Güncel

Bu saldırı ve işkenceler 12 Eylül’ü hatırlatıyor

28 Kasım günü Bakırköy Kadın Hapishanesi’nde kalan kadın tutsaklara yönelik saldırı ve işkenceye karşı İHD İstanbul Şubesi’nde basın açıklaması gerçekleştirildi

28 Kasım günü Bakırköy Kadın Hapishanesi’nde kalan Komün Dergisi okuru Esin Kavruk’tan DNA örneği alma bahanesiyle, Kavruk’un da kaldığı B-6 koğuşu robokop jandarmalar saldırmıştı. Saldırı sonucu B-6 koğuşunda kalan tutsaklar işkencelerle hücrelere konulmuştu. Konuya dair İnsan Hakları Derneği(İHD) İstanbul Şubesi’nde basın açıklaması gerçekleştirildi.

Jinnews’in haberine göre, basın toplantısında konuşan komisyon üyesi Hatice Onaran, Esin Kavruk’un sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek 11 Ekim’de tutuklandığını, tutuklanmasının ardından 5’inci Sulh Ceza Mahkemesi’nin kendisinden DNA örneği alınması için karar çıkardığını hatırlattı. Esin’in karara itiraz ederek 11 Kasım’da götürüldüğü Adli Tıp Kurumu’nda (ATK) kan ve doku örneği vermeyi reddettiğini doktorun bu doğrultuda tutanak tuttuğunu belirten Hatice, daha sonra 28 Kasım’da savcının talimatı doğrultusunda zorla DNA örneği alınması için koğuşlara gidildiğini söyledi.

‘Devlet yetkilileri yeni bir uygulama dayatıyor’

Onaran, “DNA örneği alınması sırasında 1 ve 2’nci cezaevi müdürleri, başgardiyanlar ve tüm infaz koruma memurları, ayrıca onlarca polisin katıldığı bir operasyonla B-6 koğuşuna girilerek mahpuslar darp edilmiş, işkence görmüş, yerlerde sürüklenmiş ve Esin Kavruk aralarından alınmıştır. Esin Kavruk, jandarma minibüsüyle Haseki Devlet Hastanesine getirilip Terörle Mücadele Şube polislerine teslim edilmiştir. Doku örneği vermeyi kabul etmeyen Esin Kavruk’a doktor ‘tamam’ demiş ancak polisler yere düşürerek zorla boğazından ve çenesinden tutarak, damağını yırtıp tükürük örneğini almışlardır. Polisler gittikten sonra, jandarma sorumluluk almamak için ilgili doktordan Esin Kavruk’a darp raporu almıştır” dedi.

Saldırı sırasında Dilek Geçgin, Zeynep Gerçek ve Zuhal Sürücü’nün fiziksel ve cinsel işkenceye maruz kaldığını belirten Onaran, şöyle konuştu: “Bu olayda da gördüğümüz üzere, devlet yetkilileri hapishanelerde yeni bir uygulamayı dayatmaya çalışmaktadır. Bu uygulamalar 12 Eylül askeri faşist darbesi sonrası karşılaştığımız ve insanlık vicdanında derin yaralar bırakan işkence uygulamalarını hatırlatmaktadır.”

Başta Adalet Bakanlığına olmak üzere tüm yetkililere seslenen Onran, hakkında açılan soruşturma ile ilgisi olmadığı halde Esin Kavruk’un beden muayenesinin ve doku örneği alınmasının kabul edilemez olduğunun altını çizdi.

‘Suç duyurusunda bulunacağız’

Ardından Bakırköy Hapishanesi’ni ziyaret eden avukat Gülizar Tuncer konuştu. Tuncer, işkenceye ilişkin şunları söyledi:

“İlk saldırı sırasında koğuşta bulunan kadınların bir gün öncesinden adli mahpuslardan boşaltılan hücrelere yerleştiriliyor. Yerlerde sürükleyerek götürüyorlar. Slogan atıp kapılara vurdukları içinde ters kelepçe takıyorlar. Susuz bırakılıyorlar, aç bırakılıyorlar. Saat akşam 17’ye kadar Esin getirilene kadar hücrede tutuluyorlar. Tüm siyasi mahpusları tehdit eden bir uygulama. Gelecekte insanlar herhangi bir nedenle gözaltına alındıktan sonra soruşturma konusu ile ilgisi olmayan dosyalarla başka bir suç istinadı getirilerek bu tarzda kan, tükürük örnekleri alınmaya çalışılacak. Bütün bu süreçte yaşananlar kadınlar koğuşunun özel olarak hedef alınması, şiddetin cinsel işkence boyutuna varmış olması, devletin siyasi mahpuslara ve özellikle kadın mahpuslara bakışını ortaya koyuyor. Biz bütün bu işkence uygulamalarına dair raporları alamadık. Bu kararı veren savcılık makamları dahil, itirazlarımızı reddeden tüm makamlar hakkında suç duyurusunda bulunacağız”

‘Çok tehlikeli bir şey’

Hapishaneyi ziyaret edenlerden İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, kadınları koruyan belirli maddeler olduğunun altını çizdi. Keskin, şunları belirtti:

“Tıpta zorla müdahale yoktur. Esin Kavruk bu müdahaleyi istememiş. Doktor geri çekilmiş. Bunun üzerine tamamen yasa dışı bir şekilde DNA örneği alınmıştır. Bu tamamen Türkiye’nin kendi iç hukukuna ve uluslararası hukuka ve özellikle İstanbul Sözleşmesi’ne aykırıdır. Hepimiz bir tehlike altındayız. Bu aslında ırkçı bir uygulama. Bu sadece faşizmlerde yapılabilir. Kafatası ölçmek gibi bir şey, insandan zorla DNA almak. Şimdi de DNA’ya yarar ölçüler alarak aslında hepimizi bir şekilde ırkçı bir yöntemle biçimlendirmek istiyorlar. Bu bence çok tehlikeli bir şey. Bu olayın takipçisi olacağız.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu