Armenak Can, gözün üzerimizde olsun…
Ezen ile ezilenlerin sınıf savaşımında proletaryanın bayrağı altında ancak gerçek kurtuluşun olacağı inancıyla hareket eden Armenak, her türlü milliyetçi, sosyal şoven anlayışa karşı çıkmış ve safını mazlumların, emekçilerin yanında belirlemiştir.
Henüz Ermeni sorununun bu kadar tartışılmadığı, tabuların kırılmadığı zamanlarda, Armenak Ermeni halkına mensup bir komünist olduğunun altını çizerek “1915 yılında yaşanan Ermeni katliam ve kırımlardan sonra Ermeni sorununun çözümünü tarih bizim omuzlarımıza yüklemiştir” demiştir.
Armenak’ın Proletarya Partisi içinde yürütülen iki çizgi mücadelesinde haksızlığa uğradığı, çeşitli bürokratik engellemelere uğradığı doğrudur. Bu onun siyasi duruşu, teorik görüşleriyle ilgilidir.
Armenak, dönemin koşulları içinde Proletarya Partisi’nin gerçekleştirdiği 1. Konferans’a delege olarak katılma koşulları varken, bu tercih edilmemiş, deyim yerindeyse onun eleştirileri, muhalefeti engellenmek istenmiştir. Ama o Kaypakkaya çizgisinden taviz vermemiştir.
13 Mayıs 1980 tarihinde, İbrahim Kaypakkaya’nın ölüm yıldönümünde Elazığ-Karakoçan ilçesinde halka karşı ölüm kusan bir halk düşmanını cezalandırma eylemi sırasında pusuya düşürülerek ölümsüzleşmiştir.
Pusuda yaralandıktan sonra yoldaşına “sen kaç, kurtul” demiş, polisler kendisini yaralı iken infaz etmişlerdir…
Armenak’ın ölüm haberi önce Dersim’e sonra Türkiye’ye yayılmıştır. Dalga dalga yayılan ölüm haberi, hayatta iken TC devletinin korkulu rüyası olmasının yanısıra cenazesi de faşizmin korku duymasına neden olmuştur.
Faşizm “TİKKO’culardan gelecek saldırı” korkusuyla aceleden onu “kimsesizler mezarlığına” gömmüştür. Aht-ı vefa gününde yine yanında olan Hrant Dink cenazeyi sahiplenmek için Elazığ’a yoldaşlarını göndermiştir.
Polis mezarlıkta Armenak’ı göstermiş, teşhis edildikten sonra ısrarlara rağmen vermemiştir. Armenak’ın “kimsesiz olmadığı” söylenmesine rağmen “bu sorun bizi aşıyor” denilmiş ve cenaze yoldaşlarına verilmemiştir.
Armenak şehit düşmeden önce “Bir gün şehit düşersem beni Dersim’e gömün” vasiyetinde bulunmuştu. Her türlü engelleme, baskı ve teröre rağmen yoldaşları, Armenak’ın gömüldüğü yeri bularak naaşını almışlar ve Dersim’e götürerek vasiyetini yerine getirmişlerdir.
Kutsal değerlere saldırı, insanlığa saldırıdır…
AKP-MHP iktidarı faşist ve en barbar uygulamaları ile insanlığa karşı suç işlemeye devam ediyor.
Dün olduğu gibi bugün de şehitliklere ve cenazelerimize en aşağılık yöntemlerle saldırı içerisindedirler.
“Müslüman” olduğunu iddia eden bir partinin, hiçbir dinde olmayan kutsal değerlerimiz olan mezarlıklarımıza saldırı, anıtları sökmesi, kırması tek kelimeyle barbarlıktır. Dünyanın her yerinde savaşta ve barışta cenazeler dokunulmazlıklar arasındadır, saygındır. Maalesef insanlığın tüm bu değerleri Türk devleti için geçersizdir, hükümsüzdür.
Kısaca birkaç örnek vermek gerekirse, öncesi olmakla birlikte, 2015 yılında “çözüm masası”nın devrilmesinden sonra cenazelere karşı saldırı furyası Hacı Lokman Birlik’in cenazesinin polis aracına bağlanarak sürüklenmesiyle başlamıştır.
Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine saldırı, naaşının gömüldüğü yerden çıkarılarak Dersim’e gönderilmesi ırkçılığın ve faşizmin göstergesidir. PKK gerillası Agit İpek’in kemiklerinin kargo ile annesine gönderilmesi Kürt’e olan tahammülsüzlüktür ve insanlık suçudur. Taybet ananın cesedinin yedi gün sokakta bekletilmesi de tahammülsüzlük aynı zamanda barbarlıktır.
Bugün Türkiye devrimci hareketi tarihinde Armenak’ın anıt mezarına bu kadar zulmün yapıldığı belki bir başka örnek bulunmamaktadır. Armenak’ın Ermeni ve komünist olmasından kaynaklı mezarı yedi kez saldırıya uğramış ve yeri değiştirilmek zorunda kalınmıştır.
Armenak yoldaşları tarafından Dersim’de gömüldükten sonra devlet onu yine rahat bırakmamış, askerler tarafından mezarı harabeye çevrilmiştir. Saldırıların dorukta olduğu 12 Eylül’de Yüzbaşı Murat Çakmak komutasında bir ekip gelmiş ve mezarlığa saldırılarda bulunarak parçalamışlardır.
Faşist M. Çakmak mezara dönüp: “Ey komünist, ey Ermeni p… kalk ayağa, biz geldik ne yapacaksan yap” diyerek hakaretlerde bulunmuştur. Faşist Yüzbaşı’nın bu hakaretlerine ve mezarı tahrip etmesine karşı çıkan köylülerden Ferhat Amca falakaya yatırılmış ve ona “bu senin neyin?” denilmiştir.
Ferhat Amca “benim babamdır!” demiş, Yüzbaşının; “Ermeni misin?” sorusuna “Evet Ermeni’yim!” diye cevap vermiş ve “bu yaptıklarınız zalimliktir, bunu yapamazsınız” diye karşı gelmiştir.
Son süreçte Dersim’in insansızlaştırılması ve gerillanın hareket alanının kısıtlanması hedeflerini de içinde barındıran Dersim coğrafyasının ekolojik dengesinin bozulması ve iktidara yakın şirketlere rant sağlanması amacıyla barajların ve HES’lerin inşa edilmesi gündeme gelmiştir.
Bu saldırının bir parçası da Nazimiye’deki Pembelik Barajı olmuştur. Baraj nedeniyle bütün bölgenin sular altında kalması gündeme gelmiştir. Halk, bu yüzden Armenak ile Ferhat Amca’nın da bulunduğu mezarları daha yükseğe taşımış ve “Sürgün Mezarlığı” inşa etmişlerdir.
Dersim’in Nazimiye ilçesinde 2015 Ermeni Soykırımı’nın 100. yılında, inşa edilen anıt mezar, Armenak’ın şahsında “Ermeni Soykırımı’nda kaybedilenler ile bugün şehit düşen isimsiz, mezarsız kahramanlar” adına yapılmış ve açılışı yapılmıştı.
Ama devlet Ermeni ve Kürt düşmanlığıyla tarih, kültür, kutsal değerlere tahammül göstermeyerek anıta ve mezara yine saldırmıştır.
Ama boşuna, faşizm ne kadar saldırırsa saldırsın, Armenak’ın mücadelesi gibi adı da yeni savaşçıların parti ve ordu adlarında yaşıyor, onun resmi yoldaşlarının ellerinde Türkiye devrim mücadelesinde Rojava Devrimi’nde dolaşıyor… Yaşıyor… Sonsuza dek yaşayacak…
(Bir yoldaşı)
(Bitti)