Bu günün, “ülkesindeki zulüm tehdidinden, şiddet ve çatışmadan kaçan milyonlarca insanın cesaretini, gücünü ve azmini kutlamak amacıyla” ortaya çıktığını belirten Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizler de mültecilerin/göçmenlerin gösterdikleri hayat mücadelesinin farkındayız ve beraber adil bir toplumda yaşamak istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki mülteci/göçmenlerin haklarına erişebilmeleri sadece mültecileri/göçmenleri değil hepimizi ilgilendiriyor. Kişilerin ten rengine, kimliklerine, hukuksal statülerine ya da ekonomik koşullarına göre insan haklarına erişebildiği, ırkçılığın sıradanlaştığı toplumlarda yaşamanın bedelini sadece mülteciler/göçmenler değil her birimiz farklı şekillerde ödüyoruz.”
“Ayrımcı ve ırkçı söylemlerin ve saldırıların hedefi”
Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, geçmişte olduğu gibi bugün de mülteciler/göçmenlerin ayrımcı ve ırkçı söylemlerin ve saldırıların hedefi olmaya devam ettiğini belirterek şunları kaydetti:
“Medyada ‘kaçak’ göçmen haberlerinin altında botlarda, hudut kapılarında gördüğümüz kişilerin insan olduğunu, birilerinin annesi, kardeşi, arkadaşı olduğunu tekrar hatırlamalıyız artık” denilen açıklamada, sosyal medyada yükselen ırkçı nefret söylemleri kınandı, tüm siyasi partiler ve hak örgütlerine ırkçılığa ve insan hakkı ihlallerine karşı mücadele etme çağrısı yapıldı.
“Pandemi sürecinde daha da zor durumda kaldılar”
Türkiye’nin, 1951 Cenevre Mülteci Hakları Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi çekince nedeniyle, mülteciliğin tanımında yer alan zulüm tehdidinden, şiddet veya çatışmadan kaçsalar bile Avrupa dışından gelenlere mültecilik statüsü vermediğini belirten Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye’den gelenlere verilen Geçici Koruma Statüsü, mültecilik statüsü altında verilen haklara kıyasla çok kısıtlı kalıyor. Suriyeli göçmenler dışındaki göçmenlerin ise uzun süredir Uluslararası Koruma Statüsü başvurusu kabul edilmiyor. Bu da özellikle Afganistan’dan ve Afrika’nın çeşitli ülkelerinden gelen göçmenleri kayıtsız ve dolayısıyla eğitim, sağlık, çalışma gibi haklara erişemez halde bırakıyor. Koronavirüsle birlikte “hepimiz virüse karşı eşitiz” denilse de virüs, dezavantajlı grupların kırılgan hayatlarını daha da kırılgan hale getirdi. Kayıtsız göçmenler ölümle karşı karşıya kaldıkları hallerde bile sağlık hizmetlerine erişemediler. Sınır dışı edilme riski sebebiyle zaten bulundukları illerde adeta hayalet gibi hayatlarını sürdürmek zorunda kalan kayıtsız göçmenler pandemi sürecinde kaçak olarak çalıştıkları işlerde de çalışamadıkları ve yardımlardan yararlanamadıkları için daha da zor durumda kaldılar. Sokağa çıkma yasağı döneminde kaçak çalışmak zorunda kalanların da bazı işverenler tarafından hayatlarını riske atmaları pahasına işe gelmeleri istendi. Mültecilere/göçmenlere ait kaçak sağlık kuruluşlarının haberleri yapılırken, bu kuruluşların neden ortaya çıktığını kimse sorgulamadı. Yunanistan’a geçişlerine engel olunmayacağı Türkiye hükümeti tarafından duyurulduktan itibaren Pazarkule sınır kapısında 1 ay zorlu koşullarda beklemelerinin ardından sağlık tedbirleri gereği bulundukları yerden alınıp insanlık dışı koşullara sahip Geri Gönderme Merkezleri’ne kapatılan mültecilere/göçmenlere bu salgın döneminde ne olduğu pek fazla merak uyandırmadı.”
“Mülteci/göçmen hakları hemen şimdi!”
“Hem Türkiye hükümeti hem de Avrupa Birliği tarafından politik manevraların aracı olarak kullanılan mülteci/göçmenlerin sömürülmelerine son verilmelidir” Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, insan haklarından faydalanmanın mülteci/göçmen/kaçak göçmen ayrımlarıyla statüye bağlı olmaktan çıkarılması gerektiğini ve eşit olarak herkese sağlanması gerektiğini kaydetti.
Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, açıklamayı şöyle sonlandırdı:
“Sosyal yardımların sadaka şeklinde keyfi dağıtılması sistemsel bir sorunken, mültecilerin bu toplumun bir parçası olarak bu yardımların dışında tutulması da tıpkı sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan sorunlar gibi bir hak ihlâlidir. Hem Türkiye’de hem de dünyada daha eşit ve adil bir toplumda yaşamak istiyorsak mülteci/göçmen hakları mücadelesinin hepimizin mücadelesi olduğunu savunmalıyız. Bu yüzden bu çığlık ABD’deki ‘Black Lives Matter’ hareketinden Türkiye’deki mültecilere/göçmenlere kadar, sistematik olarak ezilen, yok sayılan, görmezden gelinen kesimlerin çığlığıdır! Mülteci/Göçmen hakları hemen şimdi!”