir. Tarım ve sanayi yapısını ayrı başlıklar üzerinde inceleyeceğimiz için burada genel durumu ve ekonomik gücü ve buna bağlı yaratılmış sanayi kültürü üzerinde duracağız.
Kent 2.5 milyonu aşan nüfusuyla önemli bir cazibe merkezi durumundadır. Çağımızın pazarlama alanları olarak bilinen alışveriş merkezleri birer mabet gibi herkesi kendi içine çekmektedir. Bursa’da yerel 10 market zinciri bulunmaktadır. Bunların 10 ile 100 arasında şubeleri bulunmaktadır. Bunun dışında uluslararası dev zincirler de bulunmaktadır. (Carrefursa, Metro, Kipa…vb)
Kentin her köşesinde bir market, her noktada satışın yapıldığı ve ranta çevrildiği bir ekonomik canlılık bulunmaktadır. Bu canlılık her geçen gün yeni pazar alanlarının açılmasını körüklemekte ve kenti kapitalist sömürünün zehirli ellerine sürüklemektedir.
Bir diğer önemli ekonomik rant noktası ise konuttur. Kentin yaklaşık 20 yılda nüfusu bir buçuk kat artmıştır. Bu artışa paralel olarak kentin kolları doğu ve batı istikametinde hızla genişlemiş ve yaşam alanlarına dönüşmüştür. Bu beraberinde önemli bir ekonomik güç yaratmıştır. Konut fiyatları hızla yükselmeye başlamıştır. Bu pazar ekonomisi bir yanda dev sermaye birikimine neden olurken, sektörde çalışan yüz binlerce işçi sigortasız ve iş güvenliğinden yoksun bir şekilde çalışmaktadırlar. Ülkemizin geneli için önemli bir sorun olan inşaat işçilerinin insanlık dışı koşullarda çalıştırılmaları Bursa için de geçerlidir. İnşaat sektörü öylesine canlılık göstermektedir ki İstanbul’da bulunan bazı dev inşaat şirketleri burada da yatırım yapmaktadırlar.
Kent bu haliyle bir yandan açılan yeni sanayi bölgeleriyle ve konut alanlarıyla abluka altına alınmış durumdadır. Bu yapısıyla 120 milyara yaklaşan gayri safi milli hasılaya sahip önemli bir ekonomik güçtür. Örneğin 2015 yılı ihracat rakamı 11 milyar doları bulmuştur.
Özetlersek kentin ekonomik yapısını: tarım, sanayi, konut ve alışveriş merkezleri belirlemektedir.
4- Tarım
Bursa Türkiye’nin çok önemli tarımsal alanıdır. Karacabey, Kemalpaşa, Orhangazi, İznik, Yenişehir ovaları çok önemli tarımsal alanlardır. Bursa merkezde her ne kadar kentsel talan gerçekleşiyor olsa da şehir merkezi de önemli bir tarımsal alandır. Anacak toprak rantı ile tarımsal gelir arasında uçurumun artması tarımsal alanları rant alanlarına çevirme hevesi yaratmaktadır. Şehir merkezlerinden uzaklaştıkça toprak rantı düşmektedir. Örneğin şehir merkezine 30 km mesafede 1 dönüm tarlanın fiyatı 100 bin lira ise şehirden 60 km uzaklıktaki aynı büyüklükte bir tarlanın değeri 30 bin lira civarına düşmektedir. Örneğin Bursa merkezine çok yakın olana, Çalı, Kestel, Görükle, Gürsu, Mudanya gibi bölgelerden bir yer almak bir servete eşdeğer niteliktedir. Ancak bu bölgelerin hepsinin de birinci dereceden önemli tarım alanları olduğu bilinmektedir. Örneğin Çalı’da çok önemli üzüm bağları, meyve tarlaları, sebze tarlaları bugün toprak rantı tarafından dönümü 500 bin liralar seviyesinden alıcı bulmaktadır. Bu da bölgenin tarım yerine kentsel yapılanmaya dönüşmesine neden olmaktadır.
(ÇKS:Çiftçi Kayıt Sistemi)
Karacabey, Yenişehir, İznik, Orhangazi ve Kemal paşa ovalarında patates, domates, soğan, fasulye, enginar, pırasa, karnabahar, dolma biber, patlıcan üretiminde Türkiye ihtiyacının % 25-30’luk kısmını karşılar niteliktedir.
Tarımsal istihdam kapitalist/emperyalist ülkelerde % 7-12 arasında değişen bir dağılım göstermektedir. Ancak bu durum ülkemizde % 25-30 gibi oranlarda seyretmektedir. Genel işletme sayısı olarak anılan ve kişilere dağıtılmış topraklar olarak da toprağın feodal bir paylaşımı söz konusudur. Yani tarımsal dağılımın kapitalist yapılanması değil, feodal yapılanması mevcuttur. Bunu işletme sayısı olarak da vermek mümkündür. Türkiye’de tarımsal olarak kendi arazisini ekip biçen köylülük oranı % 71 civarındadır. Bu oran ABD’de % 7’ler seviyesindedir ve bağımsız modern çiftlikler olarak faaliyette bulunmaktadır. Diğer önemli kısmı ise kooperatif şeklinde devam etmektedir.
Şimdi toprağın genel yapısını kullanılabilir arazilerin genel durumunu görelim.
(Yukarıdaki tabloda Bursa İlinde Arazi Varlığı (2011) Arazinin Kullanım Durumu Alanı (Ha) Toplam Araziye Oranı (%) Türkiye Toplamına Oranı(%) Tarım Arazisi 336.405 30,90 1,27 Orman ve Fundalık 484.067 44,47 1,83 Çayır Mera 24.015 2,20 – Su Yüzeyleri Doğal Su Yüzeyleri Gölet Yüzeyleri Baraj Rezervuar Yüzeyleri 51.730 48.895 240 2.595 4,75 – Diğer 192.421,0 17,68 – Toplam 1.088.638 100,00 – Kaynak: Bursa İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü)
Bu durumda tarımsal arazilerin mülkiyet durumu ise aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Tabloda görüldüğü gibi, işletmeler kapitalist toplumlarda olduğu gibi büyük işletmeler şeklinde değil, feodal küçük orta ve büyük köylülük şeklinde bir dağılım göstermektedir. Ancak yeni yasalarla -ki emperyalist/kapitalist tekellerin DTO aracılığı ile baskı kurulması nedeniyle- toprağın küçülmesi önlenmeye (miras yoluyla vb.) yönelik yaptırımlar uygulanmaktadır.
Ayrıca Bursa merkez ve diğer bölgelerinde şeftali, elma, dut, kiraz, kestane, üzüm de bölgenin önemli meyve üretimine sahiptir. Ancak, bunlardan dut ve kestane bitme noktasına gelmektedir. Bunun nedeni ise sanayinin olumsuz hava koşulları yaratması nedeniyle bölgede dut üretimi bitme noktasına gelmiştir. Bu nedenle ipek kozacılığı da bitmiş durumdadır. Gene aynı nedenle kestane üretimi bitmiştir. Her ne kadar Kafkas marka kestane şekerlerinin Bursa’yı kestane diyarı olarak gösterse de, kullanılan kestanenin % 80’i yurtdışından gelmekte ve işlenerek satılmaktadır.
Tarımın endüstriyel yapılmaması ve teknolojik tarım uygulanmaması nedeniyle üretim miktarlarımız oldukça düşüktür. Üretimin bu düşüklüğü maliyetleri yükseltmektedir. Kooperatifleşme zayıf olduğu için köylü ürününü güçlü satıcı olarak satamamaktadır ve bu nedenle kabzımal ve tüccarların tefeci baskıları altına alınmalarına ve birçoğunun borç batağında veya üretimi bırakıp şehre göç ettiği görülmektedir.
Bursa 1.081.954 hektar alan üzerinde bulunup, bunun % 40’ı olan 429.323 hektar alanda tarımsal faaliyet yapılmaktadır. Yeniliklere ve gelişimlere açık bir çiftçi kitlesine sahip olan ilde, tarımsal sanayi ile olan uyumu büyük oranda sağlamasının verdiği avantajlarla il ekonomisine ve ülkemize büyük katkılar sağlamaktadır. Polikültür tarımın yapıldığı, ürün deseninin çok farklı olduğu Bursa’da; Türkiye sofralık zeytin üretiminin % 40’ı, şeftali üretiminin % 28’i, sofralık siyah incirin % 80’i, çilek üretiminin % 19’u, domates üretiminin % 11’i, biber üretiminin % 15’i, bezelye üretiminin % 50’si gerçekleştirilmektedir (TÜİK 2011). Bursa 3.1 milyar TL’lik tarımsal geliri ile ülkemizin en önde gelen illerindendir.
Gelişen tarımsal üretiminin yanında, tarıma dayalı sanayi konusunda Bursa önemli bir merkezdir. Ülke genelinde bakıldığında çok önemli bir konuma sahiptir. Türkiye meyve suyu üretiminin % 26’sı, dondurulmuş gıda üretiminin % 61’i, domates salçası üretiminin % 64’ü, konserve üretiminin % 47’si Bursa’da gerçekleşmektedir. (TÜİK 2011)
Bir yanlış inanış olarak bir ülkede mesela traktör kullanıyorsa kapitalizm var diye düşünülür. Oysa bu ham ve öğütülmemiş sapla samanın karıştırılmasıdır. Çünkü, traktör almak ve hatta üretmek günümüzde tarımı kapitalist tarım haline getirmez. Tüm diğer öğeler yanısıra tarımsal gelişimin en ilkel ve hantal şeklidir bu. Beygirin yerine traktörü koşmak, tırpan yerine biçerdöver kullanmak tarımsal üretimi ve verimliliği artırır ancak bir devrimin yaratılmasını sağlamaz. Neden mi? İşte size bir karşılaştırma: Hollanda’nın yüzölçümü Konya ili kadar kadardır. Nüfusu 18 milyondur. Yıllık tarımsal ürün ihracatı 80 milyar dolardır. Türkiye’nin tarımsal ihracatı 18 milyar dolardır. Bu farkı iyi anlamak gerekir. Ancak bir sanayi devrimi ya da Demokratik Halk Devrimi ile yapılabileceği açıktır.
Bir diğer önemli alan ise süt üretimidir. Bölge, Balıkesir ve Bandırma’ya kadar uzanan alanları da içine alarak, Türkiye’nin en önemli süt üretim kapasitesine sahiptir. Bölgede köylüler önemli oranda süt inekçiliği yapmaktadırlar. Bölgede bulunan başta Sütaş, Kay, İçim süt markaları bölgenin sütünü toplayarak işlemekte ve tüm Türkiye’ye satmaktadırlar. Bu anlamda da önemli bir üretim merkezi konumundadır.
Bu tarımsal kapasitesiyle çok önemli bir tarımsal alana sahiptir. Ancak bir taraftan toprak rantının gittikçe yayılması, öte yandan uluslar arası tekellerin yarı-feodal, yarı-sömürge ülkelere girmek istemeleri tarımda bir çökmeye ve tarımsal alanların kullanılamaz hale gelmesine neden olmaktadır.
Kabzımallık ve hal yasalarıyla köylü üç beş tefecinin elinde oyuncak olmuştur. Sıkışan köylüleri önceden borçlandırarak, ürünü ucuza kapmaktadırlar. Bu da zaten maliyetleri yükselmiş olan köylünün tarımsal üretimi olumsuz etkilemektedir.
Dünya Ticaret Örgütü adındaki çete, küreselleşme -ki burada amaç evrensel dünya kültür yaratmak değil, evrensel dünya sömürüsü yaratmak için bir küreselleşmedir- kisvesi altında ulusal sınırların açılmasını ve buna bağlı olarak ülkemize ucuz tarımsal ürünlerin girişini zorunlu hale getirmeyi istemektedirler. Böylece zaten içerde var olan sömürülmesine bir de emperyalist rekabet girince köylü ürününü satamaz hale gelmiş ve tarım yapmaktan vazgeçmişlerdir. Tarımsal alanların terk edilmesi hem tarım ve hem de hayvancılık alanında dışa bağımlılığımızı daha da artırması amaçlanmaktadır. Örneğin ülkemizde önemli oranda pirinç üretimi söz konusu, Gönen, Osmancık gibi birçok bölgede önemli üretim var. Ancak yakın bir gelecekte çeltik üretimi duracak. Çünkü yurtdışından niteliği bilinmeyen, kontrolsüz olarak şimdilerde önemli miktarda giriş olmaktadır. Bu durum fiyatları görece düşürmüştür. Ancak yerli üreticiler üretimi bırakıp, tamamen dışa bağımlı hale geldiğimizde fiyatlar iki üç katı daha yüksek düzeylere çıkacaktır. Benzer risk, soğan, patates başta olmak üzere birçok ürünü de beklen bir talan alanı olarak görülmektedir. Bu da tarımsal üretimi azaltmaktadır.
Tarımsal kıskacın altında bulunduğu zorlukları şöyle sıralayabiliriz.
1- Tarımsal temel girdi olan petrolün artan fiyatları
2- İlaçlama maliyetlerinin Devlet Malzeme Ofisi’nin de kapatılmasıyla birlikte yükselmesi
3- Tohum fiyatlarının yükselmesi. Yerel tohum yerine endüstriyel tohumların kullanılması, (çoğunluğu GDO’ludur) tohumun bir defalık olması ve her yıl yeniden tohum parası ödenmesi.
4- Emperyalist tarım tekellerinin görece fiyat indirimli ürünlerinin ülkeye sokulması.
5- Tarımsal desteklerin yetersizliği
6- Tarımsal endüstrinin olmaması(tarım aletlerinin ve yapılış şekli için endüstri)
7- Tarıma dayalı sanayinin bulunmaması (domates salça fabrikası, patates cips…vb)
8- Tarım reformunun yapılamaması ve toprağın üretkenliğinin arttırılamaması.
9- Köylünün eğitimsiz olması.
10- Kabzımal ve hal yasasının köylünün sömürülmesi esasına göre yasallaşmış olması olarak sayılabilir.
Burada son olarak bir noktanın altını iyice çizmekte yarar var. Tarımsal üretimin yukarıda saydığımız olumsuzlukları nedeniyle köylü topraktan uzaklaştırılmaktadır. Ancak bu kapitalist/emperyalist ülkelerde olduğu gibi bir özgür işçiler sınıfı değil, hem köylü hem şehirli olma isteğinin birlikte yürüdüğü bir yarı çözülme süreci yaşatmaktadır. Tarımın kapitalizm tarafından değil de yukarıdaki nedenlerden olduğunu bilmek gerekir. Bu durum sadece Bursa özeli için değil tarımsal olarak ülkemizin her yöresi için geçerli olan olumsuzluklardır. Ülkede tarımdan nasıl bir kopuş olduğunu ve bunun Bursa için de geçerli olduğunu düşündüğümüz için yer vermekte yarar görüyoruz. Bu tamamen kasıtlı ve ulusal tarımın dışa bağımlı hale getirilmesi için hazırlanmış ve Dünya ticaret örgütü tarafından yasal hale getirilmiş bir genel durumdur ve bu tüm yarı feodal ve yarı sömürge ülkelerin tamamını kapsayan bir politikadır.
Bazı istatistikleri maddeler halinde vererek durumun gidişindeki çökmeyi daha iyi algılayabilir. Türkiye 2003-2015 yılları arasında Türkiye tarım ithalatı için 400 milyar TL ödendi. Buna göre Türkiye hangi ürünleri hangi ülkelerden almaktadır:
1- Buğday: Rusya, Almanya, Fransa ve Ukrayna
2- Arpa: İngiltere ve Hırvatistan
3- Saman: Gürcistan
4- Pamuk: ABD, Yunanistan, Türkmenistan, Hindistan
5- Soya: Arjantin
6- Mısır: ABD, Arjantin, Brezilya
7- Çeltik ve pirinç: ABD, Vietnam, İtalya, Tayland
8- Kuru fasulye: Çin, Mısır
9- Yeşil mercimek: Kanada
10- Nohut: Kanada
11- Bezelye: ABD, Ukrayna, Kanada
12- Kurbanlık koyun: Bulgaristan
13- Büyük baş hayvan: Şili, Uruguay, Fransa
14- Et: Bosna ve Hersek
Türkiye, 2014 sonu itibariyle 18 milyar 759 milyon dolar ihracat, 18 milyar 58 milyon dolar ithalat yapmıştır. Bir tarım ülkesinin nasıl tarın dışına itildiğini göstermektedir. Öte yandan burada önemli bir ayrımda temel gıda gruplarında önemli ölçüde dışa bağımlılık yaşanmasıdır. Ziraat Mühendisleri Odası verisine göre temel gıda ürünlerinde son üç yılda yapılan ithalata (dışalım) 58 milyar dolara ulaşmıştır. Öte yandan 171 kalemde daha gümrük yasakları kalkarak ithalat yapılabilir duruma getirilecek.
Devam Edecek