Bir fotoğraf açığa çıktı bugün.
Şirnex’te Tümgeneral Ömer Keçecigil İlköğretim Okulu’nda bir sınıfın duvarına yasaklar listesi asılmış.
Oldukça sıradan bir durum.
Konuşan öğrencilerin, “sınıf başkanı” seçilerek diğer çocuklardan ayrıcalıklı ilan edilen bir başka öğrenci tarafından tahtaya isimlerinin sıralanması kadar sıradan, olağan…
Bu kez bir öğretmen yapılmaması gereken davranışları sıralamış.
Öğrencilerin “dilinden” konuştuğunu iddia eden birinci tekil şahıs’ı kullanmış bu sıralamada:
“Ders içinde konuşmayacağım” demiş.
“Sınıfta kavga etmeyeceğim” demiş.
Konuşmamak ve kavga etmemek fiillerine ek olarak “Kürtçe konuşmayacağım” demiş öğretmen olduğu iddia edilen öğretmen!
Aslında haklı bir noktaya değinilmiş bu yasaklarla…
Çünkü Kürtçe konuşmak, suskun bir halkın yasaklanan dilinin lâl haline isyandır, suskunluğuna dirençtir!
Çünkü Kürtçe konuşmak, kavga etmektir, dövüşmektir, esir düşmek ama seni esir eden zalime Kürtçe tükürmektir.
Kürtçe kanallar açıp Kürtçe vaizlerle bir ulusun bilincini köreltmeye çalışanların gerici ve ırkçı saiklerinin hortlamasına bir örnek olan bu “yasak”, Kürdistan coğrafyasında Kürtçe konuşmanın hala bir devrim ve demokrasi sorunu olduğunu göstermektedir.
Kürtçe bir manifesto
Bu fotoğrafın gündeme girdiği saatlerde ise Kürtçe’si pek iyi olmayan bir Kürt gazeteci Çağlayan Adliyesi’nde Kürtçe bir manifesto – hakim sınıfların hukuku ona “savunma” diyor- yayınlıyordu:
“Şüphesiz Türkçe’ye dair bir hakimiyetim var. Bu ülkede yaşadım, buradaki okullarda okudum. Bu açıdan Türkçe’ye yönelik olumsuz bir yargı sahibi değilim. Fakat anadilimizin kişiliğimizin oluşmasında ne kadar önemli olduğunu tutukluluk sürecinde daha iyi anladım. Kısa bir süre önce TDK’nin ‘anadil kimliğimiz’ sloganıyla bir kampanya başlattığını gazetelerde okudum. Bu yüzden bende eksik de olsa savunmamı anadilim olan Kürtçe yapmak istiyorum. Anadilime ilişkin eksiklerimin büyük oranda maruz kaldığım asimilasyon politikaları olduğunu da belirtmek isterim.”
Bir de soruyor Kürt gazeteci:
“Peki, biz bu ülkenin kaderi haline getirilmek istenen tekleşmeyi kabul mü etmeliyiz? Bizden mutlak itaat isteyenlere boyun büküp, onların birer methiye dizercesi mi olalım? Kralın çıplak olduğunu görmeyelim mi, yazmayalım mı, söylemeyelim mi?”
Bazen bu sorulara karşı yükselen isyandır, kavgadır Kürtçe konuşmak!
Bir Özgür Gelecek okuru