Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Yerel Yönetimler Kurulu’nun “Örgütlü toplumla demokratik yerel yönetimlere” şiarlı Demokratik Yerel Yönetimler Konferansı başladı.
HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Bu konferansa başlamadan önce Edip Solmaz’ı, Fikri Sönmez’i, Nadir Temel’i saygıyla anmak istiyorum. Yine ilk belediye meclis üyelerimiz olan kadın arkadaşlarımızdan Dure kaya, Saadet Yavuz ve Emine Hacıoğlu Yusuf’u da bir kez daha anmak istiyorum. Edipler, Fikriler belki bir taneydi. Bugün salonu dolduran yüzlerleyiz. Fatsa Batman’dı, bugün Kürdistan’ın, Türkiye’nin dört bir yanında halkımız kendisinii temsil ediyor. Mücadeleyi Edipler’de bugüne getiren sizlere bin selamlar sunuyorum” dedi.
Bakırhan’ın konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle: “Sinevizyonu izleyince duygulanmamak elde değil. Bu tarihi bir burada oturan birçok arkadaşımız defalarca yaşadı, yaşamaya devam ediyor. Evet, bitmedi daha sürüyor mücadelemiz. Bütün baskı ve olumsuzluklara rağmen de sürecek. Bizim yerel yönetimler hikayemiz çok uzun. Çok onurlu bir hikayemiz var. Bu onurlu hikayeyi başarıya ulaştırmak için büyük bir inanca sahibiz.
Bu sistem cumhuriyet tarihinden beri özellikle muhalif ve Kürdistan’daki yerel yönetimleri bir tehdit ve tehlike olarak görmüştür. Edip ve Fikri’nin katledilmesi bunlara örnektir. Cumhuriyet tarihinden beri Kürtlerin temsil edildiği belediyeleri sistemi dahil etmek, sistemin bir dişlisi haline getirmek için Kürdistan’da özel bir hukuk işlenmiştir. Defalarca kayyım atanması bunun örneklerinden biridir. Kendileri de bunu itiraf ediyorlar. Yakın zamanda onurunu pazarlayan ve geçmişte bu halkın değerleri ve bedelleri ile bir yere varan bir AKP’li yönetici de bunu itiraf ediyor. Ya AKP’yi seçersiniz ya kayyım atarsınız. Bu itirafı söyleyen onurunu satmış insanlara biz Ediplerin Fikrilerin yolunun devamcısı olduğumuzu bir kere daha hatırlatmak isterim.
Bu zihniyeti hep birlikte önümüzdeki dönem sandığa gömeceğimize eminiz. İşimiz çok, yükümüz ağır. Her dönemde aynı zorlukları hep birlikte yaşadık, bunu da biliyorum ama başka da şansımız yok. Bu sistemi boşa çıkarmanın en iyi yolu demokratik yerel yönetimler anlayışımızı her şeye rağmen ayakta tutmaktır. Tarihimizde toplumcu belediyecilik var. Biz ayırt etmeden, milliyetine, inancına, diline, ırkına bakmadan hizmet üreten bir anlayış ortaya koyduk. Hizmete ihtiyacı olanları önceledik. Demokratik özgürlükçü bir anlayışla yerel yönetimleri yönettik, kadın bakış açısıyla dünyaya örnek olduk ki eşbaşkanlık sistemi bunlardan birisidir. Kadın belediyeciliği, kadın kentleri bunlara bir örnektir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen aslında dünyada örnek olabilecek kimi pratikler ortaya koymak, dünya yerel yönetimler deneyiminde model olmak da bir başka onur duyacağımız bir meseledir.
Değerli arkadaşlar, belediyelerimiz sadece katılımcı, şeffaf, demokratik olmadı, ayrıca kapsayıcı oldu. Kendi yaşadığı bölgelerde, yerellerde, toplumda aynı zamanda halkının özgürlük sorunlarının çözümüne de yerel yönetimler büyük katkılar sundu. En başta, Kürt sorununun demokratik çözümü için yerel yönetimlerimizin ortaya koyduğu çaba takdire şayandır. Kürt sorunu da bu ülkenin bir sorunu olduğu için yerel yönetimlerin de bir sorunudur. Halk, tüm bu olumsuzluklara rağmen bizlere sahip çıktı ve bizlere inanıyor. Defalarca kayyım atanmasına rağmen halkımızın tekrar bizi tercih etmesinin tek sebebi var. Çünkü onları temsil ediyoruz, beraber yönetiyoruz. Beraber yönetmeye devam ediyoruz. Biz halkın kendisiyiz, halkın eviyiz, halkın taleplerinin yansıdığı ve çözüldüğü bir yerel yönetimler anlayışını da hayata geçirmeye çalışıyoruz. Ne mutlu sizlere, bizlere, geçmişte bu mücadeleyi onurlu bir şekilde devam ettiren, bunun uğrunda şehit düşen, zindanlarda bulunan arkadaşlara çok değerli ve onurlu mücadelenin temsilcileriyiz ve mücadeleyi devam ettireceğiz.
Bu dönemde 65 belediye kazandık. Bunun 48’i gasp edildi. Yaklaşık 5 milyona yakın insanımızın iradesi yok sayıldı. Bunun gerekçesini de AKP şöyle ortaya koydu: Daha iyi hizmet üretmek için. Evet özellikle Kürdistan’da, Türkiye’deki insanlar da çok iyi biliyor ki kayyım hizmet üretmek için değil, sömürgeci hukukun kendisidir. Şark Islahat Planı’nın Kürdistan’da devamdır. Kayyım, bölgedeki Kürtlüğü Türklüğe çevirmek için Kürtleri tasfiye ve asimile etmek için özel seçilmiş bir uygulamadır. Tesadüfen atanan devlet memurları kayyım değil, atılan her kayyımın geçmişte hem pratiği hem de gelecekte tasfiye ve asimilasyon politikalarına hız veren kişiler olduğunu söyleyelim.
Batman’a deniz mühendisi bir kayyım atanıyor. Deniz yok ama deniz mühendisi bir vatandaş gönderiliyor. Kızıltepe’de kayyımlar hamsi festivali yapıyor. Sanki yapılacak başka festival yokmuş gibi. Mardin’de kayyımlar mezarlıkları satıyor. İslam ve ümmet adına yola çıktığını söyleyenler, halkın cenazelerinin gömüldüğü yerleri bile rant aracına çevirebiliyor. Bedirxanların, Ehmedê Xanilerin isimlerinin olduğu kütüphaneleri yıkıyorlar, cadde isimlerini değiştiriyorlar, çok dilli belediyecilik anlayışını ortadan kaldırıyorlar, çok dilli hizmet sunduğumuz kreşleri ortadan kaldırıyorlar. Asimilasyoncudurlar, bize ait olan, bizim için kıymetli olan başta dilimiz, kültürümüz olmak üzere tamamıyla kavga eden bir anlayışa sahiptir kayyımlar. Kayyımlar aslında Kürdistan’daki belediyeleri ganimet olarak görüyorlar.
Gülten başkanın dediği gibi sahip çıkacağız, sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bizler direndikçe bunlara geri adım attırabiliriz. Bizler direndikçe yerel yönetimlerde kendini var eden kadın özgürlükçü anlayışı var edebiliriz. Direndikçe kültürümüzü ve dilimizi asimile eden bu yaklaşımla mücadele edebiliriz. Bizler direndikçe, var oldukça, örgütlendikçe, daha fazla toplumsallaştıkça kayyımları Kürdistan coğrafyasından uzaklaştırabiliriz. Aksi halde bu baskılar karşısında sinmek, durmak, izlemek ve aktif bir mücadele bulunmamak önümüzdeki dönemde bu zihniyete katkı olacağını biliyoruz. Bu kayyım belasından insanlarımızı kurtarmamız gerekiyor.
Bugün burada çok kıymetli tartışmalar yürütülecek, çok önemli kararlar da alınacak. Dün kadın konferansında değerli tartışmalar yürütüldü ve kararlar alındı. Eminim burada ortaya çıkacak kararlar daha güçlü, dirençli, mücadeleci, büyüten bir anlayış ile yerellerimize dönerek bu ceberut sistem karşısında başarılı olacağımıza eminiz. Bu konferansımızı yaparken bir seçim sürecine de yaklaştık. Yeni dönemde ne yapacağımız merak ediliyor. Belki buradaki arkadaşlarımızın da merak ettiği şeyler var. Birkaç hususa değinerek konuşmamı bitirmek istiyorum. Siz de takip ettiniz yerellerde çok geniş toplantılar yaptık. Bir önceki dönemin eksik ve yetersizliğini ortaya çıkararak onun üzerinden kendimize bir yol ve hat belirledik. Bu yapmış olduğumuz binlerce toplantıda halkımız yerel yönetimler seçimleri için de çok önemli değerlendirmeler ve öneriler sundular. Orada ortaya çıkacak sonuçlar önümüzdeki dönem yol haritamızı da netleştireceğiz dedik. Yerelde sürekli bizler kaybettiren konumda olmamalıyız. Bu kadar ödenen bedel ve çaba sonrasında bizler bulunduğumuz her yerde irademizin yönetimlere yansımasını istiyoruz. Bizler dolaylı olarak herhangi bir ittifak tarafı olmak zorunda değiliz dediler. Bizler eğer bir ittifak yapılacaksa bu ittifakın açık ve şeffaf bir şekilde kamuoyunun gözü önünde yapılmasını istiyoruz.
“Kayyım atanan belediyeleri özgürleştireceğiz”
Bizler bölgede kazanan, batıda kaybettiren pozisyon yerine, bölgede de batıda da kazanan bir pozisyonda olmamız gerektiğini söylediler. Biz de aynı şeyi tekrar ediyoruz. Önümüzdeki dönem en başta kayyım atanan belediyeleri özgürleştireceğiz. Yine AKP’nin kötü yönetiminden kaynaklı, yönetmiş olduğu belediyeleri alacağız. Birinci ve ikinci geldiğimiz bütün kentlerde kendi adaylarımızı en geniş konsensüsle, en kapsayıcı belediye eş başkan adayları, belediye ve il genel meclisi adaylarıyla birlikte çıkartacağız. Batıda ise huzurlarınızda kamuoyuyla paylaşmak istiyorum: İttifaklara açık olduğumuzu burada belirtmek istiyorum. İttifak yapacağımız güçlerle yapmış olduğumuz hiçbir konuşma, çalışma, aldığımız bir karar kesinlikle sizden habersiz olmayacaktır, sizinle paylaşacağız. Önümüzdeki dönem hem Kürdistan’da hem batı da halklarımızın yoğun olarak bulunduğu kentlerde halklarımızın iradesinin yönetimlere yansıması için ittifaklara hazır olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Bu herhangi bir ittifakta kesin olarak yer alacağımız anlamına gelmemeli. Halkımızın işine gelmeyen, halklarımızın, emekçilerimizin işine gelmeyen ittifaklar bize dayatılırsa seçeneksiz değiliz. En iyi ve güçlü adaylarımızla 3. Yol siyasetimizi yerel seçimlerde hayata geçirebilecek hazırlıklarımızı tamamlamış bulunmaktayız. Defalarca söyledik, yeni dönemde seçilecek yerel yönetim adaylarımızı halkımızın onayından geçireceğiz. Sandık kurulu olur, belirlenen delegelerin oy kullanmasıyla olur. Yani bir biçimiyle halkın önerdiği, istediği adaylarla önümüzdeki dönem seçimlere gireceğimizi bir kez daha buradan belirtelim.
“Bu seçim geçmiş seçimler gibi değil”
Kentler bizim, halk bizim. Bedel ödeyen biz, ezilen biz. Bu kayyım ve faşizan zihniyetin ceremesini en çok çeken bizleriz. Bizim olan yerleri de bizim olması ve kazanmamız için büyük bir çaba içerisinde olmalıyız. Bizim olan yerlerde dokumuzla, dilimizle, kültürümüzle yaşam biçimimizle alakasız olan insanları kentlerimizi yönetmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Bunun en iyi aracı da önümüzdeki dönem yapılacak seçimlerdir. Sizden rica ediyorum, bu seçimler geçmiş seçimler gibi değil. Evet, varlık-yokluk seçimi demiyorum ama çok önemli bir seçimdir. Genel seçimlerden sonra yaşamış olduğumuz başarısızlıkları bu seçimdeki kazanımlarla örtüp tekrar halkımızın umudunu ve gelecek beklentilerini karşılayan bir anlayış ortaya koyabiliriz. Bu seçimde birbirimizle çekişerek, didişerek, birbirimizi eleştirerek yol alma şansımız yok. Daha iyi sonuçlar almamız için gecemizi gündüzümüze katmamız gereken bir sürece girdik. Bu süreci başarıyla tamamlayacağımıza eminim.” (MA)