İstanbul: 26-27 Nisan günü Petrol-İş Sendikası’nda gerçekleştirilen Uluslararası Hapishaneler Sempozyumu’na Brezilya’dan katılan Brezilya Halkla Dayanışma Merkezi (Cebraspo)’dan Maria T. ile Brezilya hapishaneleri ve tutsaklar üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
“DDR ile tutsaklar ayrıştırılmaya çalışılıyor”
– Ülkenizde kaç tutsak olduğuyla başlayalım isterseniz. Bu tutsaklardan kaçı “politik tutsak”? Ve hapishane koşulları nasıl?
– Brezilya’da 560.000 civarında tutsak var. Bunların içinde yüzlerce köylü var. Özellikle Kuzey Brezilya’da köylü olan tutsaklar çok, çünkü orada toprak sorunlarından dolayı köylüler mücadele yürütüyorlar. Yoksul Köylüler Ligi Örgütü kuzey bölgesinde tarım devrimi için mücadele ediyor. Devlet onları sadece tutuklamakla kalmıyor, aynı zamanda onları kriminalize etmeye çalışıyor. Onları halka karşı “hırsızlar, gaspçılar” olarak lanse ediyorlar.
Hapishanelerdeki koşullar oldukça kötü. Nazi dönemindeki “konsantrasyon kampı” gibi işleyen hapishaneler var. Hapishaneler fazlasıyla dolu, insani koşullardan kesinlikle bahsedilemez, birçoğu işkence görüyor ve gardiyanların şiddetine maruz kalıyorlar. Köylülerden bazıları tutuklanmadan öldürülüyor.
2003 yılında, sizin ülkenizdeki F tipi sistemine benzer bir sistem oluşturuldu. Bunu sözde çeteler veya mafyalar için hazırladıklarını açıkladılar. Ancak bizler, bu sistemin devrimci, demokrat, muhalif kesimlere karşı hazırlandığını düşünüyoruz. Bu oluşturulan yeni sistemin adı Differentiated Disciplinary Regime (DDR) (Farklılaştırılmış Disiplin Rejimi). Bu hapishanelerde tutsaklar tamamen tecrit ediliyor, yalnızca gardiyanlar ile konuşuluyor, 24 saat boyunca kameralar tarafından gözetleniyorlar. Bu hapishanelerde çete, mafya üyeleri vb. tutuklular var. Şimdi Mauricio Nodabuena isimli Şilili bir siyasi tutsak bu DDR sistemli hapishaneye sevk edildi. 2002’de tutuklandı ve 10 yıldır yeni sistemli hapishanede yatıyor.
Şu an bu politik tutsak için bir kampanya başlatılmıştır. Tutsağın serbest bırakılması için değil, ama DDR sistemli hapishaneden çıkarılması için yürütülüyor bu kampanya. Mauricio’nun DDR sistemli hapishaneye geçirilmesinden bugüne dek teşhir etmek için politik örgütlerin, insan hakları kuruluşlarının vb. örgütlerin organize ettikleri protestolar, kampanyalar sürüyor.
“Politik tutsak statüsünün tanınması lazım”
Bu sistemde tutsaklar tamamen izole ediliyor, gardiyanlar dışında kimseyle konuşamıyorlar ve 24 saat boyunca kamera ile gözetleniyorlar. Bu sistem uluslararası hukuka ve insan haklarıyla ilgili tüm uluslararası anlaşmalara aykırıdır.
Geçtiğimiz yıl gelişen ayaklanmalarla birlikte politik tutsakların sayısı da arttı. Bundan önceki süreçte de yüzlerce politik tutsağın olduğunu söyledim, ancak köylülüğün yaşadığı farklı sorunlar vardı. Bazen tutuklananlar tutsak olarak resmi anlamda kayıt altına geçmeden öldürülüyorlardı ve bazen de politik tutsak olarak adlandırılmak yerine adli tutuklu olarak geçiyorlardı.
Sempozyumda da bahsettim bundan: Önemli olan politik tutsakların, politik tutsak konumunun, statüsünün tanınmasıdır. Elbette bu hapishanedeki durumlarını daha iyi hale getirmez, ancak bu insanlar verdikleri mücadeleden dolayı tutuklular ve bunun da tanınması gerekir, bu çok önemli. Onlar adli suçtan alındıkları zaman yürüttükleri mücadele, faaliyetlerin meşru olduğunu, haklı olduğunu göstermemiş oluruz. Bu yüzden statülerinin tanınması önemlidir.
“Cuntanın 50. yılında kampanya başlattık”
(Hapishaneler ve tutsaklar konusunda konuşmak demek, aynı zamanda ülkedeki toplumsal muhalefeti ve egemenlerin halka dönük saldırılarını da konuşmak demektir. Dolayısıyla Maria ile sohbetimiz sırasında Brezilya’da cunta süreçleri ve toplumsal hareketliler üzerine de kısaca sohbet ettik.)
Maria: 1964 yılında Brezilya’da askeri darbe gerçekleştirildi. Bu faşist rejim yıllar boyunca iktidarda kaldı, yani Türkiye’de yaşanan şeylerin benzeri Brezilya’da da yaşandı. Bu süreçte resmi sayılara göre 354 kişi infaz edildi -infaz edilenlerin çoğu kaybedildiler, bulanamadılar.
O dönemde politik tutsakların sayısı ise 20.000’dir. Ve yine aynı dönem de 707 kişi adli suçtan, “milli güvenliği tehlikeye attığı” iddialarıyla yargılandı. 130 kişi sürgün edildi ve ülkeye girişleri yasaklandı. Bunların çoğu da zaten devrimcilerdir, silahlı mücadeleye katılmış olanlardır. Faaliyet yürütmelerinden dolayı da cunta döneminde 5.000 işçi, işlerinden çıkarıldılar.
Askeri darbenin gerçekleşmesinin üzerinden bu yıl tam 50 yıl geçmiş olacak, ancak sorun hala var ve bu nedenle bizler bir kampanya başlattık. Kampanyada somut talebimiz, cunta dönemindeki işkencecilerin cezalandırılmasıdır. Latin Amerika ülkelerinde de aynı durum yaşandı ve bu ülkelerde işkenceciler cezalarını aldılar, ancak Brezilya’da olmadı.
Bizler bu kampanyayı başlattıktan sonra devlet de bir karşı-kampanya başlattı. Devlet, bu faaliyet içinde olan, destekleyen kişiler -entelektüeller, aydınlar vb.-yani kim varsa, onları karalama ve kriminalize etmeye başladı. Hak arayan, hakkını savunan veya bu çerçevede faaliyet yürütenler de bu kampanyada hedef olarak görüldüler. Bu saldırı özellikle kırsal alanda köylülük faaliyeti içinde yer alan, hukuksal alanda hak arayanlara ve onların avukatlarına yönelik de gerçekleştirilmektedir ve tehditler almaktadır. Aynı zamanda Rio de Janeiro gibi büyük şehirlerde de aynı durum söz konusu.